Dünya genelinde milyonlarca kadın, sağlık sisteminde semptomlarının küçümsenmesi, yanlış tanı ve önyargıyla karşılaşıyor. Peki bu engelleri aşmanın yolları neler?
Detaylar haberimizde…
“Tıbbi misogini” kavramı, kadınların sağlık hizmetlerinde ciddiye alınmaması, şikayetlerinin duygusallık ya da abartı olarak yorumlanması ve araştırmalarda erkek bedeninin standart kabul edilmesi anlamına geliyor.
- 1. İkinci Görüş Alın: Sağlığınızı Tek Bir Görüşe Bırakmayın
- 2. Semptomlarınızı Kayda Alın ve Belgelerle Destekleyin
- 3. Sorularınızı Önceden Hazırlayın
- 4. Sağlık Haklarınızı Öğrenin ve Talep Edin
- 5. Destek Grupları ve Kolektif Sesin Gücünü Kullanın
- 6. Psikolojik Desteği İhmal Etmeyin
- Değişim Sistemin Tüm Katmanlarında Başlamalı
Avusturya’dan ABD’ye, Türkiye’den Avustralya’ya kadar farklı ülkelerde yapılan araştırmalar, kadınların teşhis ve tedavide erkeklere göre daha fazla zorluk yaşadığını ortaya koyuyor. Örneğin, Danimarka’da yapılan bir çalışmada kadınların birçok hastalık için erkeklere kıyasla ortalama 4 yıl daha geç teşhis aldığı bulundu. ABD’de göğüs ağrısı yaşayan kadınların acil servislerde daha uzun süre bekletildiği raporlandı. Avustralya’da kadınların üçte ikisi, sağlık hizmetlerinde cinsiyet temelli önyargıya maruz kaldığını belirtiyor.
Peki kadınlar bu engelleri aşmak için ne yapabilir? İşte uzmanların önerdiği 6 pratik yol:

1. İkinci Görüş Alın: Sağlığınızı Tek Bir Görüşe Bırakmayın
Kadınların en sık yaşadığı sorunlardan biri, ağrı ve semptomlarının psikolojik nedenlere bağlanarak hafife alınması. Uzmanlar, bir doktor sizi yeterince dinlemiyor ya da şikayetinizi küçümsüyorsa mutlaka ikinci veya üçüncü görüş almanızı öneriyor. Farklı hekimlerin değerlendirmeleri, yanlış tanı riskini azaltabilir.
Örneğin, kronik ağrı yaşayan kadınların yıllarca “anksiyete” teşhisiyle dolaştığı, oysa yıllar sonra endometriozis gibi ciddi bir hastalığın ortaya çıktığı biliniyor.
2. Semptomlarınızı Kayda Alın ve Belgelerle Destekleyin
Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) raporlarına göre, kadınların anlattığı semptomlar sözlü anlatıldığında daha çok göz ardı ediliyor. Bu nedenle günlük tutmak, ağrı seviyelerinizi kaydetmek, varsa tahlil ve raporlarınızı saklamak önem taşıyor.
Doktora gittiğinizde bu belgeleri sunmak, hem kendinizi daha güçlü hissettirir hem de sağlık çalışanının veriye dayalı değerlendirme yapmasını kolaylaştırır.

3. Sorularınızı Önceden Hazırlayın
Araştırmalar, kadınların doktor karşısında daha sık sözünün kesildiğini ve açıklamalarının kısa tutulduğunu gösteriyor.
Bunun önüne geçmek için randevuya gitmeden önce sorularınızı yazılı olarak hazırlayın. Örneğin:
- Bu semptomların olası nedenleri neler?
- Daha detaylı test yapılmalı mı?
- Tedavi seçenekleri nelerdir?
Net ve planlı sorular, görüşmenin daha verimli geçmesini sağlar.
4. Sağlık Haklarınızı Öğrenin ve Talep Edin
Birçok ülkede hasta hakları yasaları, kişilerin saygılı muamele görme ve bilgilendirilmiş onam alma hakkını güvence altına alır. Türkiye’de de Sağlık Bakanlığı’nın Hasta Hakları Yönetmeliği buna örnek.
Kadınların maruz kaldığı küçümseyici tavırlar, “böyle gelmiş böyle gider” anlayışıyla kabul edilmemeli. Eğer hissettiğiniz muamele uygunsuzsa, hasta hakları birimlerine başvurarak resmi şikayette bulunabilirsiniz.

5. Destek Grupları ve Kolektif Sesin Gücünü Kullanın
Kadınların tek başına yaşadığı deneyimler, destek gruplarında kolektif bir sese dönüşüyor. Endometriozis, doğum travması, göçmen kadın sağlığı gibi alanlarda faaliyet gösteren birçok sivil toplum kuruluşu var.
Örneğin, ABD’deki Black Women’s Health Imperative örgütü, siyahi kadınların sağlık eşitsizliklerine karşı mücadele ediyor. Avrupa’da Endometriosis Association benzer şekilde farkındalık çalışmaları yürütüyor. Kolektif ses, hem kadınların yalnız olmadığını hissettiriyor hem de politika yapıcılar üzerinde baskı oluşturuyor.
6. Psikolojik Desteği İhmal Etmeyin
Sürekli ciddiye alınmamak, yıllar süren yanlış teşhisler ve tedavi süreçleri kadınlarda anksiyete, depresyon ve sağlık sistemine güvensizlik yaratabiliyor. Araştırmalar, bu tür deneyimlerin “medikal travma”ya yol açtığını ortaya koyuyor.
Bu nedenle gerektiğinde psikolog, terapist veya danışman desteği almak, yaşanan süreci sağlıklı biçimde atlatmak açısından önemli.

Değişim Sistemin Tüm Katmanlarında Başlamalı
Tıbbi misogini, yalnızca bireysel bir doktorun önyargısı değil; sağlık sistemlerinin yapısal bir sorunu. Kadınların daha geç teşhis alması, araştırmalarda yeterince temsil edilmemesi ve sağlık hizmetlerinde seslerinin bastırılması küresel bir eşitsizliğe işaret ediyor. Ancak kadınların ikinci görüş talep etmesi, haklarını bilmesi, destek gruplarına katılması ve psikolojik destek araması bu sistemik soruna karşı önemli adımlar.
Değişim için yalnızca bireylerin değil, sağlık kurumlarının ve politikacıların da sorumluluk alması gerekiyor. Kadınların sesi duyulmadıkça, sağlık sistemleri eksik ve adaletsiz kalmaya devam edecek.
Derleyen: Merve Tuncel






