- Geçtiğimiz aylarda yapılan bir çalışmayla vegan veya vejetaryen olmanın toplumda, özellikle de toplumsal cinsiyet kalıpları bağlamında nasıl algılandığı araştırıldı.
- Yapılan çalışmada, katılımcıların önemli bir kısmı et yemeyi erkeklikle ilişkilendirerek vegan tercihlerin erkekler için uygun olmadığına inandığını belirtti.
- Katılımcıların bir kısmı ise beslenme tercihlerinin moda olarak algılandığını, bazen de bilinçli bir etik veya sağlık tercihi yapmak yerine sadece modernizmi takip ettikleri için yadırgandıklarını dile getirdi.
Yakın zamanda yapılan bir çalışma, vejetaryen ve vegan diyetlerle ilişkili önemli toplumsal cinsiyet kalıp yargılarını ve toplumsal algıları ortaya çıkardı. Hem nicel bir anket hem de nitel odak gruplarından oluşan çalışma, vegan diyet uygulayan erkeklerin genellikle erkeklikten yoksun olarak algılandığını ve hem erkeklerin hem de kadınların beslenme seçimleri nedeniyle çeşitli sosyal zorluklar yaşadıklarını ortaya koydu.
Vejetaryenlik; et, kümes hayvanları ve balık tüketimini dışlayan bir diyet uygulaması. Vejetaryenler bu hayvan eti ürünlerini tüketmiyor ancak diyetlerine diğer hayvansal ürünleri dahil edebiliyor. Öte yandan veganlık bir diyetten daha fazlası. Veganlık genellikle gıda, giyim veya başka herhangi bir amaç için olsun, her türlü hayvan sömürüsünü ve zulmünü dışlamayı amaçlayan bir yaşam tarzı olarak kabul ediliyor. Bu, veganların tüm hayvansal ürünlerden kaçındığı anlamına geliyor.
Yemek yemenin sosyal bir faaliyet olması nedeniyle beslenmemizle ilgili yaptığımız seçimler, toplumsal norm ve beklentilerden etkilenmekte. Bu çalışma, vegan veya vejetaryen olmanın toplumda, özellikle de toplumsal cinsiyet kalıpları ve romantik ilişkiler bağlamında, nasıl algılandığını araştırmayı amaçlıyor. Varşova Üniversitesinde araştırmacı ve çalışmanın yazarı Dominika Adamczyk, “Bu konuyla ilgileniyorduk, çünkü birçok teorik çalışma et ile erkeklik arasında bağlantı kuruyor. Bir kişinin, özellikle de erkeklerin, algısının ne tür bir diyet uyguladıklarına ne kadar bağlı olduğunu görmek istiyorduk. Teorik düşünceleri, vegan/vejetaryen beslenen erkeklerin toplumdaki algısına ilişkin nicel ve nitel gözlemlere dönüştürmek istedik.” diye yazdı.
Çalışmanın ilk bölümünde araştırmacılar, 1.048 Polonyalı ile çevrim içi bir anket aracılığıyla görüştü. Örneklem cinsiyet, yaş, eğitim ve ikamet yeri açısından Polonya nüfusunu temsil ediyordu. Buna vejetaryen (%3,4) veya vegan (%1,3) olarak tanımlanan küçük bir katılımcı yüzdesi de dahildi.
Araştırmaya katılanlara vejetaryen ve vegan diyet uygulayan kişilere yönelik tutumlarını ölçmek için bir dizi soru soruldu. Anket, bu hayat tarzıyla ilgili olarak empati, duyarlılık, fiziksel güç ve sıkı çalışma kabiliyeti algılarını araştırdı. Katılımcılardan ayrıca partnerlerinin vejetaryen beslenmeye geçtiğini hayal etmeleri ve bu varsayımsal senaryoya verdikleri tepkileri tanımlamaları istendi. Katılımcıların önemli bir kısmının et yemeyi erkeklikle ilişkilendirerek vejetaryen beslenmenin erkekler için uygun olmadığına inandığı tespit edildi. Çalışma ayrıca kadınlara kıyasla erkeklerin, et yemeklerini daha lezzetli ve daha sağlıklı bulduğunu ortaya koydu. Bu durum, et tüketimini geleneksel erkek özellikleriyle ilişkilendiren daha geniş bir toplumsal inancı yansıtıyor.
