Bir diziyi sevmek ile bir bir diziyi önermek arasında ciddi bir fark var. Bu sebeple size bu hafta sadece sevdiğimiz için değil, iyi olduğuna kefil olabileceğimiz derecede iyi oldukları için hem bizden hem de eleştirmenlerden tam not alan az ama öz, Prime Video dizileri öneriyoruz.
ELECTRIC DREAMS (Philip K. Dick’in Elektrik Düşleri) (2017-2018)
Yapımcı: Ronald D. Moore, Michael Dinner
Oyuncular: Bryan Cranston, Steve Buscemi, Geraldine Chaplin, Richard Madden, Timothy Spall, Greg Kinnear, Anna Paquin, Juno Temple, Essie Davis, Benedict Wong, Sidse Babett Knudsen, Jason Mitchell, Jack Reynor, Vera Farmiga, Janelle Monae
Black Mirror’ın bilim kurgu estetiğinin hayranıysanız, ancak serinin ezici kasvetli havasından vazgeçebiliyorsanız veya teknolojinin bizi öldürmediği ender hikayeleri tercih ediyorsanız, Electric Dreams tam size göre. Yüksek kaliteli prodüksiyon değerini, üst düzey oyunculuk yeteneğini ve ödüllü yazar ve yönetmen seçimini takdir ediyorsanız, dizi ayrıca izleme listenize girmeli; çünkü Elektrikli Düşler‘de hepsi var. Ve mükemmel bir şekilde aşırıya kaçmaya değer bir dizi olsa da, üzerinde düşünmek ve tartışmak için zaman ayırmanızı, her bölümü bir arkadaşınızla veya sevdiğiniz biriyle (veya Amazon Video’nun çevrimiçi toplulukla beraber izleme özelliği ile) izlemenizi tavsiye ederim. Dick’in bu serisini Black Mirror’dan farklı kılan şey şüphesiz yazarın işini muhteşem yapması ve onun dünyasının zaman çizelgemize ve gerçekliğimize nasıl uyduğudur. Dick’ten öğreneceğimiz çok şey var ve Electric Dreams’in öne çıktığı yegane yer de burası.
THE BOYS (2019 – )
Yapımcı: Eric Kripke, Seth Rogen ve Evan Goldberg
Oyuncular: Karl Urban, Jack Quaid, Anthony Starr, Elisabeth Shue, Erin Moriarty, Dominique McElligot, Tomer Capon, Chace Crawford, Jesse T. Usher, Laz Alonso, Simon Pegg, Karen Fukuhara, Jennifer Esposito
Sıkıldığınızı biliyorum. Her YouTube kanalından önerisini, her sezon öncesi bina boyunda afişlerini gördüğünüzü ve herkes konuştuğu için The Boys izlemekten uzak kalmanızı anlıyorum. Fakat The Boys her şeyden önce ezber bozan bir yapıya sahip olduğu için izlenmeli.
Garth Ennis uyarlaması olarak Kripke, Rogen ve Goldberg tarafından TV serisine çevrilen The Boys için tek kelimemiz ezber bozan olmayacak. Dizi anlayışlı, keskin ve düpedüz eğlenceli bir yapım. En son ne zaman bu niteliklere sahip bir şey izlediğinizi düşündüğünüzde zaten kararınızı vermiş olacaksınız.
Eric Kripke‘nin başını çektiği kalabalık yapımcı ekibi (Rogen ve Goldberg ile birlikte 15 ayrı isimden oluşuyor) kapitalizmin açgözlülüğü, ünlülere tapınma, siyasi sapkınlık ve kültürel hastalıkların bir dizide nasıl bir araya gelebileceğini bize en eğlenceli hali ile gösteriyor. Süper kahramanları seks ve şiddetin sömürü seviyelerinde “gerçekçi” bir şekilde ele alıyor ve daha derin çıkarımlar rahatınızı bozarken bile nefesinizin kesilmesini ve kahkahalar atmanızı sağlayabiliyor. Muhtemelen Anthony Starr’ın çok ama çok başarılı Homelander tasvirinden daha karmaşık veya ürkütücü bir kötü adam bulamazsınız ve diziyi onunla beraber yukarı çeken en iyi performans şüphesiz ki Yüzüklerin Efendisi’nin Eomer’i, Star Trek’in Bones’i Karl-Heinz Urban’dır.
UNDONE (2019 -)
Yapımcı: Kate Purdy, Raphael Bob-Waksberg
Oyuncular: Rosa Salazar, Angelique Cabral, Constance Marie
Undone, öncelikle görsel tasarımı olmak üzere sayısız nedenden dolayı benzersiz bir gösteri. Bu muhteşem gösteri, animasyon stilinin temeli olarak canlı aksiyon görüntülerini kullanan rotoskop adı verilen özel bir teknik kullanıyor. Bu, şovun en iyi CGI’dan bile daha akıcı ve gerçekçi görünmesini sağlıyor. Onu sıra dışı yapan ve bu listeye sokan şey sadece görseli değil, onun konusu. Dizi, hayatından sıkılmış bir kadın olan Alma Winograd-Diaz’ın (Rosa Salazar) etrafında dönüyor.
