ABD’nin önde gelen yayın organlarından olan Scientific American, sismik olarak aktif olduğu bilinen bu bölge ve bu depremin neden bu kadar zarar verici olduğu hakkında daha fazla bilgi edinmek için felaket modelleme şirketi Temblor’un CEO’su ünlü sismolog Ross Stein ile bir röportaj gerçekleştirdi. Ross Stein akıllardaki bir çok soruya açıklık getirdi.
Pazartesi günü erken saatlerde ülkemizin güneyinde meydana gelen büyük deprem tüm bölgede ve komşu ülke Suriye”nin kuzeyinde büyük hasara yol açtı ve binlerce kişiyi öldürdü. Kurtarma görevlileri, şiddetli soğuk kış soğuklarının yanı sıra elektrik ve su kesintileri ile devam eden artçı şokların dehşetiyle karşı karşıya kalaarak hayatta kalanları bulmak için hala binaların enkazını arıyor.
ABD Jeoloji Araştırma Ajansı’na göre, yerel saatle 04:17’de medyana gelen deprem 7,8 büyüklüğünde, aynı gün öğlen saatlrinde meydana gelen deprem ise 7,5 büyüklüğünde kaydedildi ve çevre ülkelerinden de hissedildi.
Pazartesi günkü deprem, Dünya yüzeyinin yaklaşık 18 kilometre altında nispeten sığ olan ve yüzey hareketlerini daha yoğun hale getiren bir fay kırılması içeriyordu. New York Times’a göre, bu deprem Türkiye’de yaklaşık 3.000 binanın çökmesine neden oldu ve ülke genelinde ve Suriye’de 3.000’den fazla insanın ölümüne neden oldu. Bölgedeki yüksek nüfus yoğunluğu nedeniyle, ve de bölgede yoğun şekilde yaşayan Suriyeli mültecilerin sayısı nedeniyle ölen ve yaralananların sayısının artması bekleniyor .
Türkiye neden bu kadar sismik olarak aktif bir bölge?
Türkiye dev bir tektonik mengeneyle sıkıştırılıyor. Arap Yarımadası kuzeye doğru ilerliyor ve Türkiye’yi kuzeye, temelde Kuzey Avrupa’nın sabit sınırına doğru itiyor. Ve böylece olan şu ki, Türkiye batıya doğru sıkışıyor, burada Akdeniz’e dökülüyor ve sonunda Japonya’yı gördüğümüz gibi bir batma bölgesinde Girit’in altına itiliyor.
Türkiye’de bu büyüklükte ve yoğunlukta depremler ne kadar yaygın?
Nadirdirler – kısa cevap bu. Muhtemelen yüzyılda bir yaşanan türden bir olay düzenindeler. 1939’da 7,8 büyüklüğünde bir deprem yaşadık. Bu, dünyanın şimdiye kadar bildiği en büyük domino-düşen deprem dizisinin başlangıcıydı. Bu, Kuzey Anadolu Fayını 60 yıl boyunca 12 çok büyük deprem serisinde neredeyse bir uçtan diğer uca 1.000 kilometre boyunca parçaladı. Bu, bir depremin bir sonrakini, sonrakini ve sonrakini tetiklediği ağır çekim bir araba kazası. San Andreas’ın ve bu türden diğer fayların böyle bir şeye muktedir olduğunu bilsek de, bu bildiğimiz en net, en basit örnek.
Bu güçlü depremleri bu kadar nadir yapan nedir?
Tuhaf deprem matematiğinde, bir büyüklük birimini her yukarı sektiğinizde, meydana gelme oranının onda birini elde edersiniz. Böylece daha büyük boyutlara geçtikçe, daha az ve daha az sıklıkta olurlar. Bununla ilgili tartışmalar var. Bazıları, bir fayı karakterize eden bir depremin maksimum büyüklüğünü tanımlayabileceğinizi iddia ediyor. Ama verilerin bunu gösterdiğini düşünmüyorum. 100 yılda, eğer 20 tane 7 büyüklüğümüz varsa, iki tane 8 büyüklüğümüz olmalıdır. Kabaca söylemek gerekirse, gördüğümüz şey bu.
Ve daha da büyüyebilirler mi? Kimse bilmiyor. Sismik topluluğun kibiri, [belirli bir fay üzerinde] bir depremin ne kadar büyük olabileceğini tahmin edebileceğimizi iddia etmektir. [Son depremin meydana geldiği yer] Doğu Anadolu Fayı’nda, pek çok araştırmacı maksimum büyüklüğü 7.4 civarında saptamıştı.
Depremin diğer ilginç yönlerinden bahsedebilir misiniz?
