İnternet kullanıcıları olarak dijital medya ile etkileşimimiz, iki binlerde büyük ölçüde değişti. Özellikle son on yılda, dijital dünyanın aktif katılımcıları olmaktan çıkıp önlerine konanı sorgusuz sualsiz kabul eden “dijital tüketiciler” hâline geldik. Bu değişim, çoğunlukla içerik tüketmek amacıyla kullanılan mobil cihazların yaygınlaşmasıyla daha da güçlendi.
Hâl böyle iken bu yazıda bu değişimin sonuçlarını ve mobil cihazların bizi dijitalin aktif kullanıcılarından pasif tüketiciliğe itişini inceleyeceğiz. Bunlara ek olarak dijital medyanın, bu değişime nasıl ön ayak olduğunu ve hayvani güdüleri nasıl sömürdüğünü de konuşacağız.
Aktif katılımcıdan pasif tüketiciye
Doksanlar ve iki binlerde, internete erişmek için çoğunlukla bilgisayarlar kullanılıyordu. Bilgisayar kullanan internet kullanıcıları, bu dönemde içerik oluşturma konusunda daha aktifti. Çoğu internet kullanıcısı; forumlar, bloglar ve kendi internet siteleri yoluyla dijital dünyaya katkı sağlıyordu. İnternette insanların kendi ürettikleri yoluyla etkileştikleri ve birbirlerinin sitelerine link verdikleri doğal bir ekosistem havası vardı. Peki, interneti aktif olarak kullanan paydaşlar nasıl tüketiciye dönüştü? Bu sorunun cevabı, mobil cihazlar.
Mobil cihazların yaygınlaşmasıyla internet, daha kolay erişilir hâle geldi. Paydaş olan çoğunluk, yerini yavaş yavaş tüketicilere bıraktı. Kişisel internet siteleri artık kullanımdan kalktı denebilir. Bir zamanlar herkes blog yazarken şimdi insanlar yerine çoğunlukla Microsoft gibi şirketler blog yazıyor. Blogun işlevi olan fikir, haber ve tavsiye paylaşma işini sosyal medya platformları üstlendi. Benzer şekilde forumlar, Reddit veya ekşi sözlük gibi sosyal medya platformlarına dönüştü. Bugün markalar mobil cihaz kullanıcılarını artık tüketici ile eş anlamlı olarak kullanıyor.
İnternet kullanıcıları için mobil cihazlar neden sorunlu?
Akıllı telefon ve benzeri mobil cihazlar eğlence ve sosyal medya platformlarına kolay erişim sağlıyor. Ama bu cihazlar, bilgisayarlar gibi içerik üretim potansiyeli yüksek araçlar değiller. Örneğin, bilgisayarlarla grafik tasarımı veya yazılım geliştirme gibi üretim odaklı işler yapılabiliyor. Fakat mobil cihazların kullanım alanı sosyal medya, satın alma uygulamaları ve video izleme uygulamalarıyla sınırlı. Bu sebepten mobil cihazlar, insanların aktif olarak kullandığı iletişim araçlarından ziyade minyatür televizyonlara benziyor.
Sosyal medya ve benzeri eğlence platformlarını kullanan internet kullanıcıları, bunlara çoğunlukla mobil cihazlardan bağlanıyor. Mobil cihaz kullanıcıları, bu platformlarda sürekli bir bilgi ve eğlence içeriği akışına maruz kalıyor. Bu akışa kapılan insanlar, bu uygulamaların arkasındaki algoritmaların etkisiyle farkında bile olmadıkları sorgulamadan kaydırma davranışına alıştırılıyor. Düşünmeden eğlenceye yönlendiren bu yol, başarılı olduğu gibi sürekli bir tüketme tutumuna yol açıyor. Tanıdık geldi mi?
İnternet kullanımındaki bu dönüşüm, insanların bilgiye bakışını da etkiledi. Sosyal medya paylaşımlarında insanlara sunulan bilgi kırıntıları, insanların gerçekten bir şeyler öğrendikleri yanılgısına kapılmasına sebep oldu. Viral videolar gibi bilgi içerebilen ama aslında amacı eğlendirmek olan içerikleri tüketen insanlar, kendilerini önlerine konanı sorgulamadan bir sonraki videoyu izlerken bulmaya başladı.
