Cambridge Üniversitesi yaptığı çalışmada 100 yıldır filmlerdeki yapay zekâ profesyonellerinin tüm tasvirlerinin yalnızca %8’inin kadın olduğunu ve bu kadınların da yarısının erkeklere tâbi olarak gösterildiğini ortaya koyuyor.
Geçen yüzyıl boyunca çekilen filmlerde yapay zekânın arkasındaki bilim insanlarının sinematik tasvirleri, erkeklerle o kadar bütünleşti ki bu durum tehlikeli bir “kültürel klişe” oluşturdu.
Cambridge Üniversitesi’ndeki araştırmacılar, bu tür kültürel klişelerin, özellikle bilim dünyasındaki kadın temsilinin eksikliğini, kariyer özlemlerini ve sektörde işe alımları etkilediğini savunuyor.
Ayrıca AI’ı (yapay zekâ) inşa eden yeterli kadın olmadan, geleceği tanımlamak için ayarlanan algoritmalara, bir cinsiyet ön yargısı sızmasının yüksek bir risk oluşturduğunu söylüyorlar.
Üniversitenin Leverhulme İstihbaratı Geleceğin Merkezi’nden (LCFI) gelen ekip, 1920 ile 2020 arasında geçen 1400 filmi indirdikten sonra araştırmayı yapay zekâ içeren 142 filme düşürdü ve “Yapay zekâ profesyonelleri” olarak sınıflandırdıkları 116 film karakterini belirledi.
Ekrandaki yapay zekâyla ilgili araştırma yapan bilim insanları ve mühendislerinin %92’si erkek ve buna kıyasla kadın temsilleri ise sadece toplam dokuz bilim insanı ve bir CEO’dan oluşuyor.
Araştırmacılar, Iron Man ve Ex Machina gibi filmlerin yapay zekânın yalnızca erkek dehaların ürünü olduğu yönündeki kültürel algıları desteklediğini iddia ediyor.
100 yıllık sinema sektöründen çıkan dokuz kadın yapay zekâ bilim insanın dördü hâlâ erkeklerden aşağı ya da itaatkar olarak tasvir edildi. Gerçek bir yapay zekâ yaratıcısı kadını beyaz perdeye taşıyan ilk büyük film ise 1997 yapımı komedi filmi Austin Powers: International Man of Mystery’ye kadar gelmedi.
Ekrandaki tasvirlerin bu kıtlığı, kamera arkasında neredeyse hiç kadın olmamasıyla da bağlantılı olabilir. Yönetmenlerin cinsiyetinin sayısını düşünecek olursak AI olay örgüsüne sahip tek bir etkili film bile bir kadın yönetmen tarafından yönetilmedi.
Çalışma, LCFI web sitesinde yayımlanan bir raporla birlikte Public Knowledge of Science dergisinde yayımlandı.
Cambridge’deki LCFI’dan ortak yazar Dr. Kanta Dihal, “Yapay zekâ endüstrisindeki cinsiyet eşitsizliği sistemik ve yaygın bir hâl almış durumda. Ana akım filmler, yapay zekâ alanında bir kariyere kimin daha uygun olup olmadığını belirlemeye yardımcı olan kültürel klişelerin son derece etkili bir kaynağı ve güçlendiricisidir. Sinematik envanterimiz, kadınların ekranda AI bilim insanları olarak fena halde yetersiz temsil edildiğini gösteriyor. Yapay zekâ çağına girerken bu kültürel klişelerin kendi kendini gerçekleştiren bir kehanete dönüşmemesine dikkat etmeliyiz.” diyerek sinema endüstrisinin gerçek dünyaya olan etkisini ve bu etkinin de giderek tehlikeli bir hâl alabileceğini açıkladı.
Araştırmacılar, sinemada yapay zekâ bilim insanlarının üçte birinin (37 kişi) “dâhi” olarak sunulduğunu ve bunlardan yalnızca birinin kadın olduğunu belirtti.
