Araştırmacılar Grönland’da daha önce keşfedilmemiş bir ekosistemde yaşayan bitkiler, mikroplar ve hayvanlar tarafından bırakılan 2 milyon yıl öncesine ait küçük DNA parçalarını ortaya çıkardılar.

Bilim insanları, Kuzey Kutbu çökeltisinin donmuş katmanlarında hapsolmuş 2 milyon yıllık DNA’nın küçük parçalarını keşfettiler. Şimdiye kadar keşfedilenlerin en eskisi olan antik genetik materyal, daha önce bilinmeyen bir ekosisteme dair fikir sahibi olmamızı imkân sağlıyor.
2006’dan beri araştırmacılar, kuzey Grönland’daki Kap København Formasyonundaki 328 fit derinliğinde (100 metre) bir tortu tabakasındaki 41 adet DNA örneğini keşfettiler. Çevresel DNA olarak bilinen genetik parçalar, bir zamanlar bölgede yaşayan permafrost ve buzul kütleler tarafından mükemmel bir şekilde korunan bitkiler, hayvanlar ve mikroplar tarafından yok olmaya mahkûm edilmiş.
Araştırmacılar 2021’de dünyaya açıklanan, şimdiye kadar bulunan en eski DNA örneğinin Sibirya’da 1,2 milyon yıllık bir mamut kemiğinden alındığını yazmıştı. Nature dergisinde 7 Aralık’ta yayınlanan yeni bir çalışmaya göreyse araştırmacılar antik DNA örneklerini izole edip analiz ettiler ve DNA’yı hangi canlıların bıraktığını ortaya çıkarmak için bunları bilinen genom dizileriyle karşılaştırdılar. Sonuçlar kuşları, ren geyiklerini, tavşanları ve daha önce o kadar kuzeyde yaşadığı bilinmeyen soyu tükenmiş bir fil akrabası olan mastodonları içeren inanılmaz derecede çeşitli bir ekosistemi ortaya çıkardı.
Çalışmanın baş yazarı Eske Willersev, “Bir milyon yılı aşkın tarihi kapsayan yeni bir bölüm nihayet açıldı ve ilk kez geçmiş bir ekosistemin DNA’sına doğrudan bakabiliyoruz.” dedi. Araştırmacılar açıklamada, genetik materyalin her bir parçasının “milimetrenin birkaç milyonda biri uzunluğunda” olduğunu ve bu durumun da parçaları tortu tabakasından tamamen kırmadan izole etmeyi zorlaştırdığını yazdı. Tortunun toplanması 2006 yılında başlamış olsa da DNA’yı çıkarmaya çalışmadan önce araştırmacılar daha ileri teknolojilerin keşfine kadar beklemeye karar verdiler. Çalışmanın ortak yazarı Kurt Kjae konuyla ilgili “Yeni nesil DNA ekstraksiyon ve dizileme ekipmanı geliştirilene kadar, tortu örneklerindeki son derece küçük ve hasarlı DNA parçalarını tespit edip tanımlayabildik.” ifadelerini kullandı.

DNA örneklerinin tümü bilinen türlerle eşleştirilemedi. Bu da bazılarının bilim için yeni olabileceğini düşündürüyor. Tortu tabakasının yaklaşık 2 milyon yıl önce, 20.000 yıllık bir süre boyunca birikmiş halde olduğu anlaşıldı. Araştırmacılar bu süre zarfında, bölgenin bugün Grönland’dan 18 ila 31 Fahrenheit (10 ila 17 santigrat derece) daha sıcak olduğunu belirtti.
Çalışmanın ortak yazarı Mikkel Pedersen, “Veriler, daha fazla türün daha önce düşünülenden daha fazla evrimleşebileceğini ve çılgınca değişen sıcaklıklara uyum sağlayabileceğini gösteriyor.” diyor. Bu nedenle mevcut insan kaynaklı iklim değişikliği tehdidi altındaki türlerin nesillerini devam ettirme konusunda başarılı olamayacaklarını çünkü uyum sağlamak için çok daha az zamanları olacağını ekliyor. Açıklamaya göre araştırmacılar şimdi çeşitli türlerin birbirleriyle nasıl etkileşime girmiş olabileceğini araştırarak Kap København ekosisteminin daha derinlemesine bir resmini oluşturmaya çalışacak.
Ekip, yeni bulguların DNA’nın son 2 milyon yılda değişip değişmediğine ve nasıl değiştiğine de daha fazla ışık tutabileceğini de açıklamaya ekledi. Bu tür antik DNA’yı bulabilmek, izole edebilmek ve dizileyebilmek, benzer şekilde eski genetik örneklerin dünyanın başka yerlerinde de ortaya çıkabileceği umudunu da veriyor. Willerslev, “Eski DNA’yı keşfetmeye başlayabilirsek, birçok farklı türün kökeni hakkında çığır açan bilgiler, hatta belki de ilk insanlar ve onların ataları hakkında yeni bilgiler toplayabiliriz” dedi.
Derleyen: Ceren Korkmaz