Sanatta eşitsizliğe meydan okuyan anonim feminist kolektif grup Guerrilla Girls ile tanışın!
Detaylar haberimizde…
Maskeleri, mizahi dili ve cesur eylemleriyle sanat dünyasındaki adaletsizliği ifşa eden bu grup, 40 yıldır devrim yapmaya devam ediyor.

Sanat Dünyasında Eşitsizliğe Karşı Bir Başkaldırı
1985 yılında bir grup anonim kadın sanatçı tarafından kurulan Guerrilla Girls, sanat dünyasındaki cinsiyet, ırk ve sınıf temelli ayrımcılığa karşı güçlü bir mücadele başlattı. Çarpıcı mizah anlayışları ve kapsamlı araştırmalarla desteklenen afişleri, sanat dünyasında köklü eşitsizlikleri açıkça gözler önüne serdi.
Grubun kurucu üyelerinden Käthe Kollwitz bu süreci şöyle anlatıyor: “Gerçekten inanması zor. Sadece birkaç afişi New York sokaklarına asmayı düşünmüştük ama ortalık karıştı.” Guerrilla Girls üyeleri, anonimliklerini korumak için ölmüş kadın sanatçıların isimlerini kullanıyor.
Guerrilla Girls 40. Yılını Kutluyor
Guerrilla Girls, 40. yılını New York’taki Hannah Traore Galerisi ve Mary Ryan Galerisi’ndeki sergilerle kutladı. Ay sonunda ise, kadın sanatçılara adanmış ilk müze olan Kadın Sanatçılar Ulusal Müzesi, kolektifin eserlerinden oluşan büyük bir sergiye ev sahipliği yapacak.
Müzenin küratörlerinden Hannah Shambroom, serginin önemini şu sözlerle vurguluyor: “Guerrilla Girls, sanat dünyasında uzun süredir var olan ve genellikle göz ardı edilen eşitsizlikleri ortaya çıkarıyor. Sanat tarihi derslerinde kadın sanatçılar ve azınlık sanatçılar neredeyse hiç anlatılmaz, çünkü eserleri müzelerde yok. Guerrilla Girls, bu eksikliği çok net bir şekilde gözler önüne seriyor.”
Müze, kolektifin tüm eserlerini içeren “Portfolio Compleat” adlı koleksiyonu tamamen satın almak için bir bağış kampanyası başlattı. Şu anda 134 afiş, 9 video, 2 bülten ve 6 kitaptan oluşan bu koleksiyonun yaklaşık 75 eseri eksik. Grubun kurucularından Frida Kahlo, bu çalışmanın önemini şöyle vurguluyor: “Kadın sanatçılara adanmış en prestijli müzenin, Guerrilla Girls’ün tüm eserlerine sahip olması gerekiyor.”

Müzelere ve Galerilere Yönelik Yeni Bir Çağrı: ManifestA
Sergide yer alan eserler, 1985 yılından günümüze kadar uzanıyor. Kolektifin en yeni eseri “Guerrilla Girls ManifestA: Sanat Müzeleri İçin Bir Bildiri”, müzelere ve sanat kurumlarına çeşitli meydan okumalar yöneltiyor. Bu talepler arasında şu maddeler yer alıyor:
- Koleksiyonunuzda bulunan yağmalanmış ve kaçırılmış eserleri ait oldukları yerlere iade edin.
- Çalışanlarınıza saygı gösterin, sendikalaşmalarına engel olmayın ve onlara adil ücret ve sosyal haklar sağlayın.
Guerrilla Girls, bu manifesto ile sanat dünyasının yalnızca kadın sanatçılar ve azınlık grupları için değil, aynı zamanda etik bir sistem için de değişmesi gerektiğini vurguluyor.

