- Yeni bir araştırma, insanların isimleriyle uyumlu olmak için yüzlerini zaman içinde bilinçli olarak değiştirdiklerini ortaya koydu.
- Çalışma, aynı adı taşıyan yetişkinlerin yüzlerinin, farklı adlara sahip bireylerin yüzlerinden daha fazla benzerlik gösterdiğini buldu.
- Araştırmacılar, isimler ve yüzler arasındaki uyumun sosyal beklentilerden kaynaklandığını ve bu etkilerin bireylerin görünüşlerini şekillendirdiğini belirledi.
George Orwell’in meşhur sözü: “50 yaşında, herkes hak ettiği yüze sahip olur”. Araştırmalar, Orwell’in gözlemini destekleyerek, yıllar içinde yüz görünümündeki değişikliklerin kişinin kişiliği ve davranışlarından etkilenebileceğini öne sürdü. Yeni bir çalışma, insanların isimlerine uyması için dış görünüşlerini değiştirme eğiliminde olduklarını ortaya koydu. Araştırmacılar, ebeveynlerin bebeğin görünüşüne uygun olan ismi mi seçtiklerini yoksa bireylerin yüz görünümlerinin yıllar içinde isimleriyle ilişkili sosyal stereotiplerle uyumlu hale gelmek için değişip değişmediğini belirlemeye çalıştı.
Çalışma Proceedings of the “National Academy of Sciences” dergisinde yayımlandı. Araştırma ekibi, Reichman Üniversitesi Arison İşletme Fakültesi’nden Dr. Yonat Zwebner, Dr. Moses Miller ve Prof. Jacob Goldenberg ile İbrani Üniversitesi’nden Noa Grobgeld ve Prof. Ruth Mayo tarafından yönetildi. Araştırma dört ana bölümden oluşuyor: (1) Yetişkin algılayıcılar, (2) Çocuk algılayıcıları, (3) Yapay yaşlandırma ile yüz benzerliği analizi, ve (4) Sosyal stereotiplerin etkilerini inceleyen yeni bir araştırma.

Araştırma Çalışmaları
Çalışma 1: Yetişkin Algılayıcılar
Paradigma I: Kendini gerçekleştiren kehanet hipotezini sosyal algılayıcılarla test etmek
Bu çalışma, 200 yetişkin katılımcı ile gerçekleştirildi. Katılımcılar çevrimiçi bir panel aracılığıyla seçildi ve yaş ortalaması 30 olan aynı ülkede doğan aynı dili konuşan bireylerden oluşmakta. Çalışmada kullanılan yüzler, profesyonel bir veritabanından alınıp nötr bir ifadeyle önden çekilerek her yüz, bir gerçek ad ve üç farklı ad ile sunuluyor; bu farklı adlar, yüzlerin isimleriyle olan ilişkisinin değerlendirilmesi amacıyla seçiliyor. Bu çalışmada şans seviyesi %25 olarak belirleniyor.
Çalışma sırasında katılımcılara 10 yetişkin ve 10 çocuk yüzü gösterildi. Katılımcıların görevleri ise arasında bu yüzlere uygun isimleri eşleştirmek ve isim stereotipleri hakkında bilgi toplamaktı.
Araştırma, kendini gerçekleştiren kehanet hipotezini test etmeyi amaçlıyor ve sosyal algılayıcıların yüzler ile isimleri eşleştirme yeteneklerini inceliyor. Araştırmanın temel varsayımı, yetişkinlerin çocukların yüzlerini ve isimlerini eşleştirmekte zorluk çekeceği, ancak çocukların yüzlerini ve isimlerini eşleştirmekte daha başarılı olacağı yönünde.
Deneyler iki yaş grubundan (yetişkinler ve çocuklar) katılımcılarla gerçekleştiriliyor. Yetişkinler ve çocuklar, hem diğer yetişkinlerin hem de diğer çocukların yüzlerini ve isimlerini eşleştirmede test ediliyor. Bu, kendini gerçekleştiren kehanet hipotezinin doğruluğunu değerlendirmek için önemli bir nokta, çünkü bu hipotez bize yaşa bağlı algısal önyargıların etkisiyle ilgili bir varsayımda bulunmamızı sağlar.
Araştırmada, çocukların da isim stereotipleri geliştirip geliştirmediği değerlendiriliyor. Çocuklar, yüz görünümüne dayanarak karakter özellikleri hakkında çıkarımlar yapabilirler, ancak kendi isim stereotiplerini yüzlerinde ifade edemeyebilirler. Bu yüzden çocukların yetişkinlerin isimlerini doğru seçebilecekleri ancak kendi yaşlarındaki çocukların isimlerini seçemeyebileceği öngörülüyor.

