95. Akademi Ödülleri’ne Oscar’a bu yıl Daniel Kwan ve Daniel Scheinert’ın yönetmenliğini üstlendiği “Everything Everywhere all at once” filmi damga vurdu. Karakterin evren sıçramaları yaşadığı filmde bir soru da gündeme geldi. “Çoklu Evren Teorisi” gerçekten var mı? Peki, bilimde çoklu evrene dair herhangi bir somut temel mevcut mu?
Öncelikle, filmin analizine ve çoklu evren konusuna geçmeden önce birkaç önemli noktaya değinmek gerekiyor. Analize geçmeden önce “Her şey Her Yerde Aynı Anda Olarak” filminin, Oscar törenindeki başarısından söz edelim. Sürreal bir film olan “Everything Everywhere All At Once” aday gösterildiği 11 daldan 7’sinde Oscar’ı kaptı. Bunlar arasında “En İyi Yönetmen”, “En İyi Film”, “En İyi Özgün Senaryo” ve “En İyi Kurgu” da var.
Michelle Yeoh, Everything Everywhere All At Once filmindeki rolüyle “En İyi Kadın Oyuncu” ödülünü aldı. Yeoh, bu ödülü alan ilk Asyalı kadın da oldu.
Filmde, Michelle Yeoh’un canlandırdığı Evelyn Wang karakteri, evren sıçramaları sırasında, yaşamı boyunca seçimlerini başka türlü yapsaydı hayatının nasıl değişeceğini görme fırsatı buluyor ve film varoluşsal soruları gündeme getiriyor. Mekânsal olarak her yöne ilerleyen, sinemanın olanakları ve insan algısı elverdiğince “her yerde” olmaya çalışan bir anlatı var karşımızda.
Film; hikâye, kadraj, karakterler ve evren gözümüzün önünde durmaksızın parçalara bölünüp çoğalıyor.
Filmi izlerken elbette izleyicinin aklına da “Çoklu Evren” sorusunun düşmemesi imkânsız görülüyordu. Peki, Çoklu Evren gerçekten var mı? Astrofizik prosefösörleri bu zamana kadar hangi açıklamalarda bulundu. Haberimizin devamında bu konuyu detaylı inceleyelim.
Çoklu evren; birbirinden farklı, gözlemlenebilir evrenlerin hipotezsel toplamı olarak tanımlanır. Çoklu evren sonlu ve sonsuz var olan muhtemel evrenlerin hipotezsel bütünü olup bu evrenler var olan her şeyi; mekân, zaman, madde ve enerji ile fizik kanunları ve fizikî değişimleri kapsar. Bu evrenlere “alternatif evrenler” ya da “paralel evrenler” de denebilir.
Çoklu evren kavramına başlıca kozmoloji, kuantum mekaniği ve felsefede rastlanır. Çoklu evren kavramıyla genellikle bilinen gözlemlenebilir evrenin potansiyel farklı sürümleri ve dolayısıyla farklı tarihçeleri (geçmiş ve gelecekleri) kastedilir. Çoklu evrenin yapısı, her evrenin tabiatını ve bu evrenler arasındaki ilişkiyi içerir.
Bir sınıflandırmaya göre çoklu evreni meydana getiren evrenler birbirine bağlı olup belirli fizik ve matematik kuralları ile tanımlanmış çoklu bir sistemin parçası olarak bilinir. Bu modelde evrenlerin ortak bir kökeni olduğu ve birbirleri ile ilişkide oldukları varsayılır.
“Çoklu evren” terimini ilk kez Amerikalı felsefeci ve psikolog William James, 1895 yılında farklı bir bağlamda kullandı.
Çoklu evren teorisi, evrenimizin inanılmaz kalabalık bir evrenin sadece küçük bir üyesi olduğunu varsayıyor. Bu fikir, şimdilerde oldukça popüler bir teori olan “enflasyon teorisinden” doğdu. Teori 1980’de geliştirildi ve Büyük Patlama teorisinin eksik olduğu bazı bilgi boşluklarını doldurdu.
