Gelişen teknoloji ile birlikte soyu tükenmiş pek çok hayvanı ölümden döndürmek artık mümkün. Bilim insanları da bu hayvanlardan bazılarını diriltmeyi düşünüyor.
İnsanlar nereye gittiyse hayvanları soylarının tükenmesine sürüklediler. Bu hayvanlar ya avlanarak yok edildi ya da tür içi rekabet nedeniyle ortadan kalktılar.
On binlerce yıl önce dünyanın herhangi bir yerindeki megafaunanın yok olması, insanların gelmesiyle aynı zamana denk geldi. Avrupa’da ünlü Yün mamut ortadan kayboldu. Amerika’da Glyptodon gibi garip hayvanların nesli tükenmek üzere avlandı ve Avustralya’da insanlar geldikten sonra 100 pound üzerinde ağırlığa sahip tüm hayvanların %85’inin soyu tükendi.
Ancak bu durum, türlerin sonsuza dek yok olacağı anlamına mı geliyor? İşte bilim insanlarının ölümden geri hayata getirmek istediği altı nesli tükenmiş hayvan.
Quagga
Quagga; başının ve vücudunun ön yarısı çizgili, arka yarısı ise kahverengi olan, Afrika’nın güney ucunda dolaşan bir çayır zebra alt türüydü. Vahşi doğada nesli tükenmek üzere avlandı ve son örnek 1883’te Amsterdam Hayvanat Bahçesi’nde öldü.
Quagga Projesi, bu tükenmiş hayvanı tekrar hayata döndürerek insan hatalarını düzeltmeyi amaçlıyor. 1950’lerden itibaren Quagga’ların seçici üreme yoluyla yeniden üretilebileceği önerildi. 1980 yılında mitokondriyal DNA üzerine yapılan araştırmalar, Quagga’nın gerçekten çayır zebra alt türü olduğunu kanıtladı. 1987 yılında dokuz zebra seçildi ve Güney Afrika’nın Robertson yakınlarındaki özel bir üreme çiftliğine getirildi. Bu, Quagga’nın yeniden üretim projesinin başlangıcıydı.
O zamandan beri, Quagga benzeri özelliklere sahip ek zebralar seçildi ve programa dahil edildi ancak zebra sayısındaki artış, zebraların bakımının yapılabilmesi için programın ek alanlara genişletilmesini gerektirdi.
Projenin başlangıcından bu yana birçok tay doğdu ve ardışık nesiller sonuç verdi. Şu ana kadar altı birey, orijinal Quagga’ya neredeyse tamamen benziyor. Henüz tam anlamıyla Quagga olmasalar da bu bireyler, Rau Quagga olarak biliniyor.
Yaban Öküzü
Pleistosen döneminde yaban öküzü adı verilen devasa bir sığır türü; Avrasya, Kuzey Afrika ve Hindistan alt kıtasında yaygındı.
İnsan uygarlığı başladığında, türlerin sayısı zaten zirve noktasından itibaren büyük ölçüde azalmıştı. Roma dönemine gelindiğinde yalnızca Avrupa yaban öküzü kalmıştı. Bin yıl sonra, son yaban öküzleri bir Polonya ormanında yalnızca küçük bir grup olarak yaşadılar. 1627’de ise soyları tükenmişti.
Yaban öküzünü geri getirmek için ilk girişimler, modern sığırları seçici üreme yoluyla yeniden üreterek 1930’larda Heinz ve Lutz Heck tarafından yapıldı.
Sonuç ilginçti ancak “Heck sığırları” adı verilen bir tür ortaya çıktı ve bu tür, orijinal yaban öküzlerinden önemli ölçüde farklıydı.
Bu nesli tükenmiş hayvanı yeniden canlandırma konusundaki mevcut girişimler, birkaç kuruluş tarafından yapılıyor. Tauros Programı ve Taurus Projesi, seçici üreme kullanarak yaban öküzünü canlandırmayı deniyor. Buna ek olarak, rakip True Nature Foundation tarafından yürütülen Uruz Projesi, programında gen düzenlemeyi kullanmayı amaçlıyor.
Yaban öküzünün bir köşe taşı türü olduğu düşünülüyor ve nesli tükenmiş bu hayvanı Avrupa’nın doğasına geri getirmenin turistleri çekeceği öngörülüyor.
Pirene Dağ Keçisi
İspanyol keçisinin bir alt türü olan Pirenler keçisi, 19. ve 20. yüzyıllarda aşırı avlanma nedeniyle soyu tükenmiş bir hayvan. 1999 yılında, son Pirenler keçisi olan Celia adlı dişi bir birey işaretlendi ve tasma takıldıktan sonra bir doku örneği alınarak doğaya geri salındı. Bir yıl sonra bir ağaç tarafından ezilmiş bir hâlde ölü bulundu.