LCFI ekibi bu çalışmasında, farklı yaş gruplarından insanların istisnai entelektüel yetenekleri erkeklerle ilişkilendirdiğini gösteren önceki araştırmalara da işaret ediyor ve yapay zekâ “bilim adamlarının” dâhi vizyonerler olduğu klişesinin, kadınların yapay zekâ için uygun olmadığına dair inançları “sağlamlaştırdığını” öne sürüyor.
LCFI direktörü ortak yazar Dr. Stephen Cave, “Dâhi tarafsız bir kavram değildir. Dâhi, tarihsel olarak beyaz erkek bir elit kitle tarafından şekillendirilen, cinsiyete dayalı ve ırksallaştırılmış zekâ kavramlarına dayanan bir fikirdir. Elon Musk gibi etkili teknoloji uzmanları, açıkça Iron Man gibi sinematik karakterlere dayanan ‘dâhi’ kişilikleri kasıtlı olarak geliştirdiler.”
Sinema tarihi boyunca erkek yapay zekâ bilim insanlarının veya mühendislerinin yaklaşık %22’si, “arzularını yerine getirmek” için insan benzeri yapay zekâ yaratıyor: kayıp sevdiklerini değiştirmek, ideal sevgililer yaratmak veya kendilerinin yapay zekâ kopyalarını yaratmak gibi.
LCFI ortak yazarı Dr. Kerry McInerney “Sinema, ister kendi suretini yaratan yalnız bir dehanın rahim kıskançlığı, ister ölüleri hayata döndürme veya itaatkar kadınlar inşa etme tanrı kompleksi olsun, erkek fantezilerini sürdürmek için uzun süredir yapay zekâ anlatılarını kullandı.” dedi.
Araştırmacılar, yapay zekânın genellikle erkek egemen şirketlerin veya ordunun bir ürünü olarak gösterilmesiyle birlikte, tüm bunların çoğu yapay zekâ filminin ezici bir çoğunlukla “erkek ortamı” tarafından daha da kötüleştirildiğini öne sürüyor.
LCFI ekibi, AI endüstrisindeki mevcut kadın temsilinin de korkunç olduğunu savunuyor. Küresel olarak, AI profesyonellerinin yalnızca %22’si kadın. Tüm AI profesörlerinin %80’inden fazlası erkek ve AI konferanslarındaki yazarların ise sadece %12’sini kadınlardan oluşuyor.
LCFI ortak yazarı Dr. Eleanor Drage, “Kadınlar genellikle makine öğrenimi gibi prestijli alt alanlardan ziyade, yazılım kalite güvencesi gibi daha düşük ücretli, daha düşük statülü rollerle sınırlandırılıyor. Bu sadece bir sektördeki eşitsizlikle ilgili değil. Kadınların marjinalleştirilmesi, geçmiş teknolojilerde gördüğümüz gibi, kadınlara karşı aktif olarak ayrımcılık yapan AI ürünlerine katkıda bulunabilir. Bilimkurgunun gerçeği şekillendirdiği düşünülürse, bu dengesizlik hem tehlikeli hem de adaletsiz olma potansiyeline sahip.” dedi.
Bazıları ekrandaki temsilin gerçek dünyayı gerçekten etkileyip etkilemediğini sorgularken, STEM (Fen bilimleri, teknoloji, mühendislik ve matematik) alanındaki kadınların yaklaşık üçte ikisinin (%63) efsanevi TV programı The X Files’ın bilim insanı kahramanı Dr. Dana Scully, kadınlar için bir rol model olmuştu.
Bir asırlık sinema tarihindeki dokuz kadın AI bilim insanı ve mühendisi (ve bir de CEO):
M3gan – Gemma (2023)
Avengers: Sonsuzluk Savaşı – Shuri (2018)
Transformers 5: Son Şövalye – Quintessa (2017)
Kabuktaki Hayalet – Dr. Dahlin (2017)
Emoji – Smiler (2017)
Evrim – Evelyn Caster (2014)
Ölüm Makinesi – Ava (2013)
Ben, Robot – Dr. Susan Calvin (2004)
Müfettiş Gadget – Dr. Brenda Bradford (1999)
Ajanlar Kralı – Frau Farbissina (1997)
Derleyen: Ceren Korkmaz