- Son gözlemler, Jüpiter’in üst atmosferinde, özellikle Büyük Kırmızı Leke’nin üzerinde, yakın-kızılötesi bir ışıma oluşturan ve daha önce bilinmeyen H3+ iyonları tarafından şekillenen karmaşık yapılar ortaya çıkardı.
- Bu bulgu, Jüpiter’in atmosferik katmanlarının güçlü bir şekilde etkileşime girdiğini ve yer çekimi dalgalarının bu desenleri etkilediğini gösteriyor.
- Keşif, Jüpiter’in iyonosferinin beklenenden çok daha karmaşık olduğunu ve bu bölgenin daha fazla araştırılması gerektiğini vurguluyor.
Son gözlemler, Jüpiter’in üst atmosferinde, özellikle de yüzyıllardır varlığını sürdüren, Dünya’dan daha büyük devasa bir fırtına olan Büyük Kırmızı Nokta’nın üzerinde ilgi çekici yeni özellikleri ortaya çıkardı.
İyonosferde bulunan bu özellikler, iyonize hidrojen konsantrasyonları, özellikle trihidrojen katyonları (H3+), tarafından oluşturulan ve yaylar, bantlar ile lekeler oluşturan yakın-kızılötesi bir ışıma sergiliyor. Keşif, bu bölgenin nispeten sıradan olacağına dair önceki varsayımı zorluyor.
Leicester Üniversitesinden gezegen bilimci Henrik Melin, bu bulguların beklenmedik heyecanını kuzey ışıklarına benzeterek vurguluyor. Jüpiter’in atmosferi, aşırı türbülans ve yoğun hava sistemleri ile biliniyor; Büyük Kırmızı Leke bunun en dikkat çekici örneği. Bu fırtınayı ve olağanüstü uzun ömürlülüğünü neyin yönlendirdiğini anlamak, bilimsel ilginin ana odak noktası oldu.
James Webb Uzay Teleskobu (JWST), yüksek çözünürlüklü yakın ve orta kızılötesi görüntüler yakalayarak Jüpiter’in iyonosferi ile ilgili yeni bilgiler sağladı. Bu görüntüler, ultraviyole Güneş ışınımı nedeniyle kızılötesi bir ışıma yayan H3+ iyonlarının varlığını ortaya koyuyor. Jüpiter’in orta ve düşük enlem bölgelerinde, bu ışıma daha parlak diğer emisyonlarla karıştığından daha önce çalışmak zordu.
Bilim insanları başlangıçta Jüpiter’in sadece Dünya’nın aldığı Güneş ışınımının yaklaşık yüzde 4’ünü alması nedeniyle H3+ dağılımının düzgün olacağını düşünüyorlardı ancak JWST verileri, farklı H3+ konsantrasyonları tarafından oluşturulan karmaşık yapılar gösterdi. Bu, diğer faktörlerin, örneğin yer çekimi dalgalarının, bu desenleri etkileyebileceğini düşündürüyor. Okyanus dalgalarının bir plajda dalgalar oluşturmasına benzer şekilde, bu dalgalar derinlerdeki türbülanslı alt atmosferde oluşuyor ve yukarı doğru ilerleyerek üst atmosferin yapısını ve emisyonlarını değiştiriyor.
Bu bulgu, Jüpiter’in farklı atmosferik katmanları arasında güçlü bir etkileşim olduğunu ve bu olgunun diğer dev gezegenlerde de mevcut olabileceğini ima ediyor. Modelleme, yer çekimi dalgalarının Jüpiter’in iyonosferindeki gözlemlenen H3+ yoğunluk varyasyonlarını üretebileceğini gösterdi ancak, bu mekanizmaları kesin olarak anlamak için daha fazla gözlem ve analiz gerekiyor.
Keşif, Jüpiter’in daha önce sıradan olarak düşünülen düşük enlem iyonosferinin zenginliğini ve karmaşıklığını vurguluyor. Bu buluş, sıradan bölgeleri yeniden ziyaret etmenin ve dikkatle incelemenin önemini gösteriyor çünkü bu bölgeler gezegen hava sistemleri hakkında önemli bilgiler içeriyor.
Araştırma ekibi, bu bulguların sadece Jüpiter’i anlamamızı geliştirmekle kalmayıp aynı zamanda gelecekteki dev gezegen atmosferi çalışmalarının da bir kavram kanıtı sağladığını vurguluyor.
Derleyen: Eliz Canyurt