Londra’nın merkezinde geçtiğimiz aylarda düzenlenen ulusal Gazze yürüyüşünde, mesajlar kadar kıyafetler de öne çıktı. Protestocular, Filistin’e desteklerini yalnızca sloganlarla değil, üzerlerine taşıdıkları sembollerle ifade etti. Bu yeni protesto tarzı, hem kolektif bir duruşun hem de kişisel bir “sessiz çığlığın” yansıması olarak dikkat çekti.
Detaylar haberimizde…


“Onun Anısını Yaşatmak İçin Giyiyorum”
Filistin’e yönelik saldırılar sürerken, dünya genelindeki dayanışma yürüyüşlerinde protesto dili giderek daha kişisel ve görünür bir hâl alıyor. Katılımcılar, yalnızca sözleriyle değil, kıyafetleriyle de adalet talep ettiklerini ifade ediyor. Bu yeni protesto biçimi, kişisel anlatıların kamusal alanda güçlü bir görsel dile dönüşmesiyle dikkat çekiyor.
- “Onun Anısını Yaşatmak İçin Giyiyorum”
- Kıyafetler Birer Mesaj Niteliğinde
- Keffiyehten Karpuza: Sessiz Ama Güçlü Semboller
- Protesto Amaçlı Giyim Tarzının Tarihsel Derinliği
- Bir Tasarımcının Gözünden: “Tatreez Bile Bir Tehdit”
- Protesto Modası Sokaklardan Günlük Hayata Taşıyor
- Slogan Tişörtlerin Kalıcı Gücü
- Tek Ses, Tek Görüntü: Protesto Giyiminin Medya Gücü
Yürüyüşte, üzerinde beş yaşında hayatını kaybeden Hind Rajab’ın fotoğrafı bulunan bir sweatshirt giyen erkek bir katılımcı, adının açıklanmasını istemese de mesajının son derece net olduğunu vurguluyor:
“Bunu onun hatırasını yaşatmak için giyiyorum. Adalet gelene kadar vazgeçmeyeceğim. Bir ay, bir yıl ya da yüz yıl sürse de…”
Bu sözler, son iki yıldaki tüm Filistin dayanışma yürüyüşlerinde görülen ortak bir örüntüyü yansıtıyor: Katılımcılar yalnızca savaşın sona ermesini değil, giyimleri aracılığıyla bu çağrının görünür olmasını da istiyor.
Kıyafetler Birer Mesaj Niteliğinde

Fotoğraflar: Ethan Parker / The Guardian
Protesto modası artık bir “detay” değil. Aksine, mesajın güçlenmesinde önemli bir araç haline geldi. Yas, dayanışma ve çağrı niteliği taşıyan semboller, renkler ve sloganlar insanların üstünde bir araya geliyor.
Nottingham’da NHS çalışanı olan Mariama, kulüp armasının yerine Filistin bayrağı taşıyan futbol formasıyla bunu en somut haliyle gösteriyor. Yanında “viva Palestina” yazısı ve ihtilaflı bölgenin haritası var. Onun için bu kıyafet “işgale karşı sesini yükseltmenin bir yolu”.

Fotoğraflar: Ethan Parker / The Guardian
65 yaşındaki Poppy Hughes ise PSC rozetini işaret ederek şöyle diyor:
“Bu rozeti takmazsam benim işgale ve soykırıma karşı olduğumu kim bilecek?” Bu giyim kodu, protestocular arasında ortak bir proje duygusu yaratıyor. 44 yaşındaki Suhail ve 45 yaşındaki Loulou’nun ifade ettiği gibi: “Aynı sembolleri taşıdığında kendini daha birleşmiş hissediyorsun.”
Keffiyehten Karpuza: Sessiz Ama Güçlü Semboller

Küçük bir keffiyeh (puşi) detayı, minik bir rozet ya da karpuz figürü… Tüm bu semboller, Filistin’le dayanışmanın güçlü birer işareti olarak öne çıkıyor. Karpuzun bu rolü üstlenmesinin sebebi ise, bir dönem İsrail tarafından Filistin bayrağının kamusal kullanımının yasaklanması. O tarihten bu yana kırmızı-yeşil karpuz dilimleri, yasaklanan bayrağın görsel bir alternatifi olarak kullanılmaya devam ediyor.
Bexley’den 28 yaşındaki Jaiman’ın gömleğinin tamamen karpuz desenleriyle kaplı olduğu görülüyor. Londralı 71 yaşındaki Tony’nin ise yıllardır tercih ettiği Hawaiian tarzı gömlekleri bu kez karpuz temasıyla güncellediği aktarılıyor. Tony’nin bu tercihini gülümseyerek, “Daha iyi bir meyve bulmalıyım diye düşündüm,” sözleriyle açıkladığı belirtiliyor.

