Araştırmalar, adet döngüsünün beynin belirli bölgelerini değiştirdiğini gösteriyor. Ancak bunun duygusal dalgalanmalarla bağlantılı olup olmadığını açıklamıyorlar.
Detaylar haberimizde…
Yeni mezun Elma Jashim, sonbaharda tıp fakültesine başlamayı dört gözle bekliyor. Ancak aynı zamanda adet döngüsüyle birlikte gelen aylık duygusal iniş çıkışlardan ve bunun yoğun akademik programında yaratabileceği karmaşadan da endişe duyuyor.
Jashim, “Adet dönemime başlamadan yaklaşık iki, üç gün önce kendimi pek duygusal hissetmiyorum, çok üzgün değilim ama çok mutlu da değilim,” diyor.
Bu ruh hali durağanlığı, Jashim’in adet dönemi başladığında en ufak duygusal uyaranlara karşı bile duyarlılığını artırıyor. “İşteyken çok küçük bir hata yaparsam, neredeyse gözyaşlarına boğuluyorum.” diyor.
Bazılarının “adet beyni” olarak adlandırdığı şeye tam olarak ne olduğu tam olarak anlaşılamıyor. Ancak bazı beyin bölgelerindeki hormonal değişikliklerin görselleştirilmesinde ilerleme kaydediliyor.

Sıçanlar ve diğer memeliler üzerinde yapılan önceki çalışmalar, kadınlarda normal cinsel ve üreme gelişimi için gerekli bir hormon olan östrojene yanıt olarak belirli beyin bölgelerinin hacminin değişebileceğini göstermişti. Ancak bu güçlü hormonun insan dişi beyninin yapısını değiştirip değiştiremeyeceği bilinmiyordu.
Kadın beyinlerinin son MRI taramaları, adet döngüsünün beynin duyguları, hafızayı, davranışları ve bilgi aktarımının verimliliğini yöneten bölgelerini önemli ölçüde yeniden şekillendirdiğini gösteriyor.
Almanya, Leipzig’deki Max Planck İnsan Bilişsel ve Beyin Bilimleri Enstitüsü’nde psikiyatrist ve sinirbilimci olan ve çalışmalardan birine liderlik eden Julia Sacher, “Yetişkin beyninin süper hızlı değişebildiğini görmek şaşırtıcı.” diyor.
Illinois, Evanston’daki Northwestern Üniversitesi’nde nörobiyolog olan Catherine Woolley, beynin adet döngüsü boyunca değişmesinin özellikle dikkat çekici olduğunu, çünkü çoğu kadının 30-40 yıl boyunca yaklaşık 450 adet döngüsü yaşadığını söylüyor.
Woolley, bu çalışmaların güçlü yanlarının, beyin görüntüleme ve hormon ölçümlerinin aynı bireylerde, adet döngüsünün belirli evrelerinde yapılmış olması olduğunu söylüyor.
Kaliforniya Üniversitesi, Santa Barbara’da nörobilimci olan Emily Jacobs, “Bu çalışmalar sayesinde, bu hormonların sadece beyin morfolojisini değil, aynı zamanda işlevsel mimariyi de şekillendirmede ne kadar etkili olduğuna dair bir tablo ortaya çıkıyor,” diyor.
Hormonlar Adet Döngüsünü Nasıl Yönlendirir?
Adet döngüsü her 25 ila 30 günde bir tekrarlanır ve bir “adet” veya rahim iç zarının dökülmesiyle başlıyor. Kandaki kadın cinsiyet hormonu seviyeleri döngünün başlangıcında en düşük seviyede oluyor, ancak sonraki birkaç hafta içinde hızla yükseliyor.
Önce östrojen seviyeleri yükseliyor ve rahim iç zarının büyümesini işaret ediyor. Daha sonra östrojen seviyeleri düşüyor ve adet döngüsünün orta noktasını işaret eden yumurtalıklardan bir yumurta salınıyor.

Daha sonra progesteron ve östrojen hormon seviyeleri, rahim iç zarını yumurtanın olası döllenmesine hazırlamak için yaklaşık yedi gün boyunca tekrar yükseliyor. Gebelik oluşmazsa, hem östrojen hem de progesteron seviyeleri düşerek adet kanamasını başlatıyor.
Adet döngüsü, hormon seviyelerinde belirgin bir iniş çıkıştan kaynaklansa da, testosteron ve kortizol gibi diğer hormonlar da döngü halindedir; şafak vakti yükseliyor ve akşamları düşüyor. Bu günlük ritimler her iki cinsiyette de görülüyor.
Östrojen Bilişsel Beyin Bölgelerini Uyarıyor
Beynin yapısı, her biri minyatür bir ağaca benzeyen, nöron adı verilen yoğun bir hücre kütlesinden oluşuyor. Beyin dokusunun dış tabakası olan gri madde, nöronları ve dendrit adı verilen kısa dallarını içeriyor. Dendritlerin üzerinde diken adı verilen yaprak benzeri çıkıntılar bulunuyor. Nöronların kökleri veya aksonları, beynin beyaz maddesinde bir araya geliyor.

Gri madde duyguyu, öğrenmeyi ve hafızayı düzenlerken; beyin dokusunun daha derinlerindeki beyaz madde bilgi alışverişinde bulunuyor ve gri maddenin farklı bölgelerini birbirine bağlıyor.
Dişi cinsiyet hormonlarına yanıt veren beyin bölgeleri ilk olarak yaklaşık otuz yıl önce keşfedildi. 1990 yılında Woolley, tesadüfen östrojenin sıçan beyinlerinin hipokampüsündeki dendritik dikenlerin yoğunluğunu düzenlediğini keşfetti.
Woolley, “Bu çok şaşırtıcı bir sonuçtu ve alanda önemli bir şüphe uyandırdı. O zamanlar östrojenlerin yalnızca üreme hormonları olduğu ve hipokampüs gibi bilişsel beyin bölgelerini etkilemediği düşünülüyordu.” diyor.
Beynin hem gri hem de beyaz cevherini içeren bilişsel merkezi olan hipokampüs, kulakların arkasında, seks hormonu reseptörlerinin yoğun olarak bulunduğu bir bölgede, beynin derinliklerine gömülü küçük ve kavisli bir yapı.
Hipokampüs aynı zamanda yetişkin insan beyninin hacim değişikliğine en çok tepki veren bölgesi. Yaşlılıkta hokkabazlık öğrenmek veya Londra taksi ehliyeti sınavını geçmek için harita incelemek gibi yeni beceriler geliştirmek, hipokampüsü büyütür. Öte yandan, küçülen bir hipokampüs, özellikle Alzheimer hastalığında, bunamanın erken bir belirtisi olabilir.
Derleyen: Damla Şayan






