- Araştırmacılar, iklim değişikliğinin Tibet İmparatorluğu’nun yükselişini ve çöküşünü nasıl etkilediği hakkında daha fazla bilgi edinmek için, Tibet Platosu’nun merkezindeki Jiang Co Gölünden toplanan tortu katmanlarındaki karbonatları ve oksijen izotoplarını analiz etti.
- Araştırma, imparatorluğun özellikle sıcak ve yağışlı yıllarda komşu bölgeleri istila etme eğiliminde olduğunu, düşmanların ise genellikle daha soğuk ve kurak zamanlarda karşı akınlar düzenlediğini ortaya koydu.
- Bölgede 8. yüzyılın sonundan 9. yüzyılın ortalarına kadar yağışlar önemli ölçüde azaldı ve yaklaşık 60 yıl boyunca Tibet’i etkileyen şiddetli kuraklık hüküm sürdü.
Tibet Platosu yeryüzündeki en yüksek yerleşim bölgelerinden biri. “Dünyanın Çatısı” olarak adlandırılan bu bölgede yaşam zor olsa da yeni veriler bölgenin bir zamanlar daha sıcak bir döneme sahip olduğunu ve güçlü Tibet İmparatorluğu’nun ortaya çıkışıyla ilgisini ortaya koymakta. Milattan sonra yedinci ve dokuzuncu yüzyıllar arasında sıcaklıkların Asya jeopolitiği üzerinde büyük bir etkiye sahip olmasına rağmen imparatorluk yaklaşık 60 yıllık bir süre içinde, daha soğuk hava ve şiddetli kuraklık nedeniyle bölgedeki tarımsal kaynaklarda hızlı düşüşün etkisiyle dağıldı.
Yeni bir çalışma ortaya koyan araştırmacılar, iklim değişikliğinin Tibet İmparatorluğu’nun yükselişini ve çöküşünü nasıl etkilediği hakkında daha fazla bilgi edinmek için, Tibet Platosu’nun merkezindeki Jiang Co Gölünden toplanan tortu katmanlarındaki karbonatları ve oksijen izotoplarını analiz etti. Bunu, antik alglerin geride bıraktığı biyobelirteçlerle birleştirerek, son 2.000 yılın sıcaklık ve yağış kayıtlarını yeniden oluşturdular.
Bunu yaparken araştırmacılar, milattan sonra 600 ile 800 yılları arasındaki yaz sıcaklıklarının, önceki ve sonraki serin dönemlere göre yaklaşık 2°C daha sıcak olduğunu keşfettiler. Bu arada, gölün derinliği ve büyüklüğündeki değişiklikler, bu sıcak dönemin bölgeyi hem tarım hem de hayvancılık için daha uygun hale getirecek olan yağışlardaki artışla aynı zamana denk geldiğine işaret ediyor.
Çalışmanın yazarları, “MS 600-800 yıllarındaki benzersiz eş zamanlı sıcak ve nemli iklim, Tibet İmparatorluğu’nun en müreffeh dönemiyle yakından örtüşüyordu.” diye yazıyor. Bu dönemde, arpa ekimi için ekilebilir arazi alanının %24,48 oranında artmış olacağı tahmin ediliyor.
Araştırma; tarım ve hayvancılığın gelişmesi, ek kaynakların birikimiyle sosyal sınıf tabakalaşmasının ve kraliyet gücünün ortaya çıkmasının ön koşulları oluşmuş ve Tibet İmparatorluğu’nun Plato ve çevresindeki alanlara yayılmasına olanak sağlamış olabileceğini işaret ediyor.
İklim verilerini tarihi kaynaklarla ilişkilendiren çalışmanın yazarları, imparatorluğun özellikle sıcak ve yağışlı yıllarda komşu bölgeleri istila etme eğiliminde olduğunu, düşmanların ise genellikle daha soğuk ve kurak zamanlarda karşı akınlar düzenlediğini ortaya koyuyor. “Bu da Tibetlilerin nemli yıllarda bu askeri akınları düzenlemek için hayvancılık ve çiftçilikten elde ettikleri kaynaklardan yararlandıklarını gösteriyor.” diye açıklandı.
Tibet İmparatorluğu’nun yöneticileri de kaynaklar azaldığında diğer süper güçlerle ateşkes ve ittifak arayışına girme eğilimindeydi ki bu da iklim değişikliğinin olumsuz etkilerini hafifletecek stratejiler benimsemeleri gerektiğini gösteriyordu.
İmparatorluk 200 yıllık varlığı boyunca Sincan ve Keşmir’in bazı bölgelerini fethetti ve efsanevi İpek Yolu’nun bir bölümünü ele geçirdi. Ancak, MS 800 civarında zirveye ulaştıktan sonra, Tibet Platosu’ndaki koşulların hızla kötüleşmesiyle krallık ani bir düşüş yaşadı.
Araştırmacılar, “8. yüzyılın sonundan 9. yüzyılın ortalarına kadar yağışlar önemli ölçüde azaldı ve yaklaşık 60 yıl boyunca şiddetli kuraklık hüküm sürdü. Kuraklığın yaklaşık 840 yılında zirveye ulaşması Tibet İmparatorluğu’nun çöküşüyle aynı zamana denk geldi.” diyor.
Bu dönemde, arpa ekimine uygun arazi alanı 10,88 milyon hektar (26,89 milyon dönüm) azaldı. Yazarlar, “Tarımsal kaynaklardaki bu azalma, dini çatışmalara ek olarak, farklı kabileler arasında daha fazla savaşa neden olmuş ve nihayetinde onlarca yıl süren kuraklığın ardından İmparatorluğun bölgesel yönetimlere bölünmesini hızlandırmış olabilir” sonucuna varıyor.
Derleyen: Serap Atabey