Büyük Patlama teorisi, evrenin kökeni için geçerli bir açıklama sunsa da bu açıklamada üç önemli sorun var. Her şeyden önce, evrenimizin düz geometrisini açıklamaz. Ayrıca, evrenimizle ilişkili monopol (manyetik tek kutup) problemini ve ufuk problemini de hesaba katmaz. Başka bir deyişle, Büyük Patlama teorisi evrenin yapısında neden bu kadar çok homojenlik olduğunu açıklamakta başarısız oluyor.
Daha popüler çoklu evren teorilerinden bazıları nelerdir?
Belki de bilimsel olarak en çok kabul gören fikir, enflasyonist kozmoloji olarak bilinen, büyük patlamadan sonraki küçük anlarda evrenin hızla ve katlanarak genişlediği fikrinden geliyor. Kozmik şişme, evrenin yapısı ve galaksilerin dağılımı gibi gözlemlenen birçok özelliğini açıklar.
Enflasyon teorisi nedir?
Kozmik Enflasyon Teorisi (Şişme Teorisi), genellikle Büyük Patlama Teorisinin bir uzantısı olarak görülür ve bir atom kadar küçük olan evrenin saniyenin çok küçük bir bölümünde kozmik oranlara genişlediğini öne sürer. Basitçe söylemek gerekirse, evren çok kısa sürede devasa hale gelmiştir.
Birçok kozmolog, bu hızlı şişmenin her yerde aynı anda bitmediğine inanıyor. Dolayısıyla, bu genişleme 13,8 milyar yıl önce evrenimiz için sona ermiş olsa da şişmenin hala devam etmekte olduğu ve çok sayıda başka evrenler yarattığı bölgeler olabilir. Bu senaryoda, her bir bireysel evrenin kendi varoluş yasalarıyla ortaya çıkması mümkün olabilir.
Şişme modelini, fizikçi Alan Guth 1979 yılında geliştirdi. Buna göre Evren’deki madde ile enerjinin büyük ölçeklerde gökyüzüne eşit dağılmasını buna borçluyuz.
Çoklu evren teorisi şu anda sağlam bilimsel kanıtlardan yoksun olsa da evreni gözlemleme yöntemlerimizdeki daha ileri teknolojik gelişmeler, önümüzdeki yıllarda paralel evrenlerin var olup olmadığını kesin olarak kanıtlayabilir.
Fizik Camiasındaki Bilim İnsanları Konu Hakkında Neler Söylemekte?
Çoklu evrenler hipotezi fizik camiasında çelişkili kaynaklara sahip. Fizikçiler çoklu evrenlerin var olup olmadığı ve bilimsel araştırmalar için uygun bir konu olup olmadığı konusunda farklı düşüncelere sahipler. Çoklu evren hipotezlerinden birini destekleyen bilim insanları ise şu şekilde sıralanabilir: Stephen Hawking, Stephen Weinberg, Brian Greene, Maz Tegmark, Andrei Linde, Michio Kaku, Clifford Johnson, David Deutsch, Leonard Susskind, Raj Pathria, Sean Carroll, Alex Vilenkin, Laura Mersini-Houghton ve Neil de Grasse Tyron.
Aksine eleştirenler ve çoklu evren sorusunun bilimsel olmaktan çok felsefik olduğunu, bu sorunun çürütülmediği için bilimsel olmadığını ya da sözde bilimsel olduğunu düşünen bilim insanları da var. Bunlar; Jim Baggott, David Gross, Paul Steinhardt, George Ellis ve Paul Davies.
Stephen Hawking
İngiliz fizik profesörü Stephen Hawking’in hayatını kaybetmeden önce üzerinde çalıştığı son araştırması, yaşadığımız evrene benzer başka evrenler de olabileceği önermesinde bulunuyor.
Araştırma ayrıca, paralel evrenlerin olduğuna dair kanıt bulunabilmesi için de astronomların yoluna ışık tutuyor.
Leuven Katolik Üniversitesinde görevli Belçikalı fizikçi Thomas Hertog ile çalışan Hawking’in makalesi, İngiliz fizikçinin ölümünden 10 gün önce High-Energy Physics adlı bilim dergisine verildi ve yayımlandı.
