- “Su alerjisi” olarak da bilinen akuajenik ürtiker, suya karşı ciddi derecede alerjik reaksiyona neden olan nadir bir durum.
- Bu durumun su temasıyla tetiklenerek kurdeşen, yara ve kaşıntıya yol açan anormal bağışıklık tepkilerinden kaynaklandığına inanılıyor.
- Antihistaminikler gibi tedaviler, geçici bir rahatlama sağlarken bunun genetik temelini anlamak kişiselleştirilmiş tedaviler geliştirmek için çok önemli.
“Su alerjisi” olarak da bilinen akuajenik ürtiker, suyla temas edildiğinde ciddi alerjik reaksiyona neden olan nadir bir tıbbi durum. Bu rahatsızlık Güney Carolina, ABD’de genç bir kadın olan Loren Montefusco’da gözlemlendi. Suya alerjisi teşhisi konulan Montefusco’nun hayatı, derisinin derinliklerinde yanan bir kaşıntının dayanılmaz hissiyle şekilleniyor. Bu sadece suya dokunmakla tetikleniyor. Onun anlatımı, bu kafa karıştırıcı durumla boğuşanların karşılaştığı üzücü deneyimleri ortaya koyuyor. Montefusco vakasında görüldüğü üzere en basit yıkanma eylemini bile acı verici bir deneyime dönüştürebiliyor.
Akuajenik ürtikerin, suyun ciltle etkileşime girmesiyle tetiklenen anormal bir bağışıklık tepkisinden kaynaklandığı, kurdeşen, yara ve kaşıntıya neden olan histamin gibi maddelerin salınmasına yol açtığı düşünülüyor.
Araştırmacılar, cilt bariyeri işlevi için çok önemli olan FABP5 gibi genlerdeki mutasyonların bu duruma katkıda bulunan bir faktör olduğunu belirledi. Ayrıca bu durumda bağışıklık düzenlemesi ve cilt bütünlüğü ile ilgili genlerdeki farklılıklar da rol oynuyor. Hormonal değişiklikler ve kimyasallara maruz kalma gibi çevresel faktörler, durumun ciddiyetini etkileyebiliyor. Akuajenik ürtikerin genetik temelini anlamak, altta yatan mekanizmaları hedef alan kişiselleştirilmiş tedavi yaklaşımları geliştirmenin anahtarı.
Araştırmalardaki ilerlemelere rağmen su alerjisi hakkında çok fazla şey bilinmiyor. Genetik, immünoloji ve dermatolojiden elde edilen bilgilerin birleştirilmesi, teşhis ile tedaviyi iyileştirmek için çok önemli. Geleneksel alerji tedavileri geçici rahatlama sağlarken fototerapi ve biyolojik ajanlar gibi deneysel tedaviler uzun vadeli semptom yönetiminde umut vadediyor. Başa çıkma stratejileri, danışmanlık ve destek grupları, bu kronik ve yanlış anlaşılan durumla yaşamanın getirdiği duygusal zorluklarla uğraşan hastalar için çok önemli. Yeni tedaviler geliştirmek için akuajenik ürtikerin altında yatan bağışıklık sistemi mekanizmalarına ilişkin daha fazla araştırmaya ihtiyaç var ancak sınırlı hasta sayısı klinik denemeler ve çalışmalar için zorluk teşkil ediyor.
Derleyen: Eliz Canyurt