- İnsanlar, yaşlarına ve gözlerinde UV filtreli lensler olup olmadığına bağlı olarak ultraviyole ışınlarını algılayabilir.
- 30 yaş civarında bu durum azalsa da 1980’lere kadar yapılan katarakt ameliyatları sonrası yerleştirilen lensler insanların UV ışıklarını görmesine sebep oluyordu. Hatta Monet’nin eserleri bu durumu sanata yansıtıyor.
- Omurgalı canlıların ilk ataları UV ışıklarını yakalayabilse de görüşü bulanıklaştıracağı için insanların evriminde bu görme durumunun ortadan kalktığı görülmüştür.
Gökkuşağının renkleri bizim için görünürdür ancak ultraviyole/morötesi (UV) radyasyon da dahil olmak üzere çoğumuzun göremediği tonlar da var. Bu dalga boyunu pek çok insan göremez fakat pek çok hayvan algılayabilir. UV radyasyonu görünür spektrumdakilerden daha küçük. Kaç yaşında olduğunuza ve gözlerinizde UV filtreli lensler olup olmadığına bağlı olarak UV ışınları algılanabilir.
Live Science’a konuşan uzmanlara göre ultraviyole görme olgusunu anlayabilmek için öncelikle insan gözünün işleyişini anlamak gerekiyor. Gözün arka kısmında yer alan retina, ışığa duyarlı fotoreseptörler içerir ve algıladıkları dalga boylarına ilişkin sinyalleri optik sinir aracılığıyla beyne iletir. Bu süreç beynin sinyalleri renk olarak yorumlamasını sağlar.
Maviyi algılayan göz konilerimiz bazı UV ışıklarını yakalayabilse de İsveç’teki Lund Üniversitesinde görme üzerine çalışan bir biyolog olan Michael Bok verdiği demeçte, daha net görmemize yardımcı olmak için ışığı retinaya odaklayan gözdeki şeffaf, kavisli lensin UV ışığını filtrelediğini, bu nedenle yüksek enerjili dalga boyunun konilere asla ulaşmadığını söyledi.
Lensin, gözdeki yapıları yaşlandırabilen ve kanser riskini artırabilen UV hasarından korumak için UV ışığının çoğunu filtreleme yeteneğine rağmen çoğu genç insan bunun bir miktarını algılayabilir. 2018 yılında PLOS One dergisinde yayınlanan küçük bir çalışmada, Georgia Üniversitesindeki üniversite çağındaki tüm katılımcılar yaklaşık 315 nanometrelik UV ışığını görebildi. (UV ışığın tam aralığı yaklaşık 10 ila 380 nm’dir ve mor ışık en sonda başlar.) Araştırmacılar, deney sırasında “Deneklerimiz sürekli olarak ışığın doygun olmayan mor-mavi renkte göründüğünü bildirdiler.” şeklinde yazdılar. Bu yeteneğin 30 yaş civarında azaldığı görülüyor, bu da yaşlanmanın UV dalga boylarını görme yeteneğini azalttığını gösteriyor.
Bazı insanlar UV ışık spektrumunun çok daha fazlasını görebilir. 1980’lere kadar katarakt ameliyatı, bulanık lensin gözden çıkarılmasını ve yerine yenisinin yerleştirilmemesini içeriyordu ve ameliyat olan kişiler UV ışığını görebiliyordu. Bok, bu insanlar ve lenssiz doğanlar için UV ışığının soluk mavi veya soluk menekşe gibi göründüğünü söyledi. Ünlü bir örnekte empresyonist ressam Claude Monet, 1923 yılında katarakt ameliyatı olduktan sonra nilüferlerde daha fazla mavi ve mor tonlar görmüş ve bu farkı daha sonraki resimlerine yansıtmıştır.
Proceedings of the Royal Society B dergisinde yayınlanan 2014 tarihli bir araştırmaya göre, köpekler, kediler, gelincikler ve ren geyikleri de dahil olmak üzere birçok memeli yaşamları boyunca bazı UV dalga boylarını görebilmektedir. Çalışmada ayrıca UV ışığını görme yeteneğinin omurgasızlarda, balıklarda, kuşlarda, sürüngenlerde ve amfibilerde yaygın olduğu, bunların genellikle UV ışığını tespit etmek için özel konilere ve ışığın geçmesine izin veren merceklere sahip olduğu belirtilmiştir.
UV aralığı, çevrelerindeki nesneleri veya önemli şeyleri tespit etmek için kontrastı artırabiliyor. Baltimore County’deki Maryland Üniversitesinde görsel ekoloji üzerine çalışan biyolog Thomas Cronin, birçok yırtıcı deniz canlısının,sığ sularda çok fazla UV ışığı olduğu için plankton ve balık larvaları gibi avlarının siluetlerini görmeye yardımcı olmak için UV ışığını kullandığını söyledi. Birçok böcek çiçeklerdeki desenleri algılamak için bu tür bir görüş kullanır ve bazıları yönlerini bulmalarına yardımcı olması için gökyüzündeki polarize UV ışığını kullanır. Birçok kuş, UV aralığındaki renklerdeki tüyleri aracılığıyla birbirlerine sinyal gönderir ve bunu olgun meyveleri bulmak için kullanır.
PNAS dergisinde 2003 yılında yapılan bir araştırmaya göre omurgalıların ilk ataları, UV ışığı görebiliyordu ve bunun için özel bir fotoreseptöre sahipti. Ancak insanların evrimsel tarihinde bu fotoreseptör, morötesi dalga boylarından ziyade moru algılamaya doğru kaymıştır. Cronin, belki de uzun ömürlü bir tür olduğumuz için gözlerimize zarar gelmesini göze alamadığımızı ya da belki de UV ışığının daha bulanık görme bedeli getirdiği için bu durumun ortadan kalktığını söyledi.
Derleyen: Esin Özcan