Çalışma 2: Çocuk Algılayıcıları
Paradigma II: Kendini gerçekleştiren kehanet hipotezini makine öğrenmesiyle test etmek
Bu çalışma, 8 ila 12 yaş aralığındaki 168 çocuğu kapsıyor. Çocuklar, Davidson Bilim Eğitimi Enstitüsü aracılığıyla çalışmaya dahil edilmiş ve ebeveynlerinden izin alınarak yapılan anketler çocuklar tarafından tamamlandı. Yüzler, profesyonel bir veritabanından temin edilmiş ve her yüz, gerçek bir ad ve üç farklı ad ile sunulmuş ve bu sefer seçilen adlar, hedef yüzlerin yaş ve demografik özelliklerine uygun olarak seçildi.
Çalışmada çocuklara 10 çocuk ve 10 yetişkin yüzü gösterildi. Katılımcıların isim stereotiplerine aşinalığı da test edildi. Bu çalışmada, çocukların isimler ve yüzler arasındaki ilişkiyi nasıl algıladığını öğrenmek amacıyla yapıldı.
Bu çalışma, kendini gerçekleştiren kehanet hipotezini makine öğrenimi teknikleriyle test etmeyi amaçladı. İki ana hedef belirlendi: birincisi, farklı bir paradigma kullanarak yüz-isim eşleştirme yeteneğini artırmak, ikincisi ise yetişkinlerle çocuklar arasındaki yüz-isim eşleştirme yeteneklerindeki farklılıkların insan önyargılarından kaynaklanıp kaynaklanmadığını belirlemek.
Çalışmanın diğer hedefleri, makine öğrenimi sayesinde yorgunluğun etkisini minimize etmek ve daha fazla veri kullanarak etkiyi sağlamlaştırmak, ayrıca isimler arasındaki benzerlikleri test ederek yüz-isim eşleştirme etkisini daha da iyi analiz etmek oldu.
Üçlü Kayıp Siyam Sinir Ağı (Triplet Loss Siamese Network) mimarisi, isimler arasındaki yüz benzerliklerini hesaplamayı sağlar.
Eğitim aşamasında yüzler isimlerle etiketlenir ve modelin performansı test setinde değerlendirilir. Aynı isme sahip yüzlerin, farklı isme sahip yüzlerden daha yakın olacağı öngörülür. Çalışma, yüz-isim eşleştirme etkisinin sadece yetişkin yüzlerinde gözlemleneceğini, çocuk yüzlerinde ise böyle bir etkinin görülmeyeceğini varsayar.

Çalışma 3: Aynı Adı Taşıyan Bireyler
Paradigma III: Dijital yaşlandırılmış yetişkin yüzleriyle kendini gerçekleştiren kehanet hipotezinin test edilmesi
Bu çalışma kapsamında, ünlü kişilerin çocukluk ve yetişkinlik dönemlerine ait yüz görüntüleri toplandı ve toplanan yüz görüntüleri, çocuk ve yetişkin yüzleri içeren veri setlerinde sınıflandırıldı. Siamese Network kullanılarak yüz benzerliklerini analiz etti. Bu yöntemle, pozitif (aynı adı taşıyan bireylerin yüzleri) ve negatif (farklı adlara sahip bireylerin yüzleri) yüz çiftleri arasındaki benzerlikler ölçüldü.
Bu çalışmada, kendini gerçekleştiren kehanet hipotezini test etmek için, çocuk yüzlerini dijital olarak yaşlandırarak yetişkin yüzlerine benzetmeye yönelik bir paradigma kullandı. Bu süreçte, gerçek çocuk yüzleri üretken çatışmacı ağlar (GAN’lar) kullanılarak yapay olarak yaşlandırıldı ve bu yaşlandırılmış yüzler biyolojik yaşlanma sürecini taklit ederek yetişkinlikte nasıl görünebileceği simüle edildi.
Temel hipotez, bireylerin isimleriyle ilişkili sosyal beklentiler nedeniyle sadece biyolojik olgunlaşmanın değil, aynı zamanda sosyal stereotiplerin de etkisiyle yetişkinlikte isimlerine benzemeye başlaması anlamına gelir. Çalışma, eğer bu sürecin yalnızca gerçek yaşlanma süreciyle değil, aynı zamanda sosyal beklentilerle de ilgili olduğunu öne sürüyorsa, yapay yaşlandırılmış yüzlerin bu süreci yansıtamayacağını test etmiş olur.
İki çalışma yürütüldü; biri insan sosyal algılayıcılarıyla, diğeri makine öğrenmesiyle yapıldı. Hipotez, gerçek yaşlı yüzlerin isimlere benzeyeceği, ancak yapay olarak yaşlandırılmış çocuk yüzlerinin benzemeyeceği şeklinde oldu. Bu sonuç, kendini gerçekleştiren kehanet hipotezine destek sağladı.

Çalışma 4A: Yapay Yaşlandırma
Bu çalışmada 100 yetişkin katılımcı yer aldı. Katılımcılar çevrim içi bir panel aracılığıyla ve demografik geçmişleri benzer olacak şekilde seçildi. Çalışmada, GAN (Generative Adversarial Networks) modeli kullanılarak çocuk yüzleri yapay olarak yaşlandırıldı. Yaşlandırılmış yüzler, gerçek adlar ve dolgu adları ile sunuldu.

