- Plastik atıklar ekosistem sağlığını, biyolojik çeşitliliği ve iklim değişikliğiyle mücadele çabalarını tehdit ediyor; aynı zamanda bir sağlık, çevre ve adalet sorunu olarak karşımıza çıkıyor.
- Mikroplastikler anne sütünde ve kanımızda dahi bulunuyor ve bu plastiklerin sandığımız kadar dışımızda olmadığını gösteriyor.
- Yapılacak anlaşmalar ve alınacak önlemlerle plastik atımının azaltılması kararlı olduğumuz sürece mümkün görünüyor.
Bu gidişle bir gün gelecekteki insanlar, 20. ve 21. yüzyıllardaki insan varlığına dair kanıt ararsa, yalnızca bıraktığımız plastiklerle jeolojik kayıtlarda bizi bulmaları çok kolay olacak. Plastik atıklar ekosistem sağlığını, biyolojik çeşitliliği ve iklim değişikliğiyle mücadele çabalarını tehdit ediyor ve aynı zamanda bir sağlık sorunu ve çevre-adalet sorunu olarak karşımıza çıkıyor.
1950 ile 2021 yılları arasında insanlık yaklaşık 11 milyar metrik ton işlenmemiş plastik üretti. Bu, 110.000 uçak gemisinin ağırlığına denk geliyor. Bunun sadece yaklaşık 2 milyar tonu hâlâ kullanılıyor ve geriye kalan kısımsa (yaklaşık 8,7 milyar ton) atıklardan oluşmakta. %71’i çöplüklere ya da okyanus dahil çevredeki başka yerlerde birikmiş durumda. Atıkların %12’si geri dönüştürüldü ve %17’si yakıldı. Bu hızla gidersek küresel plastik atıklar 2050 yılına kadar %60 artacak. Bu durumda, yalnızca 2010’dan 2050’ye kadar dünya, tüm Manhattan’ı iki milden daha yüksek bir plastik yığınıyla kaplayacak kadar plastik üretebilir.
Atık birikimini durdurmanın mümkün olduğuna dair umutlar var. Geçen yıl 175’ten fazla ülke, plastik kirliliğini 2040 yılına kadar sona erdirmek için yasal olarak bağlayıcı bir uluslararası anlaşma geliştirmeyi kabul etti. Yeni araştırmalar bunun aslında mümkün olduğunu gösterdi.
Son derece iddialı bir anlaşma olacak olan bu anlaşma, tek kullanımlık ambalajlarda %90’lık bir azalmayı ve plastik atıkların yarı yarıya azaltılmasını sağlayacak minimum %40’lık bir geri dönüşüm oranı zorunluluğunu gerektirebilir nitelikte.
Bununla birlikte daha az iddialı bir anlaşma, tek kullanımlık ambalajların %30 oranında azaltılmasını ve minimum %20 oranında geri dönüşüm oranı zorunluluğunu içerebilir. Ayrıca diğer politikaların yanı sıra böyle bir anlaşma plastik atığı %16 oranında azaltabilir. Ülkeler ise yalnızca kendi başlarına, yıllık plastik atıklarını %87’den fazla azaltabilir.
Elbette anlaşmanın sonunda etkili olup olmayacağını belirleyecek olan doğru politikaların seçilmesi olacaktır. Kaliforniya Üniversitesinden bilim adamlarının topladığı verilere göre en etkili politikalardan bazıları şu şekilde:
- Tüm yeni plastik ürünlerin en az %30 oranında geri dönüştürülmüş plastik içermesi zorunluluğu: Tek başına, yanlış yönetilen plastik atıkları yaklaşık %30 oranında azaltarak 2050 yılına kadar yaklaşık 108 milyon tondan 77 milyon tona düşürülebilir.
- Plastik üretiminin sınırlandırılması: Her iki politikanın birleşimi, yanlış yönetilen plastik atığı 68 milyon tona düşürecektir.
- Plastiklere yüksek bir tüketici vergisinin getirilmesi: Yaklaşık 10 milyon metrik ton daha fazla kirliliğin önlenmesi mümkün olacaktır. Bu vergiden elde edilen geliri küresel atık altyapısına 50 milyar dolar yatırım yapmak için kullanılırsa kirliliği normalin üçte birine düşürebiliriz.
Bu politikalardan birkaçı, özellikle de katılımcıların hırslıysa, diğerlerinden çok daha büyük etkiye sahip olabilir. Bazı insanlar plastik poşetler, pipetler veya polistiren ambalajlar gibi tek kullanımlık eşyaların yasaklanmasının en etkili çözüm olmayacağına şaşırabilir. Her ne kadar plastikler nehirler ve okyanuslardaki plastik atıkların orantısız derecede büyük bir kısmını oluşturuyor olsa da yalnızca polistirenin yasaklanması, plastik atığı 2050 yılına kadar 500.000 ton azaltacaktır; polipropilen gibi diğer polimerlerden yapılan tek kullanımlık plastiklere yönelik bir yasak ise kirliliği 13,7 milyon ton azaltabilir.
Bu tür yasaklar, ne kadar faydalı olursa olsun, diğer tedbirler kadar etkili olamaz. Mikroplastikler anne sütünde ve kanımızda dahi bulunuyor. Bu plastiklerin sandığımız kadar dışımızda olmadığını gösteriyor. Okyanuslar ve uluslararası çevre ve bilimsel işlerden sorumlu dışişleri bakanı yardımcısı olarak Yaban Hayatı Koruma Derneği başkanı Monica Medina “Ne kadar çok plastik üretirsek, vücudumuzda o kadar çok plastik buluyoruz; kendimizi kirletiyoruz.” dedi. Dünya çapında, tüm geri dönüştürülmüş plastiğin %60’a kadarı, genellikle yoksul ve dışlanmış toplulukların üyeleri olan ve mikroplastiklerle yoğun şekilde kirlenmiş plastik ve içme suyundan kaynaklanan yakıcı dumanları solumaktan muzdarip olan atık toplayıcılar tarafından toplanıyor. Bu insanların da sağlıklarının güvenceye alınması için yine plastik atıklarını temizlemekle beraber kullanımının ve üretiminin azaltılması gerekiyor.
Sivil toplum kuruluşlarına göre, petrol ve gaz endüstrisi lobicilerinin aşırı etkisinin bir sonucu olarak ilerleme durmuş gibi görünse de BM müzakerecileri gelecek yılın sonuna kadar tamamlamayı umarak gerçek anlaşmayı hazırlamaya başlamak için Nairobi’deki toplantıyı yeni bitirdiler. Yasal kaprisleri aşmak ve güçlü fosil yakıt endüstrisiyle yüzleşmek kolay olmayacak, ancak bu olağanüstü bir fırsat. Hiçbir şey yapmazsak kendimizi plastik dağlarının altına gömeceğimizi biliyoruz. Fakat denersek gezegenimizin jeolojik kaydını yeniden yazabiliriz. Dünyadaki plastik kirliliğine son verilebilir.
Derleyen: Fatma Ebrar Tuncel