Her protesto için kıyafetlerini yeniden dönüştürdüğünü dile getiren 65 yaşındaki Lamdy’nin bu kez gömleğini büyük bir karpuz figürüyle boyadığı ifade ediliyor. Lamdy’nin bu tercihine ilişkin sözleri de şöyle aktarılıyor: “Çünkü sözler artık duyulmuyor”.
Protesto Amaçlı Giyim Tarzının Tarihsel Derinliği

Fotoğraflar: Ethan Parker / The Guardian
Protesto giyimi aslında yeni bir olgu değil. “Dressing the Resistance” kitabının yazarı Camille Benda, protesto amaçlı giyim tarzını “giysi ve aksesuarların söz söylemeden mesaj iletmesi” olarak tanımlıyor. Stanford Üniversitesi’nden Richard Ford da, bu tür sembolik giyimin tarih boyunca hareketlere eşlik ettiğini hatırlatıyor. Suffragette’lerin beyaz giysileri, sivil haklar hareketindeki “Pazar şıklığı”, Trump döneminde yükselen pembe şapkalar ve Fransa’daki sarı yelekler bunun en bilinen örnekleri arasında.
Uzmanların ortak görüşü ise net: Bir kıyafet, bir hareketin sembolüne dönüştüğünde etkisi katlanıyor.
Bu etki o kadar güçlü ki, zaman zaman yasaklara bile konu olabiliyor. Birinci İntifada döneminde Filistinli kadınların tatreez nakışıyla direniş sembolleri işledikleri “intifada elbiseleri” yasaklanmıştı. Tatreez araştırmacısı Rachel Dedman, bu giysilerin “bir bayrak kadar tehlikeli görüldüğünü” söylüyor.
Bugün bile protesto giyimi tartışma yaratabiliyor. Geçtiğimiz yıl Westminster’da yapılan bir gösteride, üzerinde “Plasticine Action” yazılı ve Morph karakterinin bulunduğu tişört giyen bir kişi gözaltına alınmış, kısa süre sonra serbest bırakılmıştı. Bu örnek, Birleşik Krallık’ta bile kıyafet üzerinden verilen mesajların politik gerilime yol açabildiğini gösteriyor.
Bir Tasarımcının Gözünden: “Tatreez Bile Bir Tehdit”

Merkezi Saint Martins mezunu Filistinli tasarımcı Ayham Hassan, eserlerinde protesto estetiğini bilinçli olarak kullanan isimlerden. Batı Şeria doğumlu olan Hassan, koleksiyonunda tatreez işlemeli bir atkıyı Londra’ya ulaştırmanın bile riskli olduğunu anlatıyor:
“Kanunen yasak değil ama tehlikeli. Çünkü tatreez açıkça Filistin’e ait ve bazıları bunu bile tehdit olarak görüyor.”
Hassan’a göre moda, Filistin kültürü ve yaşananların görünür kılındığı bir alan. “Bu bir moda değil, bir protesto,” diyor.
Protesto Modası Sokaklardan Günlük Hayata Taşıyor
2025’te protesto giyimi, yalnızca yürüyüşlerde değil, günlük hayatta da yükselişte. Metrolarda, ofislerde, parklarda hatta festivallerde bile Filistin destek sembolleri görülüyor. Yeni kitabı Love Is Resistance ile bilinen Aya Mousawi, kıyafetlerini kendi boyadığı Filistin bayrakları ve sloganlarla donatıyor. “Bu büyüyen topluluğun görünür bir işareti,” diye anlatıyor.
Dublinli 51 yaşındaki Laura O’Herlihy ise bir festivalde taktığı keffiyehi (puşiyi) göstererek, “Her baktığında ya da kalabalığın içinde biri seni gördüğünde mesele akıllarda kalıyor,” diyor. Bristol yakınlarında yaşayan Jim Derbyson ise sakalını Filistin bayrağının renklerine boyamış: “Mesajın kaybolmasına izin veremem.” Hatta dünya çapında da benzer bir akım görülüyor. Greta Thunberg, Filistin’e destek veren Dublin kulübü Bohemians’ın formasını giyiyor. Geçen yıl Cannes’da Bella Hadid’in keffiyeh elbisesi dikkat çekmişti.
Slogan Tişörtlerin Kalıcı Gücü

1984’te Thatcher’ın karşısına %58 DON’T WANT PERSHING yazılı tişörtle çıkan Katharine Hamnett, bugün hâlâ slogan taşıyan giysilerin güçlü olduğunu savunuyor. Lennox ile birlikte tasarladığı yeni tişörtte kısa ama etkili bir mesaj var: “Let Gaza Live.” Simone Rocha’dan Bella Freud’a pek çok tasarımcı da Filistin için slogan tişörtler hazırlayarak bağış kampanyalarına destek veriyor. Hamnett’e göre tişörtlerin gücü basit: “Beyne anında kazınıyorlar.”
Tek Ses, Tek Görüntü: Protesto Giyiminin Medya Gücü
Stanford’dan Richard Ford, protesto giyiminin kitlesel etki gücüne dikkat çekiyor: “Aynı sembolleri taşıyan kalabalıkların fotoğrafları inanılmaz güçlüdür.”
Günümüz medya ortamında tek bir kare, bir hareketin tüm mesajını özetleyebiliyor. Bu nedenle protesto giyimi, toplumsal hareketlerin görsel kimliğini oluşturan en etkili araçlardan biri haline gelmiş durumda.






