Uzmanlar, insan zihnini bilgisayarlara aktarmanın -belki de sonsuz yaşamın- yollarını araştırıyor. Ancak beynin ve duyuların karmaşıklığı nedeniyle bunun yakın gelecekte mümkün olması pek olası değil.
Detaylar haberimizde…
Beyin, bilinen evrendeki en karmaşık nesne olarak kabul edilir. Tüm bu karmaşıklığı kopyalamak olağanüstü derecede zor olabilir.
Başka bir deyişle, dış dünya onun için erişilebilir olmalı. Bir bilgisayarın içine kapatılmış olsanız bile, duyularınızın bir simülasyonuna, görme, duyma, koklama, dokunma, hissetme yeteneğinin bir kopyasına – ayrıca hareket etme, göz kırpma, kalp atış hızınızı algılama, sirkadiyen ritminizi ayarlama ve binlerce başka şeyi yapma yeteneğine – ihtiyacınız olacak.
Bilgisayarın içinde duyusal girdi olmadan var olabilir miyiz?
İnsanları duyularından mahrum bırakmak, onları tamamen karanlığa veya sessiz bir odaya koymak gibi, duyusal yoksunluk olarak bilinir ve bir işkence biçimi olarak kabul edilir. Bedensel sinyallerini -susuzluk, açlık, acı, kaşıntı- algılamakta zorluk çeken insanlar genellikle zihinsel sağlık sorunları yaşarlar.
Bu nedenle, zihin yüklemenin işe yaraması için, duyularınızın ve içinde bulunduğunuz dijital ortamın simülasyonunun olağanüstü derecede doğru olması gerekir. Küçük bozulmalar bile ciddi zihinsel sonuçlara yol açabilir.
Şimdilik, araştırmacıların bu tür simülasyonları gerçekleştirmek için gereken hesaplama gücü, hatta bilimsel bilgi bile yok.
Başarılı bir zihin yüklemesi için ilk görev: İnsan beyninin tüm 3B yapısını taramak ve ardından haritalamak.

Bunun için beyni gelişmiş bir şekilde detaylandırabilen olağanüstü derecede sofistike bir MRI makinesine eşdeğer bir şey gerekir. Şu anda bilim insanları beyin haritalamasının henüz çok erken aşamalarındalar.
Birkaç on yıl içinde, insan beyninin eksiksiz bir haritası mümkün olabilir. Yine de, hepsi bir iğne başından daha küçük olan 86 milyar nöronun kimliklerini ve trilyonlarca bağlantılarını yakalamak bile yeterli değil.
Bu bilgiyi tek başına bir bilgisayara yüklemek pek bir şey başaramaz. Bunun nedeni, her nöronun sürekli olarak işleyişini ayarlaması ve bunun da modellenmesi gerekir.
Araştırmacıların simüle edilmiş beynin çalışması için kaç seviye aşağı inmeleri gerektiğini bilmek zor.
Beynin bir şeyleri nasıl hesapladığını bilmek bir kısayol sağlayabilir. Bu, araştırmacıların beynin yalnızca temel kısımlarını simüle etmesine ve tüm biyolojik özellikleri simüle etmesine olanak tanır.
Bir arabanın nasıl çalıştığını bilerek yeni bir araba üretmek, mevcut bir arabayı iç işleyişi hakkında hiçbir bilgi sahibi olmadan tarayıp kopyalamaya çalışmaktan daha kolay.
Ancak bu yaklaşım, bilim insanlarının beynin düşünceleri nasıl yarattığını, binlerce ila milyonlarca nöronun insan zihnini canlandıran hesaplamaları yapmak için nasıl bir araya geldiğini anlamasını gerektirir.
Başka bir yol ise 86 milyar gerçek nöronu, birer birer yapay olanlarla değiştirmek. Bu yaklaşım, zihin yüklemesini çok daha kolay hale getirir. Ancak şu anda bilim insanları tek bir gerçek nöronu bile yapay bir nöronla değiştiremiyor.
Ancak teknolojinin hızının katlanarak arttığını düşünürsek önümüzdeki yıllarda hesaplama gücünde ve yapay zekada muhteşem gelişmeler beklemek makul.
En iyimser tahminler, bundan sadece 20 yıl sonra, 2045 yılını işaret ediyor. Diğerleri ise bu yüzyılın sonunu söylüyor.
Derleyen: Damla Şayan