Yeni bir araştırma, insanların iç mekan bitkileriyle kurduğu ilişkilerin dört farklı türde olabileceğini ortaya koyuyor. Bu ilişkiler, duygusal bağdan sınırlı etkileşime kadar çeşitlilik gösteriyor.
Detaylar haberimizde…
Günümüzde birçok ev ve iş yerinde çeşitli iç mekan bitkilerine rastlamak mümkün. İç mekan bitkileri pazarı hızla büyüyor ve 2031 yılına kadar 28 milyar ABD dolarının üzerine çıkması bekleniyor.
İnsanlar, dekorasyon, hava temizliği ve stres azaltma gibi çeşitli nedenlerle iç mekanlarında bitki bulunduruyor. Ancak araştırmacılar, insanların iç mekan bitkileriyle ne tür ilişkiler kurduğunu ve bunun insanlarla doğa arasındaki bağ hakkında neler söyleyebileceğini daha derinlemesine incelemek istedi.

Avustralya’da iç mekan bitkisi sahipleriyle yapılan bir anket, birçok insanın yeşil yapraklı arkadaşlarıyla oldukça anlamlı bağlