Yapılan araştırmaya göre kıvırcık saç, kafa derisini hem Güneş ısısından hem de Güneş radyasyonundan koruyor. Bununla beraber araştırmalara göre kıvırcık saç, ilk insanları hem serin tutmuş hem de ilk insanların beyin gelişimini artırmış.
Yaz sıcağı kapıdayken klimalarınızı açmadan önce saç maşanızı fişe takabilirsiniz. Pennsylvania Eyalet Üniversitesinden araştırmacılar, insanların memeliler arasında neredeyse tüysüz bir vücuda sahip olmasına rağmen saçla kaplı bir kafa derisiyle diğer memelilere nazaran nasıl benzersiz bir yapıda olduğuyla ilgilendi.
Penn State’te antropoloji profesörü olan Nina Jablonski, bir basın açıklamasında, “İnsanlar, Güneş’in yıl boyunca günün büyük kısmında tepede olduğu ekvatoral Afrika’da evrimleşti. Bunun saçımızın evrimini nasıl etkilediğini anlamak istedik.” dedi.
Saçlarımızın ilk insanlara yardımcı olmak için değişim yaşayıp yaşamadığını anlamak amacıyla ısının vücuttan atmosfere nasıl aktarıldığını incelemek için termal bir manken -elektrikli, sıcaklık kontrollü bir insan modeli- kullanıldı.

Ardından; saçsız, düz saç, dalgalı saç ve kıvırcık saç olmak üzere dört farklı saç şekline sahip mankenlerin kafalarına radyasyon emilimini ölçmek amacıyla lambalar yönlendirildi.
Beklendiği gibi diğer üç saç tipinin üçü de kafa derisine gelen Güneş radyasyonunu azalttı. Ancak kıvırcık saçlar, kafa derisini Güneş radyasyonundan ve Güneş ısısından en iyi şekilde koruyan saç şekli oldu.
Terlemenin etkilerini taklit etmek için kafa derisi ıslatıldığında ise saç tipleri arasından kıvırcık saçın, serin kalmak için terleme ihtiyacını en aza indirdiği görüldü. Bu da vücuttaki suyun korunmasına ve dehidrasyonun önlenmesine yardımcı oldu.

Proceedings of the National Academy of Sciences dergisinde yayımlanan çalışmanın yazarları, kıvırcık saçların kafa derisi ile saçın tepesi arasındaki mesafeyi artırarak Güneş ısısından ve radyasyonundan kafa derisini korumaya yardımcı olduğuna inanıyor.
Bu durum, beynimizin büyümesini sağlayarak ilk insanlara muhtemelen evrimsel bir avantaj sağladı.
Penn State doktora tezinin bir parçası olarak çalışmayı yürüten Tina Lasisi, “Yaklaşık 2 milyon yıl önce, bizimle aynı fiziksel yapıya sahip olan ancak daha küçük bir beyin boyutuna sahip olan Homo erectus’u görüyoruz.” dedi.
“Ve 1 milyon yıl öncesine geldiğimizde, aşağı yukarı günümüz beyin boyutlarıyla karşılaşıyoruz. Bir şey beynimizin büyümesine izin veren fiziksel bir kısıtlamayı serbest bıraktı. Kafa derisi kıllarının, ter bezlerimizin yapamadığı Güneş radyasyonundan kazanılan ısı miktarını azaltmak için pasif bir mekanizma sağladığını düşünüyoruz.” diye ekledi.
Lasisi: “Bulgularımız size kendi hayatınızda birkaç soru sorduracak: Bu saç stili beni daha kolay mı ısıtacak? Saçımı en uygun şekilde bu şekilde mi yapmalıyım?”
Derleyen: Serap Atabey