İnsan, doğası gereği her yaptığını bir mantığa oturtmaya çalışır. Bu yüzden bu sonu gelmeyen akışa kendilerini kaptıran insanlar, hem eğlenip hem derin bir şeyler öğrendiklerine kendilerini ikna ediyor. Gerçekte ise sadece önlerine konan içeriği tüketiyorlar. İnsanlar bu yüzden farkında bile olmadan sahip oldukları cihazların kölesi hâline geliyor. Bugün sayısız insan, ellerinde telefonlarla gecenin bir yarısı sosyal medya uygulamalarında ekran kaydırırken uyuyakalıyor.
Tepki veren yerine “etken zihniyetli” olmanın önemi
İnternetteki dijital uyuşukluktan kurtulmanın en iyi yollarından biri, önümüze her konana tepki vermek yerine “etken zihniyetli” olmak. Etken zihniyetli olmak, bizi pasifleştirmeye çalışan odaklara direnmeyi gerektirir. Bu zihniyet sayesinde sadece dış uyaranlara tepki veren bir etkisiz eleman olmak yerine kendi tepkilerimizin, seçimlerimizin ve davranışlarımızın kontrolünü ele alabiliriz. Etken zihniyetli olmak, karşılaştığımız içeriğe eleştirel bir bakışla bakmayı ve bu içeriğin sağladığına ek bakış açıları aramayı da gerektirir.
Medya güdümlü günümüz dünyasında her türlü içeriğe şüpheyle yaklaşmak aşırı derecede önemli. Çünkü kâr amaçlı kuruluşlar, geçerli sınırlar dahilinde kâr için işlerine ne geliyorsa yapıyor. Medya da bu düsturdan münezzeh değil. Bu sebeple medyadan duyduklarımızı ve gördüklerimizi sorgusuz sualsiz kabul etmek, medyayı kendi çıkarları için bizi kullanmaya davet etmek anlamına geliyor.
Türkiye’deki “sahte haber yaptırma sektörü” medyanın para için yaptıklarına güzel bir örnek. Yandaş olsun veya olmasın, parayı bastırdığınızda Türkiye’nin en büyük gazetelerinin sitelerinde istediğiniz haberi yayımlatabiliyorsunuz. Siber güvenlik uzmanı Utku Şen, 2020’de tam da bunu yaptı. Uydurma bir haber yayımlatmak isteyen Şen, bir foruma gitti ve “işin adamını” buldu. Sonra uydurma bir haber yazdı ve bunu en az fiyat isteyen medya platformuna servis ettirdi. İhlas Haber Ajansı haber sitesinde yayımlanan bu rezilliğe, şuraya tıklayarak siz de şahit olabilirsiniz.
Özellikle Türkiye bağlamında, büyük yalan haberler internetten değil medya kuruluşlarından çıkıyor. Türk medyasının üretmeye bayıldığı duygu sömürüsüne dayalı içerikler, önüne konana tepki veren tüketiciler olmak yerine bilinçli seçimlerin insanı olmanın önemini daha da artırıyor. Medya manipülasyonunun yarattığı gelgitlere kapılmak yerine kendi seçimlerimizle hareket etmek elzem. Bu yaklaşım sayesinde tepkiye dayalı davranışlardan ve tuzaklardan kaçınabiliriz.
Tetiklenmemek
Medya, sadece internette veya sadece Türkiye’de değil her yerde manipülasyon yapar. Dijital olsun olmasın, her türlü medya platformu kamuoyunun fikirlerini şekillendirir. Bunu da duygusal tepkileri tetikleyerek yapar. İnsanların ilgisinden pay kapmaya çalışan medya kuruluşları, insanların korku ve öfke gibi duygularına oynar. Çünkü medya kuruluşları, duygusal tepkilerin insanları ekranda tuttuğunu ve tepki verilen içeriğin yayılmasını sağladığını bilirler.
Unutulmamalıdır ki öfke, muhakeme yeteneğini gölgeler ve insanı manipülasyona daha açık hâle getirir. Öfkeli insanlar, fevri davranmaya yatkındır ve onların akla uygun düşünme yetileri daha azdır. Öfke tuzağına düşmeye direnmeliyiz, çünkü öfke insanı aptallaştırır. Öfke gibi aşırı duygular, bu duyguları bir amaç doğrultusunda uyandıran manipülatörlerin amaçlarına hizmet eder.
