- Yeni bir araştırmaya göre beynimiz, Zoom gibi çevrim içi görüntülü konuşmalarla yüz yüze konuşmaları aynı şekilde belleğe aktarıyor. Bu da görüşme sona erdiğinde kendimizi garip hissetmemizin nedeni olabilir.
- Araştırmacılar, iki kişinin gerçek zamanlı olarak birbirleriyle nasıl etkileşime girdiğini karşılaştırdı.
- Buna göre yüz yüze konuşmalar, dorsal-parietal adı verilen kritik bir bölgeden gelen beyin sinyallerinde büyük artışlara neden oldu.
Yeni bir araştırmaya göre beynimiz, Zoom gibi çevrim içi görüntülü konuşmalarla yüz yüze konuşmaları aynı şekilde belleğe aktarıyor. Bu da görüşme sona erdiğinde kendimizi garip hissetmemizin nedeni olabilir. Yale Üniversitesinde yapılan araştırmada elde edilen bulgular, yüz yüze iletişimin insanlarla doğal etkileşimimiz açısından ne kadar önemli olduğunu vurguluyor.
Yayımlanan makalenin yazarı sinir bilimci Joy Hirsch, “İnsan beyninin sosyalleşme ile alakalı kısımları, yüz yüze karşılaşmalarda Zoom’dakinden daha aktif. Yüzlerin çevrim içi görüntüleri, en azından mevcut teknolojiyle beyindeki sosyal sinir devrelerine gerçekte olduğu gibi aynı ‘ayrıcalıklı erişime’ sahip değil.” diyor.
Hirsch ve meslektaşlarına göre sosyal etkileşimler esnasında beyin aktivitesini kaydetmek için nöro görüntüleme tekniği kullanan önceki çalışmaların çoğu, çiftlerden ziyade bireysel incelemeleri içeriyordu. Araştırmacılar, iki kişinin gerçek zamanlı olarak birbirleriyle nasıl etkileşime girdiğini karşılaştırdı. Katılımcılar, görme bozukluğu olmayan 28 sağlıklı yetişkindi ve çeşitli yaş, cinsiyet ve etnik kökenlerden oluşuyordu.
Hirsch ve ekibi, insanlar birbirleriyle konuşurken beyin ve göz faaliyetlerini dikkatle kaydetmek için fonksiyonel yakın kızılötesi spektroskopi (fNIRS), elektroensefalografi (EEG) ve göz takip cihazları kullandı. Canlı yüz yüze görüşmelere katılan çiftlerin sonuçları, görüntülü sohbetler yapan Zoom kullanıcılarının sonuçlarıyla karşılaştırıldı. Ön yargı ve göz aşinalığı oluşmadan karşılaştırma yapılabilmesi için konuşma partnerleri aynı kaldı ve her çift, konuşma sırasında aynı görevleri tamamladı.
Zoom etkileşimleriyle karşılaştırıldığında yüz yüze konuşmalar, dorsal-parietal adı verilen kritik bir bölgeden gelen beyin sinyallerinde büyük artışlara neden oldu.
Özellikle insanlar birbirleriyle yüz yüze konuştuklarında, beyin dalgalarının aktivitesi, yüz işleme ile bağlantılı olan teta salınımlarını daha iyi gösterdi. Duyusal işleme ve uzamsal algıyla ilişkili beyin bölgelerindeki aktivite de gerçek hayattaki yüzlerde daha fazla kontrast gözlemlendiğini ve daha uzun göz teması olduğunu gösterdi.
Ekip, “Göz bebeği çapları, yüz yüze görüşmelerde sanal görüşmelere kıyasla genellikle daha büyüktü. Bu da yüz yüze görüşmelerde uyarılmanın arttığını gösteriyor. Buna ek olarak göz bebeği tepkilerinin büyüklükleri partnerlerden karşılık buldu.” diye yazıyor.
Yüz yüze sohbet eden kişilerin beyin taramaları, daha yüksek düzeyde senkronize nöral aktivite ortaya çıkardı. Hirsch, “Genel olarak yüz yüze etkileşimler sırasında kendiliğinden ortaya çıkan dinamik ve doğal sosyal etkileşimler, Zoom konuşmaları sırasında daha az veya yok gibi görünüyor. Bu gerçekten güçlü bir etki.” diye açıklıyor.
Yüz yüze etkileşimleri sanal etkileşimlerden ayıran şey, birbirimize bakış şeklimiz ve aradaki farkın temelinde teknolojik sınırlamalar yatıyor olabilir. Günümüzün yüksek çözünürlüklü kameralarında bile web kameraları göz temasını zorlaştırmakta. Partnerimizin gözlerimizi görebilmesi için kameraya ekrana bakmak onun gözlerine odaklanmamızı engelliyor. Ancak ekrana bakarsak partnerimizin görüş alanının altına bakıyormuşuz gibi görünür.
Farklı yapıya sahip birçok kişi çalışmaya katıldı. Ancak daha fazla araştırma örneği daha geniş bilgi sağlayabilir. Hepimiz sosyal etkileşimde başarılı olamayız veya yüzleri aynı şekilde algılayamayız; bazı kişiler göz teması kurarken stresli olabilmekte.
Ekip, sosyal etkileşimin önemli olduğunu ve biz insanların özünde sosyal yaratıklar olduğumuzu, beyinlerimizin diğer insanlarla günlük etkileşimlerimizde karşılaştığımız dinamik yüz ipuçlarını işlemeye adapte olduğunu söylüyor. Hirsh, “Zoom, yüz yüze koşullara göre yoksullaşmış bir sosyal iletişim sistemi gibi görünüyor.” diyor.
Çalışma Imaging Neuroscience dergisinde yayımlandı.
Derleyen: Burçin Bağatur