Teorik bir araştırma önerisi olarak başlayan akıllı toz, artık çevre çalışmalarından ticari madenciliğe kadar çok çeşitli endüstrilerde kullanılmak üzere geliştiriliyor.
Detaylar haberimizde…
Polonyalı yazar Stanisław Lem, 1963 tarihli “Yenilmez” adlı bilimkurgu öyküsünde, uzak bir gezegenin atmosferinde dolaşan yapay bir serbest yüzen nanobot türü hayal etmişti. Küçük böcekler gibi, bu mikroskobik canlılar da tek başlarına güçsüzdüler, ancak birlikte enerji toplamak, üremek ve nihayetinde bölgelerini ölümcül bir güçle yırtıcılardan korumak için işbirlikçi sürüler oluşturabilirlerdi.
Hikâyenin insan kahramanlarının aksine, botların oluşturduğu “kara bulut”, hayvan içgüdülerinin basit mantığının ötesinde akıl yürütemiyordu. Ancak edebiyat eleştirmeni Jerzy Jarzębski, iki yaşam formunun kaçınılmaz olarak çatışmaya girdiğinde, insan evriminin akılsız otomatlar üzerindeki gücünü kanıtladığını yazıyor; ölümcül türü yok ederek değil, yaşamasına izin vererek.
Lem, canlı toz hakkındaki evrimsel benzetmesinin gerçeğe dönüşmesine sadece birkaç on yıl kaldığını veya “akıllı toz” olarak bilinen gerçek bir askeri teknolojinin geliştirilmesine ilham kaynağı olacağını muhtemelen hiç düşünmemişti.

GPS navigasyonundan modern internete kadar her şeyin arkasındaki Soğuk Savaş dönemi askeri teknoloji bürosu olan Savunma İleri Araştırma Projeleri Ajansı’na (DARPA) teorik bir araştırma önerisi olarak başlayan akıllı toz, artık çevre çalışmalarından ticari madenciliğe kadar çok çeşitli endüstrilerde kullanılmak üzere geliştiriliyor.
“Toz” terimi biraz yanlış bir adlandırma olsa da – daha çok verileri merkezi bir cihaza geciktirebilen bir grup küçük sensöre benziyor – pratik mikromühendisliğe giden yolu açan çok sayıda teorik ve simüle edilmiş çalışma giderek yaygınlaşıyor.
Örneğin, nanoteknoloji bir pirinç tanesi büyüklüğünde nispeten basit kablosuz alıcılar inşa etme çabasıyla başlamış olsa da, onlarca yıllık Ar-Ge çalışmaları sayesinde, geliştirilmekte olan bazı parçacıklar artık çıplak gözle neredeyse görünmez hale geldi ve boyutları 1 milimetre küp ile 0,02 milimetre küp arasında değişiyor.
2003 yılı gibi erken bir tarihte, Crossbow Technology, Inc.’in “MICA” ve UC Berkeley’in “Spec” gibi mikro sensör platformları, yalnızca milimetrelerce ölçüm yaparak her türlü değişkeni başarıyla tespit etmiş ve nem, ışık ve sıcaklıktaki değişiklikleri kaydetti.

Akıllı Toz’un Geleceği
Son 10 yıldaki son gelişmeler, bu sensörlerin çeşitli ses seviyelerini kaydetme yeteneklerini arttırdı ve havanın kimyasal bileşimini tespit edebilen parçacıklar geliştirmek için çalışmalar devam ediyor. Bunlar, insan vücudundaki değişiklikleri kaydetmek için tek tek kullanılabilir veya biyolojik bileşikleri tanımlamak için sürüler halinde dağıtılabilir.
Bu teknolojinin gelecekte, 3 boyutlu ortamlarda neredeyse sonsuz miktarda veri raporlayabilmeleri umuluyor.
IE’ye göre, Emerson Process Management ve Hewlett-Packard gibi teknoloji şirketlerinden oluşan mevcut “akıllı toz endüstrisi”nin değeri 2022’de yaklaşık 115 milyon dolardı. 2032 yılına kadar ise yaklaşık 400 milyon dolara ulaşması bekleniyor.
Çeşitli ordular istihbarat amaçlı akıllı toz geliştirmeye istekli olsa da, mevcut araştırmaların çoğu üniversite ve şirket laboratuvarlarında yürütülüyor. Örneğin, Stardust Solutions adlı bir İsrail firması, uluslararası jeomühendislik yasalarını ihlal ederek, Güneş’i engellemek için atıl parçacıklı bir maddeyi atmosferik bir izleme sistemiyle birlikte kullanan akıllı toz türünün bir varyasyonunu piyasaya sürme niyetini açıkladığında, Atom Bilimcileri Bülteni’nde endişelere yol açtı.
Teknoloji zaten oldukça distopik olsa da, geliştirilebilecek çok şey var. Örneğin, merkezi bir veri işleme birimiyle arayüz oluşturma ihtiyacı, küçük birimlerin insan kontrol cihazlarından çok uzağa gidememesi anlamına geliyor. Kullanılabilir ömürleri de oldukça kısa, ancak ışık, titreşim ve elektromanyetik alanlar yoluyla enerji toplama yeteneklerindeki yeniliklerle bu durum değişmekte.
Derleyen: Damla Şayan






