Araştırmacıların çalışmalarını yayımlamaları yönündeki baskı, bazılarının özgeçmişlerini geliştirmek için sahte makaleler satın almaya başvurmasıyla sonuçlandı. Daha da endişe verici olan ise bu sahte makalelerin saygın bilimsel dergilerde yayımlanıyor olması.
Bu sorunu ele almak için araştırmacılar, genellikle sahte kağıtlarla ilişkilendirilen tehlike işaretlerini belirlemek için tasarlanmış bir bilgisayar programı geliştirdiler. Bu program, 2020’de yayımlanan yaklaşık 5.000 nörobilim ve tıp makalesi üzerinde test edildiğinde yüzde 28’ini potansiyel olarak sahte veya intihal olarak işaretledi.
2020’de yayımlanan 1,3 milyon biyomedikal makalenin tümünün test edilmesi durumunda 300.000’den fazla makalenin sahte olabileceğini gösteriyor. Tüm işaretli makaleler mutlaka sahte olmasa da daha fazla incelemeye ihtiyaç olduğunu gösteriyor.
Sahte makalelerin yükselişinin, sahte yayınlar üretmek ve satmak için yapay zekâ kullanan kâğıt fabrikaları yüzünden olduğu düşünülüyor. Bu hizmetler için fabrikalar 1.000 ila 25.000 ABD doları arasında ücret alıyor. Bu çalışmaların kalitesi genellikle düşük olsa da yerleşik dergilerde akran değerlendirmesinden geçmeyi başarıyorlar. Yayıncılar sorunun farkında ve prosedürlerini düzenlemeye başlamış durumdalar. Ancak sahte yayıncılığın boyutu büyük ölçüde bilinemiyor.
Programın belirlediği işaretlilerin yarısından fazlası Çin tarafından oluşturulmuş ve sırayı Rusya, Türkiye, Mısır ve Hindistan izliyor. Çalışmanın yazarları, sahte bilim yayıncılığının finansal kaynakları israf eden, tıbbi ilerlemeyi engelleyen ve hatta hayatları tehlikeye atabilecek önemli bir aldatmaca olduğunu savunuyorlar. ChatGPT gibi üretici yapay zekânın artan yaygınlığı bu sorunu daha da kötüleştiriyor.
Araştırmacılar, bu tehditle mücadele etmek ve bilimsel araştırmanın bütünlüğünü korumak için daha titiz bir inceleme sistemine olan acil ihtiyacı vurguluyorlar.
Derleyen: Merve Nur Sözen