Yapay zekâyla üretilmiş sanat eserleri her geçen gün sayıca artarken bu beklenmedik yükselişle karşı karşıya kalan sanatçı ajanslarıysa telif hakkı ve piyasa değeri hakkında tedirgin hissediyorlar.
Yapay zekâ (AI) kullanılarak oluşturulan sanat anlayışı giderek genişlemeye devam ediyor. Kanadalı sanatçı ve film yapımcısı Jon Rafman’ın Londra’daki Sprüth Magers’da sergilenen büyük ölçekli, algoritmik olarak oluşturulmuş tabloları da dahil olmak üzere ticari galeri sergilerinden, Londra’daki Somerset House ile işbirliği içinde düzenlenen PATH-AI sanatçı rezidansına, AI ile ilgili sanat eserlerinden oluşan projeler her yerden filizleniyor. Hatta AI programı Midjourney, Théâtre D’opéra Spatial’dan Jason Allen tarafından oluşturulan bir eser, geçen yıl Colorado Eyalet Fuarı’nda bir dijital sanat ödül bile kazandı. Ancak sanatçının “ölmüş” olması sosyal medyada sert bir tepkiye yol açtı.
Teknoloji yorumcusu Adam Hencz, “AI sanatı, verilerden bilgi türeterek ve kendi kendini üreten algoritmaları kullanarak makine öğrenimi yoluyla eserler üretiyor. Yapay zekâ sanatı, bir sanatçı ile bir yapay zekâ sistemi arasındaki iş birliğinin sonucudur. Ancak özerklik düzeyi önemli ölçüde değişebilir ve yapay zekânın öğrendiği verilerin kalitesine bağlıdır.” dedi.
Alandaki sanatçılar, yapay zekânın bir paradigma değişikliğine yol açtığını vurguluyor. Bu sanatçılardan biri olan Rafman şöyle diyor: “1990’larda bilgisayarlarda sanat eseri üretmeye başladığımdan beri yapay zekâyı şu ya da bu şekilde kullanıyorum. Görüntü oluşturan yapay zekâ araçlarını gerçekten kullanmaya ise 2020 civarında başlayabildim. Ancak yapay zekâ algoritmalarının karmaşıklık seviyeleri iki yıl gibi kısa süre içinde o kadar iyileşti ki 3000 yıllık eski bir lir kullanmaktan Stradivarius kemanına geçmiş gibi hissediyorum.”
Rafman’ın Sprüth Magers’daki 40 dakikalık filmi Counferteit Poast (2023), tamamen yapay zekâ görüntülerinden oluşturuldu; içindeki karakterler, bir iPhone yüz hareket yakalama uygulaması kullanılarak canlandırıldı. Rafman, “Tıpkı fotoğrafın gelişiminin, resmi salt olgusal temsilden kurtarması ve ressamların renk, ışık ve hareket gibi diğer boyutlara odaklanmasına izin vermesi gibi, yapay zekâ da görüntü oluşturma sistemleri için yeni kapılar açma potansiyeline sahip.” diye ekliyor.
Yeni Normal
Alman dijital sanatçısı Mario Klingemann, 2015’ten beri AI ile çalışıyor ve hiç bitmeyen bir portre akışı oluşturmak için ağ sistemi kullanan Memories of Passersby 1 (2018) gibi işler geliştiriyor. Kilingemann, “Sanatçıların yapay zekânın sunduğu olasılıkları benimsemesi veya en azından denemesi gerektiğini düşünüyorum. Bu teknoloji yeni normal olacak.” diyor.
Klingemann, yapay zekâdan yararlanarak insan üretimi ile makine üretimi arasındaki sınırların giderek bulanıklaştığı işler yaratıyor. Örneğin Botto, özerk bir sanatçı olarak algılanabilecek bir varlık yaratma projesi. Klingemann, “Kendi yaratıcı kararlarını veren bir yapay zekâ ile Botto’nun önerilerini oylayan ve böylece çıktıyı düzenleyen ve dolaylı olarak makinenin sanatsal gelişimini yönlendiren bir insan arasında bir melez bir proje olarak kuruldu.” diyor.
Ancak AI sanat devrimi, yazarlık kavramı etrafındaki etik ve yasal sorunları da ortaya çıkarıyor. Teknoloji araştırma şirketi AIMultiple’da analist olan Cem Dilmegani, “AI tarafından üretilen eserlerin telif hakkı koruması için uygun olup olmaması ülkeden ülkeye değişiyor. Genel olarak, uygunluğu için önemli ölçüde insan katılımının gerekli olduğunu söyleyebiliriz.” diyor.
Edinburgh merkezli film yapımcısı Perry Jonsson, “Yapay zekâ sistemleri, onları benimseyenlerin üretkenliğini arttırıyor. Bu nedenle nicelik ve hızın birincil faktörler olduğu sektörlerde çalışan sanatçılar hayatta kalmak için uyum sağlamak zorunda kalacaklar. Ancak her şeyin aynı göründüğü ve hissedildiği monokültüre doğru istikrarlı bir düşüş de yaşanabilir.” uyarısında bulunuyor.
AI sanatındaki pazara gelince, Jonsson, “Daha ucuz olan işlere talep arttıkça değer düşüşünü beklememiz gerekiyor. Herhangi biri, yalnızca birkaç anahtar kelime ve bir düğmeyi tıklatarak saniyeler içinde spesifikasyon oluşturmak için resimler oluşturabildiğinde, bu yalnızca doymuş bir pazara yol açabilir. Bunun için de Pandora’nın kutusu açıldı demek yeterli.” diyor.
Derleyen: Ceren Korkmaz