Yani bizim yaptığımız şeylerden biri, Temblor’un yaptığı ve birçok bilim insanının yaptığı, bir depremin etrafındaki başarısızlık koşullarını nasıl değiştirdiğini hesaplamaya çalışmak. Biz buna “Coulomb stres tetiklemesi” diyoruz. Ve dün gece müşterilerimize gönderdiğimiz bir hesaplama yaptık ve bu depremin Doğu Anadolu Fayı’nın daha kuzeye ve güneye doğru olan kısımlarını aydınlatması gerektiğini gösterdik. Ve bu sabah erken saatlerde, 7.5 büyüklüğünde bir deprem yaşadık. Bu, Kuzey Anadolu Fayı boyunca düşen domino dizisinde gördüğümüze benziyordu – yani bu, bitmemiş olabilir. Depremler bir çeşit zincirleme reaksiyon içindedir; stres aktarımı yoluyla iletişim kurarlar. Bir deprem, kırılan kısımdaki gerilimi azaltabilir ama diğer kısımlara aktarır. Artçı sarsıntılar bize bu hikayeyi anlatıyor. Artçı şoklar sadece kırılmalarının meydana geldiği yerde meydana gelmez. Etrafında oldukça büyük mesafelerde meydana gelirler.
Bu deprem neden özellikle yıkıcıydı?
Bir numaralı faktör yapı kalitesidir. Sadece diğer her şeyi gölgede bırakır. Bina kalitesi, bir bina yönetmeliği ve bu yönetmeliğin uygulanmasıyla kontrol edilir. Türkiye, [15.000’den fazla] insanı öldüren korkunç 1999 İzmit depremini yaşadı, dolayısıyla Türkiye bu depremden sonraki birkaç yıl içinde modern bina yönetmeliklerine sahip oldu. O zaman sorulacak sorular şunlar: “Peki, öyleyse, neden binalar çöküyor? Bu binalar 20 yıl öncesinden daha mı eski? Yoksa binalar düzgün bir şekilde donatılmadan mı inşa edildi?”
1999’daki o İzmit depreminden sonra Ross Stein olarak oradaydım. Bir fabrikayı inceliyorduk. Dünyanın standart yapı malzemesi olan betonarme ile sağlam bir yapı inşa ediyorsunuz. Yaptığınız şey şudur: İnşaat demiriniz var—kolonların ve kirişlerin içinde bu çelik çubuklar var. Ve bunların kuvvetini ve yoğunluğunu herhangi bir köşede, herhangi bir kavşakta toplarsınız, çünkü deprem stresinin yoğunlaştığı yer burasıdır.
Başarısız bir üretim tesisinin içindeydik ve bu bağlantı noktalarından birinde büyük bir çatlak olduğunu görebiliyordum – elimi içeri sokup orada kaç adet takviye çubuğu olduğunu görebileceğim kadar büyüktü. Elimi soktum ve bir parça Strafor çıkardım. Beton yarı saydam olsaydı dünya daha güvenli bir yer olurdu. Sorun şu: Hile yapmak çok kolay.
[Son depremde] yıkılan binaların eski binalar mı yoksa daha kötü binalar mı olduğunu bilmiyorum, bu yüzden kimseyi hiçbir şeyle suçlamıyorum. Ama bu sadece Türkiye’de değil, dünya çapında bir sorun.
İnsanların deprem riski ile ilgili başka nelere dikkat etmesini istersiniz?
Bence bir hatırlatma. Ross Stein olarak bence son beş yılda olan şey şuydu: insanlar artık depremlerin olmadığına ve artık sadece sel ve orman yangınlarına dönüştüğüne inanmaya razı oldular. Yani kesinlikle Kaliforniya’daki manzara bu. Bir çeşit kasıtlı körlük. Bu anlaşılabilir, çünkü California’da [büyük bir depremden bu yana] uzun zaman geçti. Bu, San Andreas benzeri bir ortamda neler olabileceğinin bir hatırlatıcısıdır, büyük depremler olur. Bu bizim geleceğimiz. Nispeten zararsız bir deprem ile bir felaket arasındaki fark, binalarımızı ne kadar iyi inşa ettiğimiz ve ne kadar iyi hazırlandığımızdır.
İnsanlar kendilerini deprem ülkesinde daha güvenli hale getirmek için tek bir şey yapmak istiyorsa ve bu 1 dolara mal oluyorsa, anahtarlığınıza bir düdük koyun. Bunun nedeni de şudur: Bir binada mahsur kalırsanız, hayatta olduğunuzu bilmedikçe kimse sizi çıkarmaya çalışmaz. Neminiz tamamen bitene kadar çok uzun süre bağıramazsınız ve çok uzaklardan da duyulamazsınız. Bu ıslık ile gerçekten uzun bir süre gerçekten gürültülü olabilirsiniz ve kurtarılma ihtimaliniz o kadar yükselir.
Derleyen: Okan Köroğlu