- Antik DNA’lar, multiple skleroz hastalığının (MS) Kuzey Avrupalılar arasında neden daha yaygın olduğunun cevabı olabilir.
- Araştırmacılar tarafından, Avrasya’da on binlerce yıllık insanlığı temsil eden bireylerden oluşan bir veri tabanı kuruldu. Araştırmacılar, bu bireyler arasında günümüzdeki MS ile ilişkili gen varyantlarına dair örüntüler keşfetti.
- MS sebebiyle aşırı aktif olan bağışıklık sisteminin, insanları patojenlerden ve salgınlardan da koruyabilmesi sebebiyle hayvancılıkla uğraşan eski insanlara bir avantaj sağladığı düşünülüyor.
Antik DNA’lar, multiple skleroz hastalığının (MS) Kuzey Avrupalılar arasında neden Avrupa’nın güneydeki nüfusuna kıyasla daha yaygın olduğunun cevabı olabilir. Bilim insanları, bugüne kadar MS ile ilişkili yüzlerce gen bulmuş olsa da Kuzey Avrupalıların beşte biri, HLA-DRB1*15:01 adı verilen ve otoimmün hastalıklarına yakalanma riskini üç kat artıran bir genetik varyanta sahip. Bu varyantın nereden geldiği ve neden devam edip yayıldığı hâlâ gizemini koruyor. Cambridge Üniversitesinden William Barrie liderliğindeki uluslararası bir araştırma ekibi, bu durumla ilgili yeni bir ipucuna ulaştıklarını düşünüyor.
Barrie ve meslektaşları, yeni dizilenmiş düzinelerce Orta Çağ ve Orta Çağ sonrası Danimarka genomunu, antik dizilerden oluşan bir veri tabanıyla birleştirerek Avrasya’da on binlerce yıllık insanlığı temsil eden bireylerden oluşan bir veri tabanı kurdu. Araştırmacılar, bu bireyler arasında günümüzdeki MS ile ilişkili gen varyantlarına dair örüntüler keşfetti. Araştırmacılar, varyantların yaygınlığını izlemek için geriye doğru çalıştığında zaman içinde genlerin, bugün Doğu Avrupa’da bulunan Ukrayna, Güneybatı Rusya ve Batı Kazakistan’ı kapsayan ve “Pontik Bozkırı” olarak adlandırılan bir bölgeden kaynaklandığı gördü.
Araştırmalara göre yaklaşık 5.000 yıl önce, Yamnaya adı verilen bu bölgedeki çobanlar Kuzey Avrupa’ya göç etmiş. Çalışmalarda, bu çobanların genlerinin MS ile ilişkili varyantlarının pozitif seçilime uğradığı görüldü. Bu da genlerin nörobilişsel gerileme ile modern bağlantılarına rağmen bir zamanlar hayatta kalma değerine sahip olduklarını gösterdi.

Oxford Üniversitesinden nöroimmünolog Lars Fugger, “Bu, artık MS’in gerçekte ne olduğunu anlayabileceğimiz ve tedavi etmeye çalışabileceğimiz anlamına geliyor. MS, tarih öncesi dönemde meydana gelen belirli çevresel koşullara karşı gelişen genetik bir adaptasyonun sonucu oluşmuş gibi duruyor.” dedi. MS, vücudun bağışıklık sisteminin yanlışlıkla kendisine saldırmasından kaynaklanıyor ve bu durum kontrol edilmediğinde yıkıcı sonuçlara yol açıyor. Ancak teorik olarak aşırı aktif bir bağışıklık sistemi, insanları patojenlerden ve salgınlardan da koruyabilir. Bu durum, hayvancılığı geliştirdiklerinde ve hastalıkların yaygınlaşabileceği yoğun nüfuslara ulaştıklarında, eski insanlara bir avantaj sağlamış olabilir.
Elde ettikleri verileri, Birleşik Krallık Biyobankası’ndaki yaklaşık 410.000 çağdaş insan genomuyla karşılaştıran araştırmacılar, HLA-DRB1*15:01 varyantının sıklığının, Finlandiya, İsveç ve İzlanda’daki modern popülasyonlarda ve yüksek oranda bozkır kökenli antik popülasyonlarda daha yüksek olduğunu tespit etti. Barrie, “Bu sonuçlar hepimizi hayrete düşürdü. Elde ettiğimiz veriler, MS ve diğer otoimmün hastalıklarının evrimini anlamamızda büyük bir sıçramaya sebep oluyor. Atalarımızın yaşam tarzlarının modern hastalık riskini nasıl etkilediğini göstermek modern bir dünyada, eski bağışıklık sistemlerinin ne kadar alıcısı olduğumuzu vurguluyor.” diyor.
Bilim yazarı Lionel A. Pousaz ve genomik araştırmacısı Samira Asgari, çalışmayla ilgili yayımlanan makalenin yakın tarihli bir incelemesinde, Barrie ve ekibinin hipotezlerinin geçerli olduğunu ancak daha somut kanıtlar gerektirdiğini yazdı. Bununla birlikte, bulaşıcı hastalıklar ve multiple skleroz riski arasında öne sürülen ilişkiyi doğrulamak için daha fazla çalışmaya ihtiyaç var.
Derleyen: Esin Özcan