Katılımcılara 20 gerçek ve 20 yapay yaşlandırılmış yüz gösterildi. Katılımcıların yüz-isim eşleşmeleri ve yaşlandırmanın etkileri değerlendirildi. Bu çalışma ise yaşlandırma sürecinin yüz benzerlikleri üzerindeki etkilerini incelemeyi amaçladı.
Çalışma 4B: Yapay Yaşlandırmanın Yüz Benzerliği Üzerindeki Etkisi
Bu çalışmada, yapay yaşlandırılmış yüzlerin benzerlikleri gerçek yüzlerle karşılaştırıldı. Yapay yaşlandırılmış yüzlerin benzerlikleri, gerçek yüzlerle olan eşleşme doğrulukları ve benzerlik artışları analiz edildi. Ayrıca, yaşlandırılmış yüzlerin benzerlikleri önyükleme yöntemi (Önyükleme ,bootstrap yöntemi, istatistiksel analizde kullanılan güçlü bir tekniktir ve veri setlerinden belirsizlikleri anlamak ve tahminlerin doğruluğunu değerlendirmek amacıyla geliştirilmiştir) ile değerlendirildi ve geçerliliği doğrulandı.

Kendini gerçekleştiren kehanet hipotez için…
Bu tez için beş farklı çalışma yürütüldü. İlk iki çalışmada (Çalışma 1 ve 2), yetişkinler ve 9-10 yaşlarındaki çocuklardan yüzleri isimlerle eşleştirmeleri istendi. Yetişkinler, yetişkin yüzlerini isimlerle doğru bir şekilde eşleştirebildi, ancak çocuk yüzlerini isimlerle doğru eşleştirmede zorluk yaşadılar. Bu durum, çocukların yüzlerinin isimleriyle uyumlu olmadığını ve kendini gerçekleştiren kehanet hipotezini destekleyebileceğini ortaya koydu.
Üçüncü çalışmada (Çalışma 3), bir “Siyam Sinir Ağı” kullanılarak aynı adı taşıyan yetişkinlerin yüzleri, farklı adlara sahip yetişkinlerle karşılaştırıldı. Aynı adı taşıyan çocukların yüzlerinde bu benzerliğin gözlemlenmediği bulundu. Bu bulgular, kendini gerçekleştiren kehanet hipotezini daha da destekler nitelikte oldu.
Son olarak, Çalışma 4A ve 4B, bir kişinin yaşlandıkça yüzünün ismine daha çok benzemesiyle ilgili sosyal beklentilerin etkisini test etmek için yapıldı. Çalışma 4A’da, çocuk yüzlerinin yapay olarak yaşlandırılmış versiyonları kullanılarak yetişkin yüzleriyle eşleştirmeler yapıldı.
Çalışma 4B’de ise yapay yaşlandırılmış yüzlerin, gerçek yetişkin yüzleriyle karşılaştırıldığında yüz-isim eşleşme doğruluğu değerlendirildi. Yapay yaşlandırılmış yüzlerin doğal yetişkin yüzlerinden daha az benzerlik göstermesi bekleniyordu, bu da sosyal beklentilerin yüz-isim eşleşmesi üzerindeki etkisini vurguladı.
Görüntüleme ve işleme aşamalarında, insan sosyal algılayıcıları ile yapılan çalışmalarda (Çalışmalar 1, 2 ve 4A), yüzler omuz hizasında kesilmiş baş çekimleri olarak sunuldu ve yüz aksesuarları içerdi. Makine öğrenimi çalışmalarında (Çalışmalar 3 ve 4B), yüzler yalnızca yüz kısmını kapsayacak şekilde kırpıldı, saç gibi aksesuarlar çıkarıldı ve gri tonlamaya dönüştürüldü. Bu ön işleme, sinir ağı performansını iyileştirmek için gerekli adımlar olarak değerlendirildi.
Araştırma hakkında
Reichman Üniversitesi Arison İşletme Fakültesi’nden Dr. Yonat Zwebner, “Araştırmamız bu şaşırtıcı etkinin, yani sosyal beklentilerin derin etkisinin daha geniş anlamını vurguluyor. Şimdiye kadar ampirik olarak test edilmesi neredeyse imkansız olan sosyal yapıların ya da yapılanmaların var olduğunu gösterdik.
“Sosyal yapılanma o kadar güçlüdür ki bir kişinin görünüşünü etkileyebilir. Bu bulgular, cinsiyet veya etnik köken gibi isimlerden bile daha önemli olan diğer kişisel faktörlerin, insanların büyüyünce kim olacaklarını ne ölçüde şekillendirebileceğini ima edebilir.” sözlerini kullandı.
Derleyen: Dilan Gicgel