Romantik ilişkiler açısından kadınlar, genellikle eşlerinin vejetaryen bir diyet benimsemesini kabullenirken erkekler, bu tür değişikliklere olumsuz baktı ve potansiyel olarak kendi yaşam tarzlarında değişiklik yapmaktan korktu. Çalışmanın ikinci bölümünde, altı odak grubunda 36 katılımcının yer aldığı nitel bir yaklaşım benimsendi. Katılımcılar, etik nedenlerle vejetaryen olanlar, sağlık nedenleriyle vejetaryen olanlar ve veganlar olmakla beraber cinsiyet türüne göre de ayrıldı. Hepsi 18 yaşın üzerinde olan ve altı aydan uzun süredir diyetlerini uygulayan katılımcılar, hayat tarzlarıyla ilgili deneyimlerini ve algılarını tartıştı. Çalışmanın bu bölümü vejetaryen ve veganların kişisel deneyimlerine ışık tutarak yaygın klişeleri ve sosyal zorlukları ortaya çıkardı. Katılımcılar, beslenme tercihlerinin moda olarak algılandığını, bazen de bilinçli bir etik veya sağlık tercihi yapmak yerine sadece modernizmi takip ettikleri için yadırgandıklarını belirtti. Bu yargılar, vegan veya vejetaryenleri şehirli yenilikçiler ve sol kanat siyasi ideolojilerle ilişkilendirmeye kadar uzanmakta. Vegan tercihlerin genellikle daha geniş bir yaşam tarzı veya siyasi ifadenin bir parçası olarak görüldüğü belirlendi.
Erkek katılımcılar tarafından daha spesifik bir dizi yargı kalıbı tanımlandı. Erkek katılımcıların, veg*n (bu ifade, hem vegan hem vejetaryen kişileri tek bir kelimeyle belirtmek için kullanılıyor) erkekleri genellikle fiziksel olarak zayıf, daha az erkeksi hatta eşcinsel olarak gördüğü tespit edildi. İlginç bir şekilde bazı kadın katılımcılar, bu stereotiplerin bir dereceye kadar doğru olduğuna inanmakta. Bu durum, vegan kadınların bazen et yemeyi erkeklikle eş tutan daha geniş toplumsal kalıp yargılardan etkilendiğini gösteriyor.
Adamczyk konuyla ilgili, “Bizi en çok şaşırtan şey, vegan erkeklerle ilgili olumsuz düşüncelerin vegan kadınlar arasında da mevcut olmasıydı. Vegan kadınların kendileri de bu tür basmakalıp düşüncelere sahip olmalarına şaşırdılar. Rasyonel düzeyde vegan beslenmenin, kişinin erkekliğiyle ilgili olmadığını biliyorlar. Bence bu gözlem, et yeme ile erkeklik arasındaki bağlantının ne kadar güçlü olduğunun altını çiziyor.” ifadelerinde bulundu.
Arkadaşlarının ve ailelerinin vegan diyet uygulayan bireylere karşı tutumları da bir başka sosyal zorluk olarak kaydedildi. Katılımcılar sıklıkla sosyal çevrelerinde anlayış ve kabul eksikliği ile karşılaştıklarını belirtti. Bu durum, sağlık ve esenlikleriyle ilgili endişelerden düpedüz alay etmeye veya onları et yemeleri için kandırmaya yönelik girişimlere kadar uzanıyordu. Beklenenin aksine katılımcılar, diyetleri nedeniyle romantik ilişkiler kurma veya sürdürme konusunda önemli zorluklar bildirmedi. Bunun yerine, ilginç bir örüntü ortaya çıktı. Kadınlar, genellikle bağımsız olarak vegan diyete başlarken erkekler genellikle kadın partnerlerinden etkilenerek vegan olmuşlardı.
Partnerlerden birinin vegan olduğu ilişkilerde, diğer partnerin de genellikle yemek hazırlamada kolaylık gibi pratik nedenlerden dolayı diyeti kademeli olarak uyarlaması yaygın. Adamczyk, “Çalışmamızın ana bulgusu, et yemenin erkekliğin nasıl icra edildiğinin bir parçası olduğu. Vegan ve vejetaryen erkeklerin algıları, erkeklik eksikliklerine ilişkin olumsuz stereotiplerle ilişkilendiriliyor ve bunun sonucunda vegan erkekler dışlanma yaşıyor. Geleneksel toplumsal cinsiyet rollerine uyamama korkusundan en çok etkilenenler erkekler. Bu tarz yargıların vejetaryenliğe geçişte engel teşkil edebileceği durumlarda, kişilerin hem algılarının hem de algılarını etkileyen kendi inançlarının farkında olması gerekiyor.” dedi.
Bulgular, Sex Roles dergisinde yayımlandı.
Derleyen: Esin Özcan