Bilim İnsanları Ağrılı Ağız Kuruluğu Hastalığını Tedavi Etmenin Anahtarını Keşfetti

Destek Olun: Dijitaliyidir'de yayımlanan reklamları engellemek için AdBlocker kullanmazsanız bize destek olmuş olursunuz. Ayrıca ekibimize destek olmak isterseniz Google aracılığı ile destek olabilirsiniz. Şimdiden teşekkürler.
Enis Yabar
Ekleyen Enis Yabar
6 dk okuma süresi

Araştırmacılar, tükürük bezlerindeki hücre bağlantılarını kapatan bir protein olan trikellülin kaybını, Sjögren sendromunda ağız kuruluğunun temel nedeni olarak belirledi. Laboratuvar modellerinde iki tedavi kullanarak bu proteini geri kazandırarak hasarı tersine çevirdiler ve bu da hastalığı sadece yönetmek yerine onaran tedavilerin önünü açtı.

Detaylar haberimizde…

Bilim insanları, Sjögren sendromunda ağız kuruluğunun altında yatan nedeni, yani önemli bir “kapı bekçisi” proteinin kaybını belirledi ve laboratuvar modellerinde bu hasarı başarılı bir şekilde tersine çevirdi. Araştırmacılar, tükürük bezi hücreleri arasındaki sıkı bağlantıları kapatmaktan sorumlu bir protein olan trikellülinin, bu durumdaki kilit oyuncu olduğunu tespit etti. İnflamasyon trikellülini bozduğunda, bu hücresel bariyerler yıkılarak tükürük üretimini durdurur ve zararlı maddelerin dokuya sızmasına izin verir.

Trikellülin Kaybı ve Sonuçları

Çalışma, bu yıkıma yol açan kesin biyolojik olaylar zincirini haritalamakla kalmadı, aynı zamanda laboratuvar modellerinde iki farklı terapötik yaklaşım kullanarak hasarı başarılı bir şekilde tersine çevirdi. Bu bulgular, sadece semptom yönetimi yerine altta yatan hasarı onarabilecek tedavilerin olasılığını sunarak, gerçek hastalık modifiye edici tedavilerin önünü açıyor.

Sjögren Sendromu ve Ağız Kuruluğu

Sjögren sendromu, dünya çapında milyonlarca insanı, özellikle de kadınları etkileyen kronik bir otoimmün durumdur. Konuşma, yemek yeme ve uyuma gibi günlük işlevleri önemli ölçüde bozan kalıcı ağız ve göz kuruluğuna neden olur. Bağışıklık sisteminin vücudun nem üreten bezlerine saldırdığı uzun zamandır bilinmesine rağmen, tükürük üretiminin kaybının ardındaki kesin mekanizma belirsizliğini koruyordu. Bilim insanları, genellikle “fermuar benzeri” yapılar olarak tanımlanan özel hücreler arası bağlantıların bozulduğundan şüpheleniyorlardı, ancak spesifik arıza noktası net değildi.

Bu keşif nihayet şu temel soruyu yanıtlıyor: Hücresel fermuarları açan nedir? Ve daha da önemlisi, onları tekrar kapatabilir miyiz?

Pekin Üniversitesi’nden Trikellülinin Rolü Hakkında Keşif

19 Mart 2025’te Pekin Üniversitesi’ndeki araştırmacılar, bu soruyu yanıtlayan bir dizi önemli bulguyu bildirdi. International Journal of Oral Science’ta yayınlanan çalışmaları, glandüler hücrelerin üç yönlü bağlantılarında bir toka görevi gören bir protein olan trikellülinin, Sjögren sendromunun ilerlemesinin erken aşamalarında yok edildiğini ortaya koydu.

