- Japon araştırmacılar, çeşitli psikiyatrik hastalıklara sahip bireylerde sinir iletimi için temel bir molekülü görselleştirmek amacıyla yenilikçi bir yöntem kullandılar.
Şizofreni, bipolar bozukluk ve otizm spektrum bozukluğu (OSB) gibi psikiyatrik bozukluklar oldukça yaygın olmasına rağmen, teşhis ve tedavileri zorlayıcıdır. Doktorlar bugün bu bozuklukların neden olduğu klinik semptomlar hakkında iyi bir fikir sahibi olsalar da, biyolojik özellikleri ve altında yatan fizyolojik nedenler hakkındaki genel anlayışımız hala belirsizdir.
Uzmanlar, sinapslarla ilgili sorunların -nöronlar arasında iletişime izin veren bağlantılar- birçok psikiyatrik bozukluğun belirleyici bir özelliği olabileceği konusunda hemfikir. Teorik olarak, psikiyatrik bozukluğu olan hastalarda sinapsların özelliklerini analiz edebilirsek, biyolojik temellerini anlamak mümkün olabilir. Ancak, şimdiye kadar, canlı insanlarda sinapsları gözlemlemek zorlayıcıydı ve bu alandaki ilerleme sınırlıydı.
Yokohama City Üniversitesi’nden (YCU) Profesör Takuya Takahashi liderliğindeki bir ekip, Molecular Psychiatry dergisinde yayınlanan bir makalede, pozitron emisyon tomografisi (PET) ve [11C]K-2 adı verilen özel bir kimyasal izleyici kullanarak α-amino-3-hidroksi-5-metil-4-izoksazol propiyonik asit (AMPA) reseptörlerini görselleştirmek için yeni bir teknoloji bildirdi. AMPA reseptörleri sinir iletimindeki en önemli moleküllerden biri olduğundan, bu yöntem potansiyel olarak bize psikiyatrik bozuklukların mekanizmaları hakkında çok şey öğretebilir.
Çalışmanın detayları şöyle:
Bu çalışmada, Takahashi ve meslektaşları, psikiyatrik bozukluğu olan 149 hastanın beyinlerinin PET taramalarını yaptılar. [11C]K-2 izleyiciyi kullanarak, beynin farklı bölgelerindeki AMPA reseptörlerinin yoğunluğunu görselleştirdiler ve OSB, depresyon, şizofreni ve bipolar bozukluk için hastalık şiddeti ile ilişkisini araştırdılar. Buna ek olarak, ekip ayrıca bu bozukluğu olan hastalar ve sağlıklı denekler arasında AMPA reseptör yoğunluğunu karşılaştırdı. Takahashi, “Hem benzersiz hem de paylaşılan beyin bölgelerini değiştirilmiş AMPA reseptör yoğunluğu ile tanımlamak, psikiyatrik bozuklukların biyolojik mekanizmalarına yeni bakış açıları sunuyor” diye vurguluyor.
Analizleri, AMPA reseptörlerinin genel bir azalmasının ve/veya dengesiz dağılımının çeşitli psikiyatrik bozuklukların kökeninde olabileceğini gösteriyor. Ayrıca her hastalığın ilginç özelliklerini de ortaya koydu. Örneğin, şizofrenide, pozitif semptomlarla (halüsinasyonlar gibi) ilişkili alanlar her zaman negatif semptomlarla (motivasyon eksikliği ve azalmış duygusal ifade gibi) ilişkili alanlarla örtüşmedi. Bu, ortak ve semptomlara özgü beyin alanları arasındaki etkileşimin farklı semptomların ifadesini düzenlediğini göstermektedir. Bu arada, OSB’de semptom şiddeti, korteksin çoğunda AMPA yoğunluğunda önemli bir artışla büyük ölçüde ilişkiliydi. Bu yükselmiş sinaptik aktivite, OSB hastaları tarafından sıklıkla yaşanan dış duyusal bilgi taşmasının nedeni olabilecek duyusal algı sürecini bozmaktan sorumlu olabilir.
Depresyon hariç, diğer üç psikiyatrik bozukluk, sağlıklı deneklere kıyasla beynin çeşitli bölgelerinde AMPA reseptör yoğunluğunda belirgin farklılıklara neden oldu. Bu etkilenen alanlardan bazıları bozukluklar arasında aynı olsa da, her biri genel olarak benzersiz bir AMPA reseptörleri dağılımı sergiledi.
Genel olarak, bu çalışmanın bulguları, önemli sinaptik reseptörleri görselleştirmek ve psikiyatrik hastalıkları biyolojik düzeyde karakterize etmek için geliştirilen teknolojinin gücünü göstermektedir. Takahashi, iyimser bir şekilde, “Bu bulgular, AMPA reseptör görüntüleme yoluyla psikiyatrik bozuklukları teşhis etmek ve anlamak için yeni bir yöntem sağlayarak sağlık ve ilaç endüstrileri üzerinde önemli bir etkiye sahip olabilir” sonucuna varıyor. Daha da ekleyerek, “Sinaptik işleve dayalı yeni hedeflenmiş tedavilere ve teşhislere yol açabilir, tedavi hassasiyetini ve sonuçlarını iyileştirebilir” diyor.
Derleyen: Enis Yabar