- Libya’nın güneydoğusu ve Mısır’ın güneybatı kesimlerindeki çölün belirli bir bölümünde bulunulduğunda kumlu araziye dağılmış sarı cam parçalarına rastlanabilir.
- Almanya, Mısır ve Fas’taki üniversiteler ve bilim merkezlerinden araştırmacılarla birlikte, Libya çöl camının bir gök taşının Dünya yüzeyine çarpmasıyla oluştuğu belirlendi.
- 1996 yılında bilim insanları, camın yaklaşık 29 milyon yaşında olduğunu belirlediler. Camın kaynak malzemesinin, karışık kil mineralleri ile demir ve titanyum oksitlerle kaplanmış kuvars tanelerinden oluştuğu öne sürüldü.
Büyük Kum Denizi Çölü, Mısır ve Libya’yı birbirine bağlayan 72.000 km²lik bir alan üzerine uzanıyor. Libya’nın güneydoğusu ve Mısır’ın güneybatı kesimlerindeki çölün belirli bir bölümünde bulunulduğunda, kumlu araziye dağılmış sarı cam parçalarına rastlanabilir. Doğal camlar, dünyanın birçok yerinde bulunur. Buna Avrupa’daki Ries kraterinden moldavitler ve Fildişi Sahilinden tektitleri örnek verebiliriz. Ancak hiçbiri, Libya çöl camı kadar silika açısından zengin değil ve bu kadar büyük topaklar hâlinde yüksek miktarda bulunamaz. Ancak bu cam çeşidi, ilk olarak 1933 yılında bilimsel bir makalede tanımlanarak “Libya çöl camı” olarak adlandırıldı. Mineral koleksiyoncuları, görece nadirliği ve gizemi nedeniyle ona değer veriyor.
Camın kökeni, bir asra yakın bir süre bilim insanları arasında tartışma konusu oldu. Bazıları bu camın Ay’daki volkanlardan kaynaklanmış olabileceğini öne sürüyor. Kimi de camın yıldırım çarpması sonucu oluşmuş olabileceğini öne sürüyor. Diğer teoriler ise bu camın tortul ya da hidrotermal süreçlerin bir sonucu olduğunu söylüyor. Yani havada büyük bir meteor patlamasından kaynaklandığı ya da yakındaki bir meteor kraterinden geldiğini öne sürüyor. Gelişmiş mikroskopi teknolojisi sayesinde, bilim insanlarının sarı camın oluşumu hakkında soruların cevabını bulduklarına inanılıyor. Almanya, Mısır ve Fas’taki üniversiteler ve bilim merkezlerinden araştırmacılarla birlikte, Libya çöl camının bir gök taşının Dünya yüzeyine çarpmasıyla oluştuğu belirlendi.
1996 yılında bilim insanları, sarı camın yaklaşık 29 milyon yaşında olduğunu belirledi. Daha sonra yapılan bir çalışma, sarı camın kaynak malzemesinin karışık kil mineralleri ile demir ve titanyum oksitlerle kaplanmış kuvars tanelerinden oluştuğunu öne sürdü. Büyük Kum Denizi Çölünün ilgili bölgesindeki eşleşen kaynak malzemeden daha eski olduğu için bu son bulgu, daha fazla soruyu beraberinde getirdi. Basitçe söylemek gerekirse bu kaynak malzemeler, 29 milyon yıl önce o bölgede mevcut değildi.
Şu anda bu konuya dair araştırmayı Western Cape Üniversitesinde öğretim görevlisi Elizaveta Kovaleva yürütüyor. Sarı cam hakkındaki son çalışma için araştırmacılardan biri, Libya’nın güneydoğusundaki Al Jaouf bölgesinde cam toplayan bir yerel halktan iki parça cam elde etti. Alınan cam örnekleri, bir kâğıt tabakasının kalınlığından 20.000 kat daha küçük olan küçük malzeme parçacıklarını görünmesini sağlayan son teknoloji ürünü bir transmisyon elektron mikroskobu (TEM) tekniğiyle incelendi. Bu yüksek oranda mikroskobik büyütme tekniği kullanılarak bu camdaki küçük mineraller bulundu (farklı zirkonyum oksit türleri (ZrO₂)).
Mineralleri, atomları düzenli üç boyutlu zarları oluşturan kimyasal elementler oluşturuyor. Atomlar, her mineral için benzersiz olan bir kristal kafes içinde bir araya geliyor. Aynı kimyasal bileşime sahip olup farklı atomik yapıdaki (atomların kristal kafes içine farklı şekillerde bir araya gelmesi) mineraller “polimorf” olarak adlandırılıyor. Libya çöl camında gözlemlenen bir ZrO₂ polimorfu “kübik zirkonya” olarak adlandırılıyor (bazı mücevherlerde elmasların sentetik ikamesi olarak görülen tür). Bu mineral, yalnızca 2,250°C ile 2,700°C arasındaki yüksek sıcaklıklarda oluşuyor.
Gözlemlenilen bir başka ZrO₂ polimorfu, orto-II veya OII olarak adlandırılan çok nadir bir polimorf türü ve çok yüksek basınçta oluşuyor (yaklaşık 130.000 atmosfer, bir basınç birimi). Bu tür basınç ve sıcaklık koşulları, camın meteor çarpması kaynaklı olduğunun kanıtlanmasını sağladı. Çünkü bu tür koşullar, yer kabuğunda ancak bir gök taşı çarpması sonucu veya atom bombası patlaması sonucu elde edilebilir. Eğer bilim insanlarının bulduğu bulgular doğru ise gök taşının Dünya yüzeyine çarptığı ana kraterin yakınlarda olması gerekiyor. GP ve Oasis olarak adlandırılan ve bilinen en yakın meteorit kraterleri sırasıyla 2 km ve 18 km çapındalar ve test edilen camın bulunduğu yerden oldukça uzaktalar. Bu kraterler, tek bir noktada yoğunlaşmakta olan bu kadar büyük miktardaki çarpma camı için ana krater olarak kabul edilemeyecek kadar uzak ve küçük.
Muhtemelen jeofizik ile birlikte uzaktan algılama çalışmaları şeklinde daha fazla araştırma yapılması gerekecek. Bu makale Creative Commons lisansı altında The Conversation’dan yeniden yayımlandı. Haberin hazırlandığı makalenin orijinaline buradan ulaşabilirsiniz.
Derleyen: Burçin Bağatur