En son ne zaman kayan bir yıldız gördüğünüzü hatırlıyor musunuz? Peki aslında yüzyıllardır yıldız kayması olarak adlandırılan olayda aslında kayan bir yıldız olmadığını biliyor musunuz? Bu nasıl olur diye düşünüyorsanız gelin birlikte uzay taşlarını tanıyalım.
Şehir ışıklarından uzakta berrak bir gecede gökyüzünde ufak bir ışık huzmesinin hızla süzülüp gittiğini görmüşsünüzdür. Belki kayan yıldız ismine takılıp bu yıldızlar nereye kayıyor diye de düşünmüşsünüzdür. Yüzyıllardır insanlar bu olaya kayan yıldız veya yıldız kayması diyor ama burada “kayan” aslında bir yıldız değil.
Gördüğünüz şey, uzayda uçarken Dünya atmosferine giren ve büyüklüğü bir çakıl taşı ya da kum tanesi kadar olabilen bir gök taşı (İngilizcede meteor). NASA‘ya göre bu kaya parçası o kadar hızlı hareket ediyor ki gezegenimizi çevreleyen katmana düşerken parlıyor ve genellikle yere değmeden yanıp kül oluyor.
Burada konuya bir virgül koyalım ve bir gök taşının ne olmadığına bir bakalım. Birçok uzay taşı türü var ve terimler bazen kafa karıştırıcı olabiliyor.
NASA’nın bir videosunda asteroit uzmanı Ryan Park konu hakkında kısaca, “Asteroitler kayalıktır, kuyruklu yıldızlar buzludur ve meteorlar bunlardan çok daha küçüktür ve gökyüzünde gördüğünüz kayan yıldızlardır.” diyor.
Asteroitler, meteorlar ve kuyruklu yıldızlar arasındaki fark
Bir asteroidi güneşin etrafında dönen büyük ama bir gezegenden daha küçük kayalık bir nesne olarak düşünebilirsiniz. Asteroitlerin çoğu, Mars ve Jüpiter’in yörüngeleri arasındaki bir enkaz halkası olan asteroit kuşağında bulunur. Bu kayalık molozlar yaklaşık 4,6 milyar yıl önce güneş sisteminin oluşumundan geriye kalmıştır. Farklı şekillere sahip olan asteroitlerin bazıları kendi etraflarında dönen “aycıklarla” hareket eder.
Asteroitlere benzer şekilde kuyruklu yıldızlar da güneşin yörüngesinde dolanır ancak kuyruklu yıldızlar güneş sisteminin dışında oluşmuş parlak bir buz, toz ve kaya topudur. Bu taşlı kartopu Güneş’e yaklaştığında buzlu kısımları parçalanmaya başlar. Kayan yıldızlar bazen parlayan bir çizgi oluşturdukları için kuyruklu yıldızlarla karıştırılır ancak kuyruklu yıldızın milyonlarca mil uzunluğundaki kuyruğu uzayda buharlaşan buz ve tozdan ibarettir.

Öte yandan gök taşları (meteor ya da meteorit de deniyor), genellikle bir çarpışma sırasında kopan asteroit, kuyruklu yıldız ya da gezegenlerin küçük parçalarıdır. Bilim insanları Dünya’ya her gün yaklaşık 48,5 ton meteor yağdığını tahmin ediyor. Bu uzay taşlarının çoğu atmosferde buharlaşıyor ya da okyanuslara düşüyor.
Gök taşı mı meteor mu meteorit mi tartışmasına dahil olmak isterseniz ufak bir bilgi verelim. Amerikan Doğa Tarihi Müzesi‘ne göre, hava sürtünmesi nedeniyle yaklaşık 3.000 Fahrenheit dereceye ulaşan ve atmosferden düşüp yere ulaşan taşlar meteorit (Türkçede yine meteorit veya gök taşı) olarak adlandırılıyor.
Dünya üzerinde keşfedilen 60.000’den fazla meteor var. NASA’ya göre bunların büyük çoğunluğu asteroitlerden geliyor ancak yüzde 0,2’lik küçük bir kısmı Mars veya Ay’dan geliyor. Bunlardan en az 175 tanesinin Kızıl Gezegen kaynaklı olduğu tespit edilmiş.

Dünya yüzeyine inen pek çok uzay taşı Antarktika’da bulunuyor çünkü bu taşların donmuş düzlüklerde fark edilmeleri nispeten daha kolay.
Dünya üzerinde görülen ilk gök taşı
Kayıtlara geçen bilinen ilk gök taşı düşüşü 1492 yılında gerçekleşmiş. Bazı tarih kitaplarında ve el yazmalarında o yıl için bahsedilen tek önemli dünya olayı bu. Orta çağda keşfedildiği kasabanın adıyla anılan Ensisheim meteoru, o yılki kayıtlara bakıldığında Kristof Kolomb’un keşiflerini bile gölgede bırakıyor.
Derleyen: İsa Arslan