Bir araba kazasından sağ kurtulduktan sonra neredeyse ölmek üzereyken, zamanla ve gerçeklikle olan ilişkisi değişip babasının ölümüyle ilgili gerçeği öğrenen Diaz için işler çok daha ilginç hale geliyor. Mükemmel performanslar, nefes kesici efektler ve büyüleyici bir konu ile Undone kaçırmak istemeyeceğiniz, hafife alınan bir dizi. Dizide Salazar kadar ilgi çeken bir başka isim de Breaking Bad’deki harika oyunculuğunun ardından karakterine özel bir dizi çekilen (Better Call Saul) ve aslan bir komedyen olan Bob Odenkirk. Undone ile birlikte Odernik’i tanıdığımız üç dizinin de komedi dizisi olmaması onun ne kadar başarılı bir oyuncu olduğunun da kanıtı niteliğinde.
THE MAN IN THE HIGH CASTLE (Yüksek Şatodaki Adam) (2015-2019)
Yapımcı: Frank Spotnitz
Oyuncular: Arnold Chun, Alexa Davalos, Rupert Evans, Cary-Hiroyuki Tagawa, Lee Shorten, Luke Kleintank, DJ Qualls, Rufus Sewell
Philip K. Dick’in 1963’te yazdığı alternatif tarih romanından uyarlanan Yüksek Şatodaki Adam , II. Dünya Savaşı’nın Mihver güçleri olarak bilinen Almanya ve Japonya’nın galip geldiği bir dünyayı kurguluyor. Aslında buna bir kurgu demek neredeyse olanaksız. Dizi o kadar mükemmel bir sanat yönetimi, kostüm ve oyuncu performansı sergiliyor ki bu evrene neredeyse sizi inandırıyor.
Büyük savaşın sona ermesinden 15 yıl sonra geçen eski Amerika Birleşik Devletleri artık üç bölüme ayrılmıştır: Rocky Dağları’nın batısında, Japon kontrolündeki bir bölge olan Pasifik Amerika Devletleri; kıtanın Nazi işgali altındaki doğu yarısı Büyük Nazi İmparatorluğu; ve Rocky Mountain Eyaletleri adı verilen bu bölgeler arasında tarafsız bir tampon bölge. Bu arka planı kullanarak, Yüksek Şatodaki Adam, ittifaklarına bağlı olarak direniş hareketine yardım etmeye veya onu yenmeye çalışan farklı bir grup insanı takip ediyor.
Alternatif tarihler zamanın ruhuna pek sık girmez ve The Man in the High Castle kadar başarılı olmaları da sık görülmez. Bu seride üretim kalitesi her şeyi ile bunun dışında ve oyuncu kadrosu da buna çok uygun. 4 sezon süren ve son sezonun bekleyiş süresinin uzunluğu tepki çekerek hayranları tarafından büyük kıyametler koparılan yapımın yine bir Philip K. Dick romanından uyarlama olduğunu belirteyim. Dick tıpkı Elektrikli Düşler’deki gibi burada da yarattığı evren ile sizi şaşırtıyor. Bunun bence en büyük sebebi bu eserin 1963’te yazılmış olması. Spoilr vermemek adına burada girmeyeceğim ayrıntılar, Dick’in vizyonunun 60 yıl önceye günümüzden bile ileride olduğunun bir göstergesi.
THE PHERIPHERAL (2022-)
Yapımcı: Scott Smith
Oyuncular: Chloë Grace Moretz, Gary Carr, Jack Reynor
Toplumun teknoloji tarafından manipüle edildiği çok da uzak olmayan bir gelecekte geçen görkemli bir bilim kurgu gerilim filmi olan The Peripheral’da başrolde Chloë Grace Moretz ve Jack Reynor var. The Phripheral ile birlikte Chloë Grace Moretz’i izlediğimiz bir çok yapımın onun oyunculuğunu tam olarak yansıtmadığını anlamış olduk. Suspiria ve Hugo ile birlikte güzelliğinden ziyade oyun culuğu ile görünmek istediğini bize anlatan Grace, bana kalırsa Eli Goree ile birlikte iyi bir performans gösteriyor. İzleyicileri her şeyi sorgulamaya zorlayan gizemli bir önermeyle Peripheral, sanal gerçeklik sistemlerinin aslında alternatif zaman çizelgelerine ve hatta geleceğimize açılan pencereler olabileceği fikrini araştırıyor. Sürükleyici bir yapbozun merkezine yerleştirilmiş olan Moretz’in Flynne’i, zaman, kader ve gerçekle ilgili büyüleyici sorulara yaklaşarak gerçekler arasında akıyor. Scott Smith tarafından yaratılan ve William Gibson’ın romanından uyarlanan The Peripheral, sürükleyici bir maceraya sarılmış harika bir oyuncu kadrosuyla son yıllarda özlediğimiz ve aradığımız kalitede akıllara durgunluk veren bir dizi.