Sanat Dünyasında Kalıcı Bir İz

Kuruluşundan bu yana Guerrilla Girls, yüzlerini gizleyen ikonik goril maskeleriyle sanat dünyasında aktivizmin en güçlü seslerinden biri haline geldi. Bugün onların mesajı, farklı kuşaklardan kadın sanatçılar ve küratörler tarafından sahipleniliyor.
Guerrilla Girls sergilerini düzenleyen iki galeri sahibi de bu etkiyi bizzat hissetmiş. Mary Ryan, 1980’lerde Soho sokaklarında grubun afişleriyle karşılaştığında duyduğu heyecanı anlatırken, Hannah Traore ise sanat tarihi derslerinde Guerrilla Girls’ü keşfettiği günü unutamadığını söylüyor: “Bazen kendimi çimdikliyorum. Kahramanlarımla çalışıyor olmam inanılmaz bir duygu.”

Sanat Piyasasına Karşı Bir Direniş
Guerrilla Girls, sanat dünyasındaki ayrımcılığı yalnızca müzelerde değil, ticari galerilerde de ortaya koyuyor. 1985 yılında New York Modern Sanat Müzesi’nde açılan “Uluslararası Resim ve Heykel Sergisi”, 165 sanatçının yer aldığı büyük bir sergiydi, ancak bunlardan sadece 13’ü kadındı. Serginin küratörü Kynaston McShine, “Bu sergide yer almayan sanatçılar, kariyerlerini tekrar gözden geçirmeli” diyerek sanat dünyasının dışına itilen sanatçılara karşı açık bir küçümseme göstermişti.
Guerrilla Girls bu anlayışa karşı, reklamcılığın ikna edici stratejilerini kullanarak sanat dünyasının statükosunu yerle bir eden yeni bir tür politik afiş yaratma fikrini geliştirdi.
Ancak ticari sanat dünyasına sızmak, müzelere kıyasla daha zor oldu. Kolektifin çalışmaları çoğunlukla basit posterlerden oluştuğu ve sınırlı sayıda üretilmediği için sanat piyasasının ticari dinamiklerine uymuyordu. Kolektifin kurucu üyelerinden Kollwitz bu durumu şöyle anlatıyor: “Galeriler, başka tür sergilerden kazandıkları kadar para kazanamazlar.”
Yine de Guerrilla Girls’ün sanat piyasasındaki yerini genişletme çabaları devam ediyor. Hannah Traore Galerisi, kolektifin eserlerini geleneksel sanat piyasasına uygun hale getirmek yerine, 20 dolardan başlayan ürünler ve 40.000 dolara satılan “Portfolio Compleat” koleksiyonu ile daha kapsayıcı bir model sunuyor.

Mücadele Devam Ediyor

Günümüzde Guerrilla Girls’ün eserleri Chicago Sanat Enstitüsü, Londra Tate Galerisi ve New York Modern Sanat Müzesi gibi dünyanın önde gelen müzelerinde yer alıyor. Ancak kolektifin eleştirdiği sanat dünyası, onların eserlerini satın alıp sergilerken dahi hâlâ aynı sorunlarla mücadele ediyor.
Grup üyesi Kollwitz, bu ironiyi şöyle özetliyor: “Sanat dünyasının gücü, Trump gibi isimlerin politikalarına teslim olacak mı, yoksa mücadelemiz devam mı edecek?”
Guerrilla Girls, sanat dünyasının kapsayıcı, adil ve eşitlikçi bir hale gelmesi için mücadelesini sürdürmeye kararlı. Kurucu üye Frida Kahlo, Kadın Sanatçılar Ulusal Müzesi’ne yönelik yapılan eleştirileri hatırlatarak şöyle diyor: “Bu müze bir ‘kadın sanatçılar gettosu’ olmakla eleştirildi. Ama biz hep şunu söyledik: Buna ihtiyacımız kalmayana kadar, ona ihtiyacımız var.”
Guerrilla Girls’in Öne Çıkan Posterlerinden Bazıları



Derleyen: Eda Azap Öztemel