Bilim insanları, yapay zeka destekli bir atılım sayesinde Albert Einstein’ın “uzaktan ürkütücü eylem” olarak tanımladığı kuantum dolanıklığını daha basit bir şekilde gerçekleştirmeyi başardı.
Detaylar haberimizde…
Yapay Zeka, Kuantum Dolanıklığını Daha Kolay Hale Getirdi
Fizikçiler, kuantum dolanıklığını oluşturmanın daha kolay bir yolunu bulmak için yapay zekadan yararlandı. Kuantum dolanıklığı, fotonlar gibi atom altı parçacıkların birbirine bağlanarak, aralarındaki mesafeden bağımsız olarak bilgi paylaşmasına olanak tanır. Bu fenomen, kuantum bilgisayarlarını güçlü kılan en temel özelliklerden biridir.
Ancak, kuantum dolanıklığını sağlamak fizikçiler için oldukça zorlu bir süreç olmuştur. Geleneksel yöntemler, iki ayrı dolanık çiftin hazırlanmasını ve ardından Bell-durum ölçümü adı verilen bir süreçle dolanıklığın gücünün değerlendirilmesini gerektirir.
Bu ölçümler, kuantum sisteminin çökmesine yol açarak, ölçülmemiş iki fotonun doğrudan etkileşime girmemiş olsalar bile birbirleriyle dolanık kalmasını sağlar. “Dolanıklık takası” adı verilen bu süreç, kuantum ışınlanmasında temel bir mekanizma olarak kabul edilir.

PyTheus Yapay Zeka Aracıyla Yeni Bir Yaklaşım
Physical Review Letters dergisinde 2 Aralık 2024’te yayımlanan yeni bir çalışmada bilim insanları, kuantum optik deneyler tasarlamak için özel olarak geliştirilen PyTheus adlı yapay zeka aracını kullandı. Başlangıçta, yapay zeka aracı mevcut kuantum dolanıklık protokollerini yeniden üretmeye programlandı. Ancak beklenmedik bir şekilde, PyTheus çok daha basit bir yöntem önerdi.
CERN’de kuantum teknoloji girişimi için araştırmalar yapan fizikçi Sofia Vallecorsa, bu gelişmenin önemini şu sözlerle vurguladı:
“Yazarlar, karmaşık bir veri kümesi üzerinde bir sinir ağını eğiterek, yapay zekanın arkasındaki fiziği öğrenmesini sağladı. Bu, fizik deneylerinde yapay zekanın ne kadar önemli bir araç olabileceğini gösteriyor.”
Yapay Zeka, Fotonların Dolanıklığını Basitleştirdi
Yapay zeka aracı, fotonların yollarının ayırt edilemez olmasının dolanıklık oluşturabileceğini öne sürdü. Yani, fotonların belirli kaynaklardan geldiği ancak kökenlerinin birbirinden ayırt edilemez hale getirildiği bir senaryoda, daha önce bilinmeyen bir şekilde dolanıklık meydana gelebilir.
Bilim insanları, yapay zekanın sunduğu çözümü başlangıçta şüpheyle karşıladı. Ancak yapay zeka aynı öneriyi sürekli tekrarlayınca, araştırmacılar teoriyi test etmeye karar verdi. Deneylerde, foton kaynakları ayarlanarak ve fotonların ayırt edilemez olması sağlanarak, belirli koşullarda foton çiftlerinin dolanık hale geldiği gözlemlendi.
Bu gelişme, kuantum dolanıklığının oluşturulmasını basitleştirerek, gelecekte güvenli kuantum ağlarının daha uygulanabilir hale gelmesini sağlayabilir. Vallecorsa, bu konuda şunları söyledi:
“Basitleştirilmiş teknolojiler, kuantum iletişim ağlarının daha geniş çapta kullanılmasına olanak tanıyabilir. Daha karmaşık ağ yapılarını oluşturma şansımız artacak.”
Kuantum Dolanıklığının Gelecekteki Etkileri
Kuantum dolanıklığının oluşturulması artık daha erişilebilir hale gelse de, bu teknolojinin ticari olarak uygulanabilir bir hale gelip gelmeyeceği belirsizliğini koruyor. Çevresel gürültü ve cihazlardaki kusurlar, kuantum sistemlerinin stabilitesini bozabiliyor. Bu nedenle, kuantum teknolojilerinin geniş çapta benimsenmesi için daha fazla araştırmaya ihtiyaç duyuluyor.
Ayrıca, yeni çalışma, fizikçilerin bir araştırma aracı olarak yapay zekayı daha fazla kullanması için önemli bir kanıt sundu. Vallecorsa, bu konuda şunları ekledi:
“Yapay zekanın bilimsel çalışmalardaki rolü giderek artıyor. Ancak fizikçilerin rolünün nasıl değişeceği konusunda hala bazı şüpheler var. Yine de, bu çalışma yapay zekanın fizik araştırmalarında güçlü bir araç olabileceğini net bir şekilde gösteriyor.”
Kuantum Dolanıklığının Kökenine Dair Yeni Yaklaşımlar
Kuantum dolanıklığının doğası, fizik alanında hala büyük bir gizem olarak kabul ediliyor. Ancak Albert Einstein’ın teorileri, kuantum hesaplamalardan elde edilen içgörülerle birleştiğinde, bu gizemi çözebilir.
2025 yılı, kuantum mekaniğinin doğuşunun 100. yıl dönümüne işaret ediyor. Geçen yüzyılda bilim insanları, lazerler, MRI tarayıcıları ve bilgisayar çipleri gibi teknolojiler geliştirerek kuantum mekaniğini günlük yaşama entegre etti. Günümüzde ise araştırmacılar, kuantum bilgisayarları inşa etmeye ve kuantum bilgiyi güvenli bir şekilde iletmenin yollarını keşfetmeye odaklanıyor.

