Tek Bir Nefes, Sağlığınızı ve Kimliğinizi Ortaya Çıkarabilir

Destek Olun: Dijitaliyidir'de yayımlanan reklamları engellemek için AdBlocker kullanmazsanız bize destek olmuş olursunuz. Ayrıca ekibimize destek olmak isterseniz Google aracılığı ile destek olabilirsiniz. Şimdiden teşekkürler.
Aslıhan Yıldız
5 dk okuma süresi

Burun altına yerleştirilen tüpler, nefes akışını kaydederek kişinin benzersiz nefes desenini ortaya çıkarıyor. Bu yöntemle kimlik tespiti ve sağlık analizi yapılabiliyor.

Detaylar haberimizde…

12 Haziran’da Current Biology dergisinde yayımlanan bir çalışmaya göre bilim insanları, yalnızca burundan alınan nefesin desenlerine bakarak bireyleri %96,8 doğrulukla tanımlayabiliyor. Bu “nazal solunum parmak izleri”, sadece kimlik tespiti değil; aynı zamanda fiziksel ve zihinsel sağlık hakkında da önemli ipuçları sunuyor.

Araştırma, koku alma duyusuna yönelik ilgiyle şekillenen bir laboratuvar çalışmasından doğdu. Memelilerde koku bilgisi, solunum sırasında beyin tarafından işleniyor. Bu nedenle araştırmacılar şu soruyu sordu: Madem her beyin benzersiz, o hâlde her bireyin nefes alış şekli de kendine özgü değil mi?

Çalışmanın sonuçları, bu hipotezi destekler nitelikte. Her insanın beynine özgü yapılar, solunum kalıplarına da yansıyor. Böylece yalnızca bir nefesle hem kimlik hem de sağlık durumu hakkında bilgi edinmek mümkün hâle geliyor.

Nefes
Kaynak: Soroka ve ark., Current Biology

Yeni Bir Biyometrik Kimlik Yöntemi: Araştırmacılar, Nefes Desenleriyle Kişileri Tanıdı

İsrail’deki Weizmann Bilim Enstitüsü’nden Noam Sobel ve ekibi, her bireyin nefes alma şeklinden kimliğinin belirlenip belirlenemeyeceğini test etmek amacıyla yeni bir çalışma yaptı. Araştırmacılar, burun altına yerleştirilen yumuşak tüpler aracılığıyla, 24 saat boyunca burun yoluyla alınan havayı sürekli olarak izleyen hafif ve giyilebilir bir cihaz geliştirdi.

Bugüne kadar yapılan çoğu solunum testi yalnızca 1 ila 20 dakika sürüyor ve genellikle akciğer fonksiyonlarını değerlendirmek ya da hastalık tanısı koymak amacıyla yapılıyordu. Ancak bu kısa süreli ölçümler, solunum alışverişindeki ince desenleri yakalamakta yetersiz kalıyor.

Sobel, “Nefesin her yönüyle ölçülüp analiz edildiğini düşünebilirsiniz,” diyor. “Ancak biz, solunuma tamamen yeni bir açıdan yaklaşan bir yöntem keşfettik. Bunu bir tür beyin çıktısı olarak değerlendiriyoruz.”

Araştırma kapsamında, yaşları genç ve sağlıklı olan 100 gönüllüye bu cihaz takıldı ve günlük yaşamlarına devam etmeleri istendi. Toplanan veriler analiz edildiğinde, bireylerin yalnızca solunum desenlerine bakılarak yüksek doğrulukla tanımlanabildiği görüldü. Üstelik bu doğruluk oranı, iki yıl boyunca yapılan tekrar testlerde de korundu. Sonuçlar, bazı ses tanıma teknolojileriyle yarışabilecek düzeyde yüksek bir hassasiyet sundu.

Solunumunuza Bakarak Ruh Hâlinizi ve Davranışlarınızı Anlamak Mümkün Olabilir

Weizmann Bilim Enstitüsü’nden Timna Soroka, araştırmanın sonuçlarının kendilerini bile şaşırttığını belirtiyor: “İnsanların koşmak, ders çalışmak ya da dinlenmek gibi farklı aktiviteler yaptığı bir ortamda kimlik tespitinin zor olacağını düşünmüştüm. Ama buna rağmen solunum desenleri inanılmaz derecede ayırt ediciydi.”

Çalışma, yalnızca bireylerin kimliğini değil, aynı zamanda vücut kitle indeksi (VKİ), uyku-uyanıklık döngüsü, depresyon ve anksiyete düzeyleri ile davranışsal özellikler arasında da güçlü bağlar olduğunu ortaya koydu. Örneğin, anksiyete ölçeklerinden yüksek puan alan katılımcıların gece uykusu sırasında daha kısa nefes alıp verdikleri ve nefes aralarındaki duraklamalarda daha fazla değişkenlik gösterdikleri gözlemlendi.

Soroka, çalışmaya katılan hiçbir bireyin klinik düzeyde bir ruhsal ya da davranışsal bozukluk tanısı almadığını özellikle vurguladı. Buna rağmen elde edilen bulgular, uzun süreli burun yoluyla solunum takibinin fiziksel ve duygusal sağlık üzerine önemli ipuçları verebileceğini gösteriyor.

Araştırmanın başyazarı Noam Sobel ise konunun dikkat çekici bir boyutuna işaret ediyor: “Depresyon ya da anksiyete düzeyinizin nefes alış şeklinizi etkilediğini sezgisel olarak kabul ederiz. Ancak tam tersi de geçerli olabilir. Belki de nasıl nefes aldığınız, sizi depresif ya da kaygılı hâle getiriyor. Eğer bu doğruysa, nefes alış şeklinizi değiştirerek bu duygusal durumları da değiştirebiliriz.”

Bu çarpıcı bulgular, oksijenin sadece hayatta kalmamız için değil, aynı zamanda zihinsel sağlığımız için de ne denli kritik olduğunu bir kez daha ortaya koyuyor.

Nefes Takip Cihazında Geliştirmeler ve Yeni Hedefler

Günümüzde kullanılan takip cihazı, gerçek hayatta bazı zorluklarla karşılaşıyor. Burun altından geçen tüp, çoğunlukla hastalıkla ilişkilendirildiği için kullanıcıların cihazı benimsemesini zorlaştırabiliyor. Ayrıca cihaz, ağızdan gerçekleştirilen solunumu hesaba katmıyor ve uyku sırasında yerinden kayabiliyor. Araştırma ekibi, günlük kullanıma uygun, daha gizli ve konforlu bir versiyon tasarlamayı hedefliyor.

Weizmann Bilim Enstitüsü’nden Timna Soroka ve Noam Sobel ise insanların sağlıklı solunum desenlerini taklit ederek zihinsel ve duygusal durumlarını iyileştirip iyileştiremeyeceklerini araştırıyor. Sobel, “Kesinlikle teşhisin ötesine geçip tedaviye yönelmek istiyoruz ve temkinli bir iyimserlikle ilerliyoruz,” diyor.

Bu çalışmalar, nefesin sadece bir biyometrik veri değil, aynı zamanda ruh sağlığını destekleyen potansiyel bir araç olabileceğine işaret ediyor.

Derleyen: Aslıhan Yıldız

Loading

Bu içeriği paylaş
Yorum bırak, puan ver