Yapay zekâ teknolojisi, son birkaç yıldır popüler hâle gelmiş olsa da aslında geçmişi 20. yüzyılın ortalarına dayanıyor. Yapay zekâ, Turing makinesinden modern derin öğrenme ve doğal dil işleme uygulamalarına kadar birçok evrim süreci yaşadı ve gelişimini yıllar içinde pek çok faktör etkiledi. Bu yazımızda, söz konusu faktörlere ve yapay zekânın evrimine beraberce yakından bakacağız.
Muazzam boyutlardaki verilerin hızlı ve etkili bir şekilde toplanıp analiz edilebilmesi, bilgi işlem teknolojisindeki ilerlemeler sayesinde mümkün oldu ve bu da yapay zekânın gelişimine önemli bir faktör olarak katkıda bulundu.
Yapay zekânın gelişimine yön veren bir diğer faktör ise insanlar için çok riskli, zorlu veya zaman alıcı işleri tamamlayabilecek otomatik sistemlere olan talep. Öte yandan, internetin gelişmesi ve devasa miktarlarda dijital veriye erişilebilmesi sayesinde yapay zekânın gerçek dünyadaki sorunları çözmesi, daha elverişli hâle geldi. Bununla birlikte, toplumsal ve kültürel sorunlar da yapay zekâyı şekillendiren unsurlar arasında öne çıkıyor. Örneğin, yapay zekânın etik yönü ve doğuracağı sonuçlarla ilgili tartışmalar, iş kayıpları ve otomasyonla ilgili endişelere yanıt olarak ortaya çıktı.
Yapay zekânın kötü niyetli siber saldırılar veya dezenformasyon kampanyaları gibi kötü amaçlar için kullanılma olasılığı hakkında da kaygılar dile getiriliyor. Bunun sonucunda birçok araştırmacı ve kanaat önderleri, yapay zekânın etik bir şekilde oluşturulmasını ve uygulanmasını sağlamaya yönelik girişimlerde bulunuyor.
Yapay zekâ, 20. yüzyılın ikinci yarısındaki çıkışından bu yana uzun bir yol katetti. Şimdi, sizinle yapay zekânın kısa bir öyküsünü okuyalım.
20. Yüzyılın Ortası
Yapay zekânın kökenleri, bilgisayar bilimcilerinin problem çözme, örüntü tanıma ve yargılama gibi normalde insan zekâsına ihtiyaç duyan görevleri yerine getirebilecek algoritmalar ve yazılımlar yaratmaya başladıkları 20. yüzyılın ortalarına uzanıyor. Yapay zekânın ilk öncülerinden olan İngiliz asıllı bilim insanı Alan Turing, günümüzde Turing Testi olarak bilinen, herhangi bir insan zekâsı görevini simüle edebilecek bir makine kavramını ortaya attı. Böylece yapay zekânın tohumu atılmış oldu.

1956 Dartmouth Konferansı

1956 Dartmouth Konferansı, “düşünebilen” robotlar üretme olasılığını incelemek üzere çeşitli mesleklerden akademisyenleri bir araya getirdi. Konferans, yapay zekâ alanını resmî olarak tanıttı. Bu dönemde kural tabanlı sistemler ve sembolik düşünme, yapay zekâ çalışmalarının ana konularıydı.
1960’lar ve 1970’ler
1960’larda ve 1970’lerde yapay zekâ araştırmalarının odak noktası, belirli alanlarda uzman insanlar tarafından verilen kararları taklit etmek için tasarlanmış uzman sistemler geliştirmeye yöneldi. Bu yöntemler mühendislik, finans ve tıp gibi sektörlerde sıklıkla kullanıldı.
1980’ler

Bununla birlikte, 1980’lerde kural tabanlı sistemlerin dezavantajları ortaya çıktığında yapay zekâ araştırmaları, bilgisayarların verilerden öğrenmesini sağlamak için istatistiksel yöntemler kullanan disiplinin bir dalı olan makine öğrenimine odaklanmaya başladı. Sonuç olarak sinir ağları, insan beyninin yapısı ve işleyişinden sonra oluşturuldu ve modellendi.
1990’lar ve 2000’ler

Yapay zekâ araştırmaları 1990’larda robotik, bilgisayar görüşü ve doğal dil işleme alanlarında önemli adımlar attı. 2000’li yılların başında, derin sinir ağlarını kullanan bir makine öğrenimi dalı olan derin öğrenmenin ortaya çıkmasıyla konuşma tanıma, görüntü tanıma ve doğal dil işleme alanlarındaki ilerlemeler mümkün hâle geldi.
Günümüz Yapay Zekâsı

Sanal asistanlar, otonom arabalar, tıbbi teşhis ve finansal analiz, yapay zekânın günümüzdeki kullanım alanlarından sadece birkaçı. Yapay zekâ, araştırmacıların takviyeli öğrenme, kuantum hesaplama ve nöromorfik hesaplama gibi yeni fikirleri incelemesiyle hızla gelişmeye devam ediyor.
Günümüz yapay zekâsındaki bir diğer önemli eğilim, Siri ve Alexa gibi sesli asistanların öncülük ettiği, insana daha çok benzeyen etkileşimlere doğru yöneliş. Doğal dil işleme, önemli bir ilerleme kaydederek makinelerin insan konuşmalarını anlamasını ve giderek artan doğruluk oranıyla yanıt vermesini sağladı. GPT-3.5 mimarisine dayalı olarak OpenAI tarafından eğitilen büyük bir dil modeli olan ChatGPT, doğal dili anlayabilen ve çok çeşitli sorulara ve istemlere insan benzeri yanıtlar üretebilen “dünyanın konuşulan” yapay zekâsına bir örnek oluşturuyor.
Yapay Zekânın Geleceği
Geleceğe bakıldığında yapay zekânın iklim değişikliği, sağlık hizmetleri ve siber güvenlik gibi toplumun karşı karşıya olduğu en büyük zorluklardan bazılarının çözümünde giderek daha önemli bir rol oynaması muhtemel görünüyor.
Öte yandan, özellikle teknoloji daha çok ilerlemiş ve otonom hâle geldikçe, yapay zekânın etik ve sosyal etkileri konusunda çeşitli endişeler yaşanıyor.
Dahası, yapay zekânın gelişmeye devam etmesiyle birlikte, çalışma ve iletişim kurma şeklimizden öğrenme ve karar verme biçimimize kadar hayatımızın neredeyse her alanını derinden etkilemesi bekleniyor.
Derleyen: Nazlı Koyuncu