- Göçün sıradanlığına odaklanan yeni bir sanat projesi başlıyor.
- Cities and Memory, dünya genelinden sesleri benzersiz kompozisyonlara dönüştürmek için sanatçılara açık çağrı yapıyor.
- Bu kitlesel katılımlı bir ses projesi, katılım için pahalı ekipmanlara gerek duymuyor. Projeye herkes, sadece bir cep telefonu ile katılabilir. Sesler, sıradanlıklarında yatan büyülü öyküleri anlatmak için kullanılıyor.
Yemek pişirme sesleri, bir büyükannenin masada duaya başlaması, sokak müzisyenleri ve çok dilli kalabalığın canlı olduğu bir şehir meydanının gürültüsü; bunlar, hareket halinde olmanın sesini tanımlıyor. Bulunduğunuz yerden uzakta olmanın, kökeninizden farklı bir yerde yaşamanın sesini… Bu konu, sanat projesi Cities and Memory tarafından ses kayıtları için yapılan yeni bir açık çağrının konusu olarak çalışıldı.
Cities and Memory, 2015 yılında ses kayıtçısı Stuart Fowkes tarafından kuruldu. O tarihten bu yana, 110’dan fazla ülkede 5,000’den fazla ses kaydını orijinal haliyle sunarak ve her birini bir sanatçı tarafından yeniden düzenleyerek bir ses haritası oluşturdu. Web sitesine göre amaçları “dünyayı, bir ses birimiyle yeniden düzenlemek”ti.
Son girişim, Göç Sesleri adını taşıyor ve dünya çapındaki köklü bir olguya, sese dayalı yoğun bir yanıt olarak tanımlandı. Bu girişim Göç, Politika ve Toplum Merkezi (Compas) ile iş birliği içinde geliştirildi.
Compas’tan Rob McNeil için başlangıç noktası, insan deneyiminin neden bu kadar temel bir parçasının siyasi bir sorun haline geldiği ve derinlemesine insanlıktan uzaklaştırıcı bir anlatıya dönüştüğü sorununu yaratıcı bir şekilde ele almanın yolu üzerine düşünmek oldu. McNeil, “Göç, hayatın olağanüstü bir yönü olarak sunulmasına rağmen, aslında son derece olağan, hatta samimi bir şey. Bu krizi, bu kaosu nasıl açıklayabilirsiniz?” diyor.

McNeil’in düşüncesine göre, ses, “sıradanlıklarında büyülü olan şeylere odaklanmak için mükemmel bir araç.” diyor ve sıradan sesleri heyecanla bekliyor.
İlk aşama, mikrofon ve meraklı bir kulak sahibi herkes için aralık ayının sonuna kadar açık. Gönderilen ses kayıtları daha sonra etkileşimli bir harita aracılığıyla herkesin dinleyebileceği şekilde çevrim içi olarak sunulacak.
İkinci aşamada, dünya çapından sanatçılar bu sesleri bestelere dönüştürecekler. Şimdiye kadar, Cities and Memory’nin açık çağrıları sanatçıları protesto, siyaset, dua, ibadet ve kutup keşfi seslerini ses manzaralarına, elektronik müziğe, ambiyans müziğine ve daha fazlasına dönüştürmeleri için yapılmıştı. Proje, dünyanın en büyük kitle tarafından katkıda bulunulan ses projesine dönüşmüş durumda.
2020 yılında İngiltere’deki Covid’in ilk haftalarında, ses kayıtçısı ve kurucu Stuart Fowkes, boş şehir merkezlerinin ve terk edilmiş şehirlerin fotoğraflarından esinlenerek bir karantina sesleri koleksiyonu başlattı. “Hayatımız boyunca dünya şimdi olduğu gibi hiç ses vermedi.” diye bir gazeteciye anlatmıştı. Boşluğun nasıl seslendiğini yakalamak istemişti.
O zamandan beri, organizasyonlar, araştırma planlarını yaratıcı fikirleriyle birleştirme yolları hakkında Fowkes’a yaklaşıyorlar. Örneğin, 2023 başlarında başlatılan Polar Sounds, iki Alman bilimsel merkezi ile gerçekleşen bir iş birliği sonucunda ortaya çıktı. Bu proje, balina ve fok seslerinin yeniden hayal edilmesi ile petrol ve gaz için hava tüpü keşiflerinin kayıtlarını içeriyor.
Katılım, sadece ses sanatçıları ve profesyonel kayıtçılar için değil. Fowkes’un ifadesiyle, “3.000 sterlinlik bir Nagra manyetik bant kayıt cihazınız veya sadece bir iPhone’unuz ile katılım olabilir, önemli olan sesin size bir yerin nasıl olduğuna dair bir his veriyor olması. Kalite en önemli şey değildir.” Hatta bozuk bir sesli not bile bir hikâye anlatabilir.
Bu girişim, 2015 yılından beri dünya ses haritasını oluşturan University of Oxford ve Cities and Memory iş birliği ile gerçekleştirilmekte.
Derleyen: Karya Kortel