Hertog ve Hawking’in yeni makalesi ise bu teoriyi bir adım öteye taşıyor ve uzayın farklı fizik kanunlarının geçerli olduğu “cep evrenleriyle dolu olduğu” teorisi yerine, bu alternatif evrenlerin birbirinden çok da farklı olmayabileceğini ortaya koyuyor.
Hertog, “Eski teoriye göre çok çeşitli evrenler vardı, bazıları boş, bazıları cisimlerle dolu, bazıları çok hızlı genişleyen bazıları kısa ömürlü. Çok büyük farklar vardı.” diyor ve yeni teorinin de çoklu evreni “hepsi birbirine benzeyen ve idaresi daha kolay evren takımına” indirgediğini söylüyor.
14 Mart 2018’de hayatını kaybeden Hawking uzayla ilgili görüşlerini şöyle dile getirmişti:
“Yeryüzündeki yaşamın, aniden çıkabilecek bir nükleer savaş, genetiği değiştirilmiş bir virüs gibi felaketler ve giderek artan başka tehlikelerle yok olma tehdidiyle karşı karşıya olduğuna inanıyorum. İnsanoğlunun uzaya gitmediği sürece bir geleceği olduğunu sanmıyorum. Bu yüzden, insanların uzaya ilgi duymasını teşvik etmek istiyorum.”
Eğer Hawking haklıysa daha pek çok olgu paralel evren teorisiyle açıklanabilecek. Hawking’in geliştirdiği formül, makroskobik dünyasını tanımlamakla kalmayacak, Büyük Patlama ve onunla birlikte zaman ve uzay boyutlarının başlangıcını da hesaplanabilir hale getirecek. Böylece insan, evrenin en büyük gizemine, daha doğru bir yaklaşım gösterebilecek: Evrenin, var olmak için bir tanrıya ihtiyacı var mı? Yoksa varlığı, tamamen bilinen fiziksel yasalara mı dayanıyor?
Steven Weinberg
Weinberg ise hâlâ sicim kuramının ve çoklu evren modellerinin getirdiği sonsuz ihtimaller arenasını indirgemek için “İnsancı İlke’nin” kullanılması gerektiğini savunuyor. Steven Weinberg ve çoklu evren savunucularının içine düştüğü durum biraz da fizik ile metafizik arasındaki kalın çizginin bilim ilerledikçe incelmesine bağlanabilir. Şişme kuramı ve sicim kuramlarının öngörülerinden önce akademik literatürde hiçbir zaman ilgi görmeyen paralel evrenler hep bilim kurgu olarak algılanmış. 1980’ler ise paralel evren modelleri için bir dönüm noktası olmuş.
Peki, kendimle tanışmak istersem oraya nasıl giderim? Çoklu evrenler arasında seyahat edilebilir mi?
Ne yazık ki hayır. Bilim insanları, en azından şimdilik evrenler arasında seyahat etmenin mümkün olduğunu düşünmüyorlar.
Çoklu evrenlerin var olduğunu gösteren herhangi bir doğrudan kanıt var mı?
Evrenin bazı özellikleri çoklu evrenin varlığını gerektiriyor gibi görünse de, onun gerçekten var olduğunu gösteren hiçbir şey doğrudan gözlemlenmemiş durumda. Şimdiye kadar çoklu evren fikrini destekleyen kanıtlar tamamen teorik ve bazı durumlarda felsefi.
Bazı uzmanlar, büyük patlamanın bizim varoluşumuz için tam olarak doğru olan, kusursuzca dengelenmiş bir evren yaratmasının büyük bir kozmik tesadüf olabileceğini savunuyor.
Diğer bilim insanları da herhangi bir sayıda fiziksel evrenin var olma olasılığının daha yüksek olduğunu ve hayatta kalmamız için doğru özelliklere sahip olan evrende yaşadığımızı düşünüyorlar.
Son olarak konu hakkında Yönetmen Paul Trillo fizikçi Brian Greene ve bilişsel bilimler araştırmacısı Douglas Hofstadter’dan esinlenerek çoklu evrenleri anlatan kısa bir video filmi oluşturarak bizleri bu düşünce için düşünmeye sevk etti.
Derleyen: Tuğba Akkesen