Arkeologlar, Güney Amerika’dan Afrika’ya kadar dünyanın dört bir yanındaki eski uygarlıkların beyin ameliyatı yaptığına dair kanıtlar buldu.
Arkeologlar, geçmişteki insanların binlerce yıldır kafatasında bir delik açmayı içeren tıbbi bir prosedür olan “kraniyal trefinasyon” uyguladıklarını biliyorlardı. İsrail’in antik Megiddo kentinde yakın zamanda yapılan bir kazı sayesinde, belirli bir trepanasyon türünün en azından Geç Tunç Çağı’na kadar uzandığına dair yeni kanıtlar bulundu.
Brown Üniversitesi’nin Joukowsky Arkeoloji ve Antik Dünya Enstitüsü’nden Rachel Kalisher, MÖ. 15. yüzyılda Megiddo’da yaşamış üst sınıf iki erkek kardeşin kazılan kalıntılarının bir analizini yönetti. Çalışma sonunda “açısal çentikli trefinasyon” adı verilen belirli bir “kraniyal cerrahi” türü olan beyin ameliyatının kanıtları bulundu.
Kalisher’in New York, Avusturya ve İsrail’deki akademisyenlerle iş birliği içinde yazdığı analizi 22 Şubat Çarşamba günü PLOS ONE’da yayımlandı.
Prosedür, baş derisi kaldırıldıktan sonra bir parçanın beyin ile beyini saran beyin zarına zarar vermeden çıkarılıp alınmasını sağlayan bir ameliyat tekniğinden oluşuyor. Bu teknik, antik çağlarda Anadolu da dâhil olmak üzere dünyanın çeşitli yerlerinde görülmekte.

Kalisher, bu trefinasyon türünün Antik Yakın Doğu’da bulunan en eski örneği olduğunu söyledi.
Kalisher, konu hakkında şu açıklamalarda bulundu: “Trefinasyonun binlerce yıldır kullanılan yaygın ameliyat türü olduğuna dair kanıtlarımız var.”
Kalisher’e göre kemiklerini analiz ettiği iki erkek kardeş, Megiddo’nun hemen bitişiğindeki yerel bir bölgedeki saraydan geliyordu. Bu da çiftin toplumun seçkin üyeleri ve hatta muhtemelen kraliyet mensupları olduğunu öne sürüyor. Kardeşler kaliteli Kıbrıs çanak çömlekleri ve diğer değerli eşyalarla birlikte gömüldü ve trefinasyonun da gösterdiği gibi, Megiddo vatandaşlarının çoğunun erişemeyeceği bir muamele gördüler.
Kalisher, analizinde her iki erkek kardeşte de birkaç iskelet anormalliği tespit etti. Ağabeyinin ek bir kraniyal dikişi ve ağzının bir köşesinde fazladan bir azı dişi vardı, bu da “Kleidokranial displazi” gibi doğuştan bir sendroma sahip olabileceğini düşündürüyor. Kleidokraniyal displazi; nadir görülen, kalıtsal, süpernümere dişler, kısa boy ve diğer birçok dental ve iskeletsel anomali ile karakterize bir hastalık.
Her iki erkek kardeşin de kemikleri, çocukluklarında gelişimlerini etkilemiş olabilecek sürekli demir eksikliği anemisine dair küçük kanıtlar gösteriyor. Bu gelişimsel düzensizlikler, kardeşlerin neden genç yaşta, birinin gençliğinde veya 20’li yaşlarının başında, diğerinin ise 20’li ve 40’lı yaşları arasında öldüğünü açıklayabilir. Kalisher, bazı iskelet kanıtlarının cüzzam olduğunu gösterse de yalnızca kemikleri kullanarak cüzzam vakalarını anlamanın zor olduğunu söyledi.
Kalisher, son 200 yılda ortaya çıkarılan tüm trefinasyon kanıtlarına rağmen arkeologların hâlâ bilmediği çok şey olduğunu söyledi. Kalisher, meslektaşlarının erken trepanasyonlara ilişkin anlayışını zenginleştirmenin yanı sıra, analizinin genel kamuoyuna, eski toplumların çoğu kişinin tahmin edebileceği gibi “en güçlü olanın hayatta kalması” ilkelerine göre yaşamadığını göstermesini umduğunu söyledi.
Derleyen: Tuğba Akkesen





