- Psikologlar, yalnızlık dönemlerinde yaratıcılığın nasıl ortaya çıktığını keşfetmek için 2.000’den fazla katılımcıyla bir anket gerçekleştirdi.
- Farklı düşünmede üstün olan ve benzersiz fikirler üreten bireylerin, düşünceleriyle baş başa bırakıldıklarında can sıkıntısı yaşama olasılıklarının daha düşük olduğu keşfedildi.
- Bu düşünme farklılıklarını anlamak, refahı ve genel sağlığı iyileştirmeye yönelik müdahaleler için umut vaat ediyor.
COVID-19 salgını, uzun süreli yalnızlığın birçok insan için tatsız olduğunu ortaya çıkardı. Bununla birlikte bazı kişiler, yaratıcı hikâye anlatımı ve düşüncelerin serbest çağrışımını yaparak iç gözlem fırsatını değerlendirdi.
Bu fenomeni gözlemlemek için araştırmacılar, 90 gönüllüyü dikkat dağıtıcı olmayan bir odada 10 dakika yalnız kalmaya ve filtrelenmemiş düşüncelerini seslendirmeye davet etti. Spontane fikirlerini analiz etmek, yaratıcı düşünmenin bilişsel süreçlerine dair içgörüler sağladı. Yaratıcı bireyler daha çağrışımsal bir düşünme stili sergilediler, fikirlerini özgürce ifade ettiler ve yalnız kaldıkları anlarda daha az can sıkıntısı yaşadıklarını belirttiler.
2.612 katılımcıyı içeren bir takip çalışması, bu bulguları doğrulayarak yaratıcı bireylerin COVID-19 karantinaları sırasında daha az can sıkıntısı yaşadıklarını gösterdi. Araştırma, özellikle meşguliyetin ve dijital dikkat dağıtıcı unsurların hâkim olduğu bir toplumda yaratıcılığı benimsemenin ve derinlemesine düşünme anlarının tadını çıkarmanın faydalarını öne sürüyor.
Araştırmacılar, artan bunalım ve dijital cihazlara bağımlılığı göz önünde bulundurarak evlerde, iş yerlerinde ve okullarda rahatlamayı teşvik eden ortamlar oluşturulmasını öneriyor. Çalışma, Creativity Research Journal’da yayımlandı.
Derleyen: Merve Nur Sözen
Boşuna dememiş Üstad Edip Cansever “İnsanın insana verdiği en değerli şeydir yalnızlık.”