2003 yılında, bilim insanları Celia’yı klonlamak için doku örneğini kullandı. Onun hücreleri, keçilerin yumurta hücrelerine transfer edildi. Birçok keçi döllendi ancak sadece bir tanesi yaşamayı başarabildi.
Klon, bir akciğer defekti ile doğdu ve sadece yedi dakika yaşadı. Bu, klon için üzücü sonuca rağmen deney Pirenler keçisini geri getirmek konusunda büyük bir başarı olarak değerlendirildi.
Var olan sorun ise bilim insanlarının yalnızca dişi bir keçinin DNA’sına sahip olmaları. Bilim insanları, bu sorunu Güneydoğu İspanyol keçisi ile yakından ilgili olan ve birlikte yaşayan alt türle gelecekteki klonları üreterek çözmeyi planlıyor. Bu çalışma, Pirenler keçisini andıran bir hibritin oluşmasına neden olacak.
Yolcu Güvercini
Yirminci yüzyılın başlarında ticari avcılık, yolcu güvercininin soyunu tüketti. Bir zamanlar Kuzey Amerika semalarında milyonlarca dolaşan bu tükenmiş hayvanlar geri dönüş yapabilir.
Bu kuşun çoğaltılmasında klonlama uygun bir yol olmaz çünkü sorunlar, bozulmamış DNA’nın var olmamasından kaynaklanıyor.
Kâr amacı gütmeyen bir koruma kuruluşu olan Revive & Restore, bunun yerine yolcu güvercini ile onun yaşayan en yakın akrabası olan Bant Kuyruklu güvercin arasında fenotipik farklılıklara neden olan DNA’daki mutasyonları belirlemeye odaklanıyor. Bu sayede şerit kuyruklu güvercinin DNA’sı, yolcu güvercini ile aynı özelliklere sahip olacak şekilde modifiye edilebilir. Ortaya çıkan melez, yolcu güvercininin tam bir kopyası olmayacak ancak orijinal hayvandan neredeyse ayırt edilemez olacak.
2024 yılında tutsak üreme planlanırken bu hibritlerin büyük sayıda doğaya salınması, 2030 yılına kadar planlanıyor.
Tazmanya Kaplanı
Bir zamanlar Avustralya anakarasında, Yeni Gine ve Tazmanya üzerinde dolaşan bu keseli hayvan popülasyonunun; Avustralya’ya Avrupalıların gelmesinden önce nesli azalmaktaydı.
1936 yılında, Tazmanya hükümeti Tazmanya kaplanını resmen koruma altına aldı. Duyurudan 59 gün sonra Benjamin adlı bilinen son örnek, Hobart Hayvanat Bahçesi’nde ihmal sonucu öldü.
2017 yılında kaplanın tam nükleer genomunun dizildiği duyuruldu. Melbourne Üniversitesinden Andrew J. Pask, bir sonraki adımın tam işlevsel bir genom yaratmak olduğunu açıklıyor. Bu; zaman ve önemli bir araştırma gerektireceği için Tazmanya kaplanını tükenmişlikten geri getirme çabası en erken 2027’de gerçekleşebilir.
Yünlü Mamut
Nesli tükenmekte olan en ünlü soyu tükenmiş hayvan, yünlü mamut olarak bilinen fil türü.
Yünlü mamutun soyu M.Ö. 1650 civarında yok oldu. Bu, Giza Piramitleri’nin inşa edilmesinden bin yıl kadar sonra gerçekleşti.
Japonya ve Rusya gibi ülkelerden gelen araştırma ekipleri, Yünlü mamutu nasıl diriltebileceklerini on yıldan fazla bir süredir araştırıyorlar. Farklı yöntemler önerildi; mamut DNA’sını gerektiren klonlama yöntemi henüz mümkün değil çünkü yeterli miktarda DNA bulunmadı. Ancak özellikle permafrost alanlarının geri çekilmesiyle daha fazla DNA bulunuyor. Başka bir yöntem, mamut spermi ve bir Asya fili annesi kullanılarak suni döllenmeyi içeriyor. Üçüncü bir yöntem, mamut genomundan genleri Asya fili genlerine aktarmak.
Hangi yöntem başarılı olursa olsun, projelerin meyve vermesi hâlinde yün mamutunun yeniden tanıtılmasının çevreye faydalı olması umuluyor. Hayvanın aslında küresel ısınmanın neden olduğu zararı tersine çevirebileceği teorisi konuşuluyor.
Son zamanlarda Newsweek dergisinde yayımlanan bir makale, bu tükenmiş hayvanların 2027 yılına kadar yeniden hayata döndürülebileceğini iddia etti. Mayıs ayında El Pais’te yayımlanan bir makalede de bu yıl 2028 olarak öngörülmüştü.
Derleyen: Eliz Canyurt