Ağız Kuruluğu
Şematik bir diyagram, tükürük epitel hücrelerinde interferon-γ (IFN-γ) ile indüklenen tricellulinin aşağı düzenlenmesinin önerilen mekanizmasını göstermektedir. IFN-γ, sinyal transdüktörü ve transkripsiyon aktivatörü 1’in (STAT1) fosforilasyonuna yol açar ve ardından tricellulin mRNA 3′ UTR ile birleşen ve tricellulin ekspresyonunu inhibe eden mikroRNA-145’in (miR-145) yukarı düzenlenmesini indükler. Bu daha sonra asiner epitel bariyerinin işlev bozukluğuna ve tükürük bezlerinde tricellulin kaybı nedeniyle paraselüler yoldan makromoleküllerin artan taşınmasına neden olur ve böylece hiposalivasyona neden olur. Şematik diyagram Figdraw tarafından tasarlanmıştır

İnsan dokusu örneklerini ve özel fareleri kullanan ekip, hasarı spesifik bir inflamatuar yola kadar takip etti. En dikkat çekici şekilde, iki müdahale stratejisini test ettiler: araştırma aşamasındaki bir ilaç (AT1001) ve mikroRNA-145’i bloke eden bir molekül. Her iki yaklaşım da farelerde tükürük salgısını başarılı bir şekilde geri kazandırdı ve hasarın sadece tanımlanabilir olmadığını, aynı zamanda geri döndürülebilir olduğunu da gösterdi.

Trikellülinin Temel Rolü ve İnflamatuar Süreç

Araştırma, trikellülinin tükürük bezlerindeki üç hücreli bağlantılarda tutkal görevi gördüğünü gösterdi. Kaybı sızıntıya neden olur ve normal salgıyı bozar. İnterferon-gama ve diğer inflamatuar moleküller moleküler bir çağlayanı başlatır: JAK/STAT1 yolunu aktive ederler, bu da daha sonra trikellülin mRNA 3′ UTR ile birleşen ve trikellülinin ekspresyonunu inhibe eden mikroRNA-145 seviyelerini artırır. Bu da tükürük bezlerinde trikellülin kaybı nedeniyle asiner epitel bariyerinin işlev bozukluğuna ve hücreler arası yoldan makromoleküllerin artan taşınımına neden olur ve sonuç olarak hiposalivasyona yol açar.

Bilim insanları, trikellülinin merkezi rolünü doğrulamak için, proteinden yoksun fareler yetiştirdiler ve Sjögren semptomlarını neredeyse tamamen yeniden ürettiler. Ancak bu mühendislik hasarını tersine çevirdiklerinde asıl atılımı gerçekleştirdiler: AT1001 hücre bağlantılarını onarırken, mikroRNA-145 inhibitörleri sorunun başlamadan önce durdurulmasını sağladı. Her iki yaklaşım da normal bez fonksiyonunu geri kazandırdı ve insan tedavisi için potansiyel bir plan sundu.

Semptom Yönetiminden Yapısal Onarıma

Baş araştırmacı Dr. Xin Cong, “Bu, Sjögren sendromunu tedavi etme şeklimizi değiştiriyor” dedi. “Artık sadece inflamasyonu yatıştırmanın ötesine geçiyoruz – şimdi bezlerdeki gerçek yapısal hasarı onarabiliyoruz. Tıpkı zemini kurutmak yerine patlak bir boruyu onarmak gibi. Daha da cesaret verici olanı, her iki yaklaşımın da işe yaraması, bu da bize hasta için hazır tedaviler geliştirme konusunda gerçek bir güven veriyor.”

Gelecek İçin Potansiyel ve Sonuç

Bu keşif, Sjögren’in ağız kuruluğuyla mücadele eden milyonlarca insan için büyük bir potansiyel taşıyor. Trikellülin kaybının erken tespiti, geri dönüşü olmayan hasar oluşmadan önce önleyici bakıma yol açabilir. Halihazırda diğer hastalıklar için test edilen AT1001’in yeniden kullanılması, klinik çalışmaları hızlandırabilir. Bu arada, mikroRNA-145 anlayışı, sorunu kökünden durduran oldukça hedefli tedavilere bir kapı aralıyor. Sjögren’in ötesinde, bu araştırma hasarlı bezleri veya sızdıran epitel bariyerlerini içeren diğer rahatsızlıklara – kuru göz hastalığı ve bazı bağırsak rahatsızlıkları dahil – kadar uzanabilir. İnsanlarda klinik çalışmalar bir sonraki adım olsa da, semptom yönetiminden bez onarımına geçiş, otoimmün hastalık araştırmalarında önemli bir dönüm noktasıdır.

Referans:

Derleyen: Enis Yabar

Loading

Bu içeriği paylaş
Yorum bırak, puan ver