Sismolojinin en önemli sorunu olan bir fay üzerinde bir sonraki büyük depremin ne zaman bekleneceği sorusu üzerinde çalışmalar yürüten bilim insanları, yapılan yeni çalışma ile bu konu hakkında önemli bir adım kaydettiler.
Deprem tahmini (forecasting); belirli bir bölgede, belirli büyüklükteki bir depremin öngörülen belirli bir zaman aralığı içerisinde meydana gelme olasılığının bilimsel olarak kabul gören yaklaşım ve yöntemlerle belirlenmesi süreci olarak bilinir. Depremlerin kestirimi (prediction) ise; gelecekte olabilecek bir depremin yeri, zamanı ve büyüklüğünün bilimsel olarak kabul gören çok disiplinli yaklaşım ve yöntemler kullanılarak büyük bir doğrulukla belirlenmesi sürecidir.
Bu tanımlardan da anlaşılacağı üzere bu iki kavramın elde edilme yöntemleri birbirinden tamamen farklı. Deprem kestirimleri deterministik yöntemlerle elde edilir ve yer, zaman ve büyüklük açılarından olma olasılıkları neredeyse yüzde yüze yakın. Deprem anlık bir olay gibi bilinse de aslında bir süreç olarak kabul edilir.
Northwestern Üniversitesi araştırmacıları, şu anda mevcut olandan daha kapsamlı ve gerçekçi bir deprem olasılık modeli geliştirdi. Sismologlar ve istatistikçilerden oluşan ekip, bir sonraki depremi tahmin etmek için sadece geçmiş depremler arasındaki ortalama süreyi kullanmak yerine, yeni model ile önceki depremlerin belirli sırasını ve zamanlamasını dikkate alıyor.
“Uzun Süreli Arıza Hafızasını Kullanan Daha Gerçekçi Bir Deprem Olasılık Modeli” başlıklı çalışma, Bulletin of the Sismological Society of America’da yayımlandı.
Sismologlar genellikle faylar üzerindeki büyük depremlerin oldukça düzenli olduğunu ve bir sonraki depremin, önceki ikisi arasındaki süre ile yaklaşık olarak aynı süre sonra gerçekleşeceğini varsayarlar. Depremler bazen beklenenden er ya da geç gelse de, sismologların bunu her zaman açıklayacak bir yolu bulunmuyor.
William Deering Dünya ve Gezegen Bilimleri Profesörü Seth Stein, konu ile ilgili olarak şu açıklamalarda bulundu: “Yalnızca zaman içindeki ortalama ve en son gerçekleşen depremden bu yana geçen süre yerine tüm deprem geçmişini göz önünde bulundurmak, gelecekteki depremlerin ne zaman olacağını tahmin etmemize çok yardımcı olacak. Bir takımın bir maçı kazanma şansını bulmaya çalışırken, yalnızca son maça ve uzun vadeli ortalamaya bakmak istemeyiz. Son zamanlarda oynanan ek oyunlara bakmak da yardımcı olabilir. Depremler için de benzer bir şey yapabiliriz.”
Geleneksel Model – Yeni Model
Geleneksel model, fay boyunca yavaş hareketlerin gerinim oluşturduğunu ve bunların tamamının büyük bir depremde salındığını varsayar. Başka bir deyişle, bir fayın yalnızca kısa süreli hafızası vardır; yalnızca son depremi “hatırlar” ve öncekilerin hepsini “unutur”.
Yeni model ise, deprem faylarının sismologların varsaydığından daha akıllı olduğunu ve daha uzun süreli hafızaya sahip olduğunu varsayar. Uzun süreli arıza hafızası, bazen bir depremin fay üzerinde zaman içinde oluşan tüm gerilimi serbest bırakmamasından kaynaklanır. Bu nedenle bir kısmı büyük bir depremden sonra kalır ve bir başkasına neden olabilir. Bu, bazen kümeler halinde gelen depremleri de açıklar.
İstatistik profesörü Bruce D. Spencer, konu ile ilgili şu görüşlerde bulundu: “Geçmiş depremlerin belirli sırası ve zamanlamasının önemli olması mantıklı. Pek çok sistemin davranışı, uzun bir zaman içindeki geçmişine bağlı haldedir. Örneğin, ayak bileğinizi burkulma riskiniz, yalnızca son burkulmanıza değil, aynı zamanda önceki burkulmalarınıza da bağlı.”
ABD Jeoloji Araştırmaları Kurumu’nda (United States Geological Survey) araştırma görevlisi olan Leah Salditch deprem kümelerinde fayların uzun süreli hafızaya sahip olduğunu söyleyerek sözlerini şu şekilde sürdürdü:
“Büyük bir depremin üzerinden uzun zaman geçtiyse, başka bir depremden sonra bile, fayın ‘hafızası’ bazen deprem tarafından silinmez, geriye kalan gerinim kalır ve yeni bir deprem olma şansı artar. Yeni modelimiz depremi hesaplar.”
Derleyen: Tuğba Akkesen