- Danimarka’da amatör bir metal dedektörcüsü, Fransa Krallığı ile bağları olan ve hatta kraliyet ailesine ait olabilecek nadir bir altın yüzük ortaya çıkardı.
- Araştırmacılar yüzüğün kraliyetle bağlantısını, yüzük ve taş ayarının birleştiği noktada “alt tarafta iyi işlenmiş spiraller ve yonca topuzlar” içeren ve genellikle Frenk işçiliğiyle ilişkilendirilen zarif el işçiliğine dayandırdı.
- Yüzüğün bulunduğu yerin, birinci yüzyıla ait bir koleksiyon dâhil olmak üzere daha önce bulunan buluntulardan birkaç mil uzakta olması, uzmanların yüzüğün aslında kaybolmadığını kasıtlı olarak bölgeye yerleştirildiğini düşünmelerini sağladı.
Danimarka’da amatör bir metal dedektörcüsü, Fransa Krallığı ile bağları olan ve hatta kraliyet ailesine ait olabilecek nadir bir altın yüzük ortaya çıkardı. Lars Nielsen, tercüme edilen bir açıklamaya göre, kırmızı renkli yarı değerli bir taşla süslenmiş büyük boyutlardaki süslü altın yüzüğü, Danimarka’nın Güney Jutland bölgesindeki Emmerlev’i keşfederken buldu. Yüzük beşinci ya da altıncı yüzyılla tarihlendiriliyor. Nielsen yaptığı açıklamada, “Böylesine eşsiz ve türünün tek örneği olan bir buluntu tamamen gerçeküstü.” dedi. Danimarka Ulusal Müzesindeki araştırmacılar, bulunan mücevher parçasının “tarihi bir önem” taşıdığını ve beş ile sekizinci yüzyıllar arasında yer alan Fransa, Belçika ve Almanya’nın bazı bölgelerinde hüküm süren bir Frank kral hanedanı olan Merovingianlara bağlı yerel bir kraliyete ait olabileceğini belirledi.
Danimarka Ulusal Müzesinde arkeolog ve küratör olan Kirstine Pommergaard yaptığı açıklamada, “Altın yüzük sadece Emmerlev’deki olası yeni bir prens ailesini ortaya çıkarmakla kalmıyor, aynı zamanda bölgeyi Demir Çağı Avrupası’nın en büyük güç merkezlerinden birine de bağlıyor.” dedi ve açıklamasına “Bu altın yüzük muhtemelen bir kadın yüzüğü ve Emmerlev’de bir prensesle evli olan başka bir prensin kızına ait olabilir. Altın tipik olarak diplomatik bir hediye ve o dönemlerde insanların ittifaklarla evlendiğini biliyoruz.” ifadelerini ekledi.
Açıklamaya göre araştırmacılar yüzüğün kraliyetle bağlantısını, yüzük ve taş ayarının birleştiği noktada “alt tarafta iyi işlenmiş spiraller ve yonca topuzlar” içeren ve genellikle Frenk işçiliğiyle ilişkilendirilen zarif el işçiliğine dayandırdı. Pommergaard, “Bu, bugün taklit edilmesi zor olan etkileyici bir işçilik düzeyi.” dedi. Araştırmacılar, yüzükteki kırmızı taşın da yüzüğün kime ait olduğuna dair ipuçları sunduğunu, zira benzer taşların İskandinavya’da iyi bilinen bir güç sembolü olduğunu belirterek, “Merovenjlilerin elit altın yüzükleri tipik olarak bir madeni para veya mühür yüzüğü gibi bir plaketle ayarlanır. Bu da yüzüğün İskandinavya’da bir güç sembolü olarak kullanıldığını gösteriyor.” dedi.
Pommergaard, “Belki de Emmerlev’deki prens ailesi, Ribe (Güneybatı Jutland’da bir kasaba) ile Hedeby (bugün Almanya’da bulunan bir Danimarka Viking Çağı ticaret yerleşimi) arasındaki bir bölgeyi kontrol ediyor ve böylece bölgedeki ticareti güvence altına alıyordu.” dedi. Yüzüğün bulunduğu yerin, altın ve gümüş sikkeler, çanak çömlekler ve birinci yüzyıla ait altın boynuzlardan oluşan bir koleksiyon da dahil olmak üzere daha önce bulunan buluntulardan birkaç mil uzakta olması, uzmanların yüzüğün aslında kaybolmadığını kasıtlı olarak bölgeye yerleştirildiğini düşünmelerini sağladı.
Sønderjylland Müzesinde Ortaçağ arkeoloğu olan Anders Hartvig yaptığı açıklamada, “Yüzüğe sahip olan kişi muhtemelen bulunan altın boynuzların sahiplerini de biliyordu. Belki de bu kişiler akrabaydı. Yakın zamanda bulunan diğer buluntularla birlikte, Güney Jutland’ın daha önce düşünülenden daha büyük bir etkiye sahip olduğunu ve Wadden Denizi’nin kendi içine kapalı olmadığını ancak güneye önemli ticaret bağlantıları olan aristokratik bir varlığa sahip olduğunu gösteren bir tablo çiziyor.” dedi.
Derleyen: Burçin Bağatur