İnternet üzerindeki medya platformları, aşırı duygu ve tepkinin bağlantısını iyi bilir. İnsanların fikirlerini etkileyerek davranışlarını kontrol etmek için insanlarda aşırı duygu uyandırma yöntemleri kullanırlar. Bunun en basit örneklerinden birisi haberlerde müzik kullanımı. Bir dahaki sefere haberleri izlediğinizde arka planda çalan müziğe dikkat edin. Haberin üzerinizde yaratmaya çalıştığı endişe, gerilim ve dehşet duygularının müzikle bağlantısını fark edeceksiniz.
İnternet kullanıcıları ve hayvani güdülere oynamak
Teknoloji her ne kadar ilerlemiş olsa da biz, binlerce yıl önce vahşi doğadan korunmak için mağaralarda yaşamayı akıl eden insanlardan pek farklı değiliz. Bugün belki av peşinde koşmuyoruz ama istediğimiz bir işe girdiğimizde hissettiğimiz başarı duygusu, o zamanlarda yaşamış ilkel insanın avını yakaladığında hissettiği duygu ile aynı. Farklı olan ise hikâyeler.
Mağaralarda yaşayan insanlar, nasıl kendi hikâyelerini anlatmak için duvarlara çizimler yaptıysa biz de kendi hikâyelerimizi değişik yollarla anlatıyoruz. Çoğumuzun konuşarak anlattığı hikayeler, içinde yaşadığımız toplumu şekillendiriyor. Toplumda dinlediğimiz hikâyelerle birey olarak biz şekil alıyoruz. Hikâye anlatıyoruz ve dinliyoruz, çünkü insanlar dünyayı hikâyelerle anlamlandırır.
Haberlerin İngilizcedeki diğer bir adı da hikâyedir (story). Aslında birer hikâye olan haberler, bizim toplumda anlatageldiğimiz hikâyeleri de şekillendirir. Medya platformlarının bizden almak istediği tepkiler ne kadar öngörülebilir olursa onların hikâyeleri şekillendirmeleri o kadar kolay olur. Bu sayede insanların fikirleri ve davranışları üzerinde hakimiyet kurmaları da kolaylaşır. Kasıtlı olarak tepki alma amaçlı üretilen içeriklere tepki vermeyi reddederek özgürlüğümüze ve eleştirel düşünme yeteneğimize sahip çıkabiliriz.
Medya bizi nasıl kontrol ediyor?
İnternet dünyasının dijital ortamları, insan davranışlarını tahmin etmeyi her zamankinden daha kolay hâle getirdi. Girdiğimiz her sitenin, yaptığımız her alışverişin, beğendiğimiz her paylaşımın bir kaydı var. Bunlar, büyük veri analizi ve yapay zekâ teknolojileriyle işleniyor. Sonrasında bunlara dayalı davranış modelleri oluşturuluyor. Bu sayede reklamcılık, pazarlama ve siyaset gibi alanlardaki insan davranışları çözümleniyor. Peki dijital medya, çözümleme ve tahminler sayesinde insanları nasıl yönlendiriyor?
Dijital medya platformları, insanları kendine bağlamak için porno endüstrisinin kullandığına benzer bağımlılık stratejileri kullanıyor. İnsanları sansasyonel içerik akışıyla sürekli besleyerek bağımlılık yaratan döngüler yaratıyorlar. İnsanlara özellikle seçilmiş bilgiler sunarak anlatıları kontrol ediyorlar. İnsanların ön yargılarını ve peşin hükümlerini istismar ederek olayları çarpıtılmış veya tek taraflı bir şekilde sunuyorlar. Tüm bunların temel amacı ise kontrol.
