- Bilim insanları, Ay’da yeni bir jeolojik çağın başladığını ve artık bunun ay yüzeyi üzerinde insanların en büyük etkiye sahip olduğu gerçeğini yansıttığını öne sürüyor.
- Araştırmacılar Ay’ın bu yeni dönemine “Ay Antroposeni” adını verdi.
- 1959 yılında ilk insan yapımı uzay aracı olan Sovyet uzay aracı “Luna 2”, ay yüzeyine çarparak ilk insan yapımı krateri oluşturdu ve yeni bir değişim döneminin başlangıcının işareti oldu.
- Atmosfer alanı bulunmayan Ay’ın yüzeyinde rüzgâr veya yağmur kaynaklı erozyon görülmüyor; bu da insanların Ay yüzeyi üzerindeki etkilerinin esasen kalıcı olduğu anlamına geliyor.
Bir grup bilim insanı, Ay’da yeni bir jeolojik çağın başladığını ve artık bunun ay yüzeyi üzerinde insanların en büyük etkiye sahip olduğu gerçeğini yansıttığını öne sürüyor. Araştırmacılar ayın yeni dönemine “Ay Antroposeni” adını verdiler.
Kansas Üniversitesinde doktora sonrası arkeoloji araştırmacısı ve yeni bir makalenin başyazarı olan Justin Holcomb yaptığı açıklamada, “Kültürel süreçler Ay’daki jeolojik süreçlerin doğal arka planını geride bırakmaya başlıyor. Çok geç olmadan ay yüzeyi üzerindeki etkimizle ilgili tartışmaları başlatmayı amaçlıyoruz.” diyor. Yeni çalışma 8 Aralık’ta Nature Geoscience dergisinde yayımlandı.
Antroposen ya da Dünya’da insan kaynaklı değişimlerin yaşandığı jeolojik bir çağ fikri, son 50 yılda giderek daha fazla kabul görmeye başladı. Kavram artık bilim insanları tarafından genel kabul görse de kesin başlangıç noktası ve tanımı hâlâ tartışılıyor: Sanayi devriminin başlangıcı ve ilk atom bombasının patlatılması da dâhil olmak üzere birçok dönüm noktası olay var.
Ay söz konusu olduğunda ise durum daha netleşiyor. 1959 yılında ilk insan yapımı uzay aracı olan Sovyet uzay aracı “Luna 2”, ay yüzeyine çarparak ilk insan yapımı krateri oluşturdu ve yeni bir değişim döneminin başlangıcının işareti oldu. O zamandan itibaren yıllar içerisinde insanlar Ay’ın yüzeyinde ayak izleri, gezginlerin bıraktığı izler, golf topları, bayraklar ve insan dışkısı torbaları gibi pek çok şey bıraktı.
Çalışmanın yazarları, bu insan faaliyetlerinin göründüğünden daha önemli olduğunu savunuyor. Ay yüzeyinde bir kez, örneğin bir meteor çarpması yoluyla bir değişiklik yapıldığında, bu çok uzun bir süre devam eder. Atmosfer alanı bulunmayan Ay’ın yüzeyinde rüzgâr veya yağmur kaynaklı erozyon görülmüyor. Bu da insanların Ay’ın yüzeyi üzerindeki etkilerinin esasen kalıcı olduğu anlamına geliyor.
Bilim insanlarının Dünya’nın uydusuyla ilgili yeni bir dönemin ilanını etme konusundaki önerisi, yakın gelecekte Ay’a yapılması planlanan çok sayıda görev göz önüne alındığında özellikle zamanlama açısından manidar. Yazarlar tarafından “yeni uzay yarışı” olarak adlandırılan bu hareketlilik, uzay turizmi ve ay madenciliği gibi özel faaliyetlerin yanı sıra NASA’nın 2025 yılında insanları aya geri götürmeyi ve nihayetinde bir “Ay ana kampı” geliştirmeyi amaçlayan “Artemis misyonları” gibi ulusal çabaları da içeriyor.
University College London’da uzay ve iklim fiziği bölümünde profesör olan ve yeni çalışmada yer almayan Jan-Peter Muller, Live Science’a yaptığı açıklamada, “İnsan ırkının ay üzerinde büyük bir etki yaratmak üzere olduğu konusunda farkındalık yaratmanın çok değerli olduğunu düşünüyorum, çünkü orası tam bir ‘Vahşi Batı’.” dedi. Muller, “Bu özel teşebbüsle kullanılmayan doğal kaynaklar ile büyük miktarda zenginlik elde edilebilecek yeni kaynak alanların olduğunu görmeye başladığını” da sözlerine ekledi.
“Uzay mirasımızı” korumak, Ay Antropeseni önerisinin bir diğer önemli hedefi. Yazarlar, tıpkı Dünya’da atalarımızın mağara resimlerine ve eserlerine özen gösterildiği gibi, türümüzün Güneş sistemine yayılışını anlatan çeşitli kalıntıların da korunması gerektiğini belirtiyor. Holcomb, “Çalışmalarımızda yinelenen bir tema, Ay materyallerinin ve Ay’daki ayak izlerinin, korumaya kararlı olduğumuz arkeolojik bir kayda benzeyen değerli kaynaklar olarak önemi. Ay Antropeseni kavramı, Ay yüzeyi üzerindeki etkimizin yanı sıra tarihi eserlerin korunması üzerindeki etkimiz konusunda farkındalık ve tefekkür yaratmayı amaçlıyor.” dedi.
Diğer bilim insanları da insanlığın Ay üzerindeki kalıcı fiziksel etkisinin ve kültürel mirasının değerlendirilmesi gerektiği konusunda hemfikir. Londra Birkbeck Üniversitesinde gezegen bilimi ve astrobiyoloji profesörü olan ve makalede yer almayan Ian Crawford, Live Science’a gönderdiği e-postada, “Bence bu, insanları Ay üzerindeki insan faaliyetlerinin etkileri hakkında düşünmeye sevk edecek ilginç ve zamanında yapılmış bir öneri.” sözlerine yer verdi. Crawford ayrıca uzaydaki kültürel eserlerimizi korumanın önemli bir girişim olduğu konusunda da hemfikir: “En azından bazıları muhtemelen ‘UNESCO Dünya Mirası Statüsü’nü hak ediyor (başka bir dünyada olsalar bile!).” diyor.
Derleyen: Burçin Bağatur