- Uzay boşluğunun sessiz bir yer olması beklenir. Ancak bu, hiçbir ses elde edemeyeceğimiz anlamına gelmez.
- Gezegenlerin etrafında hapsolup aşağıya doğru spiral dalga çizmesiyle oluşan plazma dalgalarını, sese dönüştürmemiz mümkün. Güneş sisteminde yer alan her cismin, kendine özgü sesleri var.
- Uzaydan gelen ilk sesler 1932 yılında, astronom Karl Guthe Jansky tarafından tasarlanan bir radyo teleskobu ile kaydedildi.
Uzay boşluğu, sessiz bir yer. Atomların aralıkları o kadar fazladır ki herhangi bir ses dalgası, daha başlamadan durur. Ancak bu, hiçbir ses elde edemeyeceğimiz anlamına gelmez. Aslında, uzaydaki sesleri duyabilseydik Güneş sistemi sağır edici sesler çıkarabilirdi. Ancak plazma dalgalarının seslerini dönüştürebiliriz. Plazma dalgaları, elektronların gezegenler gibi büyük cisimlerin etrafında hapsolup aşağıya doğru spiral dalga çizmesi ile olur.
Güneş sisteminde yer alan her cismin, kendine özgü sesleri var. Örneğin Güneş, Dünya’nın 109 katı büyüklüğünde ve sürekli yükselip alçalan konveksiyonu sayesinde ses çıkarabilir. Bilim insanları, eğer uzayda ses yayılabilseydi Güneş’in kulakları patlatabilecek 100 desibellik sürekli bir kükreme sesine benzer bir ses duyabileceğimizi tahmin ediyor.
Uzaydan gelen ilk sesler, 1932 yılında astronom Karl Guthe Jansky tarafından kaydedildi. Astronom, Merry-Go-Round adını verdiği, belirli bir frekans aralığındaki radyo dalgalarını tespit etmek için tasarlanmış dönen bir radyo teleskobu inşa etmişti. Verileri almaya başladığında ise verilerin, bir gürültü değil de galaksinin kalbinin sesi olduğunu düşündüğü bir tıslama sesi duydu.
1957’de Sputnik uzay aracının fırlatılmasıyla uzaya sondalar gönderildi. Bu sondalarda bulunan aletler tarafından toplanan veriler ile daha fazla veri elde etmeye başladık. Bu aletlerin arasında, görünmez ışık formlarını yakalamak için bazı aletler ve plazma dalgalarını yakalamak için tasarlanmış olan araçlar vardı.
Gezegenlerin etrafında dönen plazma dalgaları da ilginç sesler, ıslıklar üretebilir. Dünya’nın sesi ise kuş ve balina seslerine benzeyebilir. Karmaşık uydu ve halka sistemiyle tanınan Satürn ise 1950’lerin ürkütücü bilim kurgu filmlerindeki seslere benzeyebilir.
Jüpiter’in uydularında bile kendisine ait karmaşık ses profilleri var. Europa ve Ganymede’nin robotik bipleme sesine benzeyen plazma sesleri yaydığı kaydedildi. Mars’ın ise pek manyetik bir alanı yok ama rüzgârlarının nasıl sesler çıkardığını biliyoruz. Hem InSight iniş aracı hem de Perseverance keşif aracı, tozlu Mars yüzeyine inince rüzgâr seslerini kaydetti.
NASA, bu seslerin bir kısmını NASA Science web sitesinde dinleyebileceğiniz bir çalma listesinde derledi. Iowa Üniversitesinden gönüllü biri tarafından yönetilen ve bir YouTube kanalı olan Space Audio’da ise daha fazlasını bulabilirsiniz.
Derleyen: Davut Bulut