İnsan davranışlarının yönlendirilmesinde kullanılan temel araçlardan birisi öngörülebilir davranışlardır. Sosyal medya ve haber platformları gibi medya kuruluşları, insanların davranış kalıplarını inceler. Daha sonra topladıkları verileri analiz ederek insanların belli uyaranlara tepkisini öngörür. Bu veri ve tahminler, korku veya öfke gibi temel duyguları tetikleyen içerikler üretmek için kullanılır. Çünkü bu platformlar, hayvani güdülere daha bağlı olan insanların davranışlarının daha kolay öngörülebilir olduğunu bilir. Bu sayede onları daha kolay kontrol edebilir.
Öngörülebilir davranışın dikkate değer bir örneği porno bağımlılığıdır. Sürekli pornoya maruz kalmak, insanlardaki dopamin salınımını tetikler ve zevk hissi yaratır. Bu his, aynı zevki tekrar tatmak isteyen insanı daha fazla porno içeriği aramaya yönlendirir. Zaman içinde pornoya tekrar tekrar maruz kalan beyin, bu içeriğe duyarsızlaşır. Aynı uyarılma seviyesine ulaşmak isteyen insan, kendini yeni ve aşırı içeriğe ihtiyaç duyarken bulur. Bu, internet kullanıcıları olan insanları istenen uyarılma seviyesini korumak için sürekli daha aşırı veya çeşitli materyaller aradıkları, artan bir tüketim döngüsüne yönlendirir. Buradaki döngünün dehşetini anlayacağınızı umuyorum.
İnternet kullanıcıları algoritmalarla nasıl manipüle ediliyor?
Dijital medya platformları, porno bağımlılığı gibi illetlerden tabii ki haberdar. Bu bağımlılıkların nasıl tetiklendiğini bilen dijital medya platformları, kendi içerikleriyle bağımlılığa benzer sonuçlar elde etmek için çalışıyor. “Clickbait” terimini duymuşsunuzdur. Bu yöntem, yanıltıcı başlıklarla bireyi bir makale ya da videoya tıklamaya teşvik etme üzerine kurulu. Daha çok tık daha çok görüntülenme ve daha çok görüntülenme, daha çok reklam geliri getiriyor.
Dijital medyanın en büyük manipülatörlerinden olan sosyal medya platformları, algoritma denen ve kullanıcıları platformda tutmak için tasarlanan kurallara göre işler. Algoritmalar, kullanıcının içerikle ve diğer kullanıcılarla etkileşimini en üst düzeyde tutmak için tasarlanmıştır. Algoritmanın içerik görüntülenmesinde oynadığı rolü bilen içerik üreticileri genelde algoritmaya oynar. Örneğin, aynı tür videoların belli dönemlerde YouTube’da popüler olması tesadüf değil.
Algoritma, internet kullanıcıları tarafından görüntülenen içeriği kullanıcıdan ve kullanıcı grubundan elde edilen verilere göre kişiselleştirir. Bu kişiselleştirme işinin Türkçesi şu: Sizin tercihleriniz, ön yargılarınız, yaş grubunuz ve platformun bildiği diğer özellikleriniz neyse platform, gördüğünüz içeriği ona hitap edecek şekilde uyarlıyor. Bu “kişiselleştirilmiş” içerik, sizde olanı size yansıttığı için mevcut inançlarınızı güçlendiriyor ve bakış açınızı daraltıyor. Alternatif bakış açıları sunulmayan insanlar, algoritmanın yarattığı yankı odalarında fikirlerine daha da sarılıyor ve bu durum kutuplaşmaya yol açıyor.
Sonuç
Dijital ortam, hayatımızın ayrılmaz bir parçası hâline geldi. Bu durumda sosyal medya hesabı açmayın, internette gezinmeyin veya akıllı telefon kullanmayın gibi tavsiyelerin pek bir anlamı yok. Asıl önemli olan, dijital medyada aktif katılımdan pasif tüketime geçişin farkına varmak. Dijital içerikle muhatap olurken bu farkındalığa sahip, bilinçli ve aktif bir katılımcı olmaya çalışmak gerekiyor.
Dijital içerikle bilinçli olarak etkileşime geçmenin yolu, tepkisel davranışların çekimine direnmekten ve eleştirel düşünmekten geçiyor. İnternet kullanıcıları olarak medya tarafından kullanılan stratejileri anlayarak medya manipülatörlerinin tuzaklarına düşmekten korunabilir, düşüncelerimiz ve davranışlarımız üzerinde kontrol sahibi olabiliriz.