Kuantum Bilgisayarlar: Bilgi İşleminde Yeni Bir Çağ ve Einstein’ın Görelilik İlkesiyle İlişkisi
Kuantum bilgi biliminin en heyecan verici alanlarından biri, kuantum bilgi “biti” veya kübite dayalı kuantum bilgisayarlarının geliştirilmesidir. Bu bilgisayarlar, klasik bilgisayarların çözemediği karmaşık problemleri çözme potansiyeline sahip olup, bilgi işlemde devrim yaratma potansiyeli taşımaktadır.
Kübitlerin Doğuşu ve Kuantum Mekaniğinin Temelleri
Kübit kavramı, 20. yüzyılın başlarında Max Planck ve Albert Einstein’ın öncülük ettiği kuantum mekaniği teorisine dayanmaktadır. 1900 yılında Planck’ın ışığın ayrık enerji paketleri (kuantlar) halinde var olduğunu keşfetmesi ve 1905 yılında Einstein’ın fotoelektrik etkiyi açıklayarak ışığın hem dalga hem de parçacık özelliği gösterdiğini kanıtlaması, kuantum mekaniğinin temelini oluşturmuştur.
Klasik Bitlerden Kübitlere: Hesaplama Gücünde Devrim
Klasik bilgisayarlar, bilgiyi 0 ve 1 olmak üzere iki durumdan birinde olabilen bitler halinde işler. Bu durum, klasik bilgisayarların belirli türdeki problemleri çözme hızını sınırlar. Kuantum bilgisayarlar ise kübitleri kullanarak bilgiyi işler. Kübitler, kuantum süperpozisyonu özelliği sayesinde aynı anda hem 0 hem de 1 durumunda olabilirler. Bu özellik, kübitlerin sonsuz sayıda sorguya aynı anda yanıt üretebilmesini sağlar.
Kuantum Dolanıklığı: Kübitlerin Gizemli Bağlantısı
Kübitlerin bir diğer önemli özelliği ise kuantum dolanıklığıdır. Dolanık kübitler, aralarındaki mesafe ne olursa olsun birbirleriyle bağlantılıdır ve birinin durumu anında diğerini etkiler.
Bu özellik, araştırmacıların birden fazla kübiti birbirine bağlayarak kuantum dolanık durumlar oluşturmasına olanak tanır. Dolanık kübitler, klasik bit dizilerinin yapamayacağı şekilde topluca hareket ederek, kuantum bilgisayarlarının bazı hesaplamaları klasik bilgisayarlardan çok daha hızlı yapabilmesini sağlar.
Kuantum Üstünlüğü: 100 Trilyon Kat Hız
Kuantum bilgisayarlarının potansiyelini gösteren en çarpıcı örneklerden biri, 2019 yılında Google tarafından yapılan bir deneydir. Bu deneyde, 76 dolanık kübit kullanan bir kuantum bilgisayarı, bir örnekleme problemini klasik bir süper bilgisayardan 100 trilyon kat daha hızlı çözmüştür. Bu başarı, kuantum bilgisayarlarının belirli türdeki problemleri çözmede klasik bilgisayarlardan çok daha üstün olduğunu göstermektedir.
Kuantum Dolanıklığının Gizemi ve Einstein’ın Görelilik İlkesi
Kuantum hesaplamanın altında yatan kuantum dolanık durumundan sorumlu olan kesin kuvvet veya doğa ilkesi, fizik dünyasında hala büyük bir cevapsız sorudur. Kuantum bilgi teorisi araştırmacıları, bu gizemi çözmek için Einstein’ın görelilik ilkesini incelemektedir.
Görelilik İlkesi ve Kuantum Bilgi Teorisi
Görelilik ilkesi, fizik yasalarının tüm gözlemciler için, uzayda nerede olduklarından, nasıl yönlendirildiklerinden veya birbirlerine göre nasıl hareket ettiklerinden bağımsız olarak aynı olduğunu belirtir.
Kuantum bilgi teorisyenleri, kuantum dolanık parçacıkları hesaba katmak için görelilik ilkesinin kuantum bilgi teorisi ilkeleriyle birlikte nasıl kullanılabileceğini araştırmaktadır.
Kuantum Dolanıklığının Geleceği
Kuantum bilgisayarlarının geliştirilmesi, tıp, malzeme bilimi, finans ve yapay zeka gibi birçok alanda devrim yaratma potansiyeline sahiptir. Ancak, kuantum bilgisayarlarının önünde hala aşılması gereken birçok teknik zorluk bulunmaktadır.
Araştırmacılar, kübitlerin kararlılığını artırmak, hata düzeltme yöntemleri geliştirmek ve daha büyük ve daha güçlü kuantum bilgisayarları inşa etmek için yoğun bir şekilde çalışmaktadır.
Kuantum dolanıklığının gizeminin çözülmesi ve kuantum bilgisayarlarının geliştirilmesi, bilim ve teknolojide yeni bir çağın başlangıcını müjdeleyebilir.
Yapay zeka destekli bu yeni keşif, kuantum dolanıklığını elde etmenin daha basit bir yolunu sunarak kuantum iletişimi ve bilgisayarları geliştirmek için büyük bir fırsat sağladı.
Gelecekte, yapay zeka ile kuantum fiziğinin birleşmesi, daha güvenli kuantum ağlarının ve daha güçlü kuantum bilgisayarlarının önünü açabilir. Ancak, bu teknolojilerin geniş çapta benimsenmesi için çevresel faktörler ve teknik engellerin aşılması gerekecek.
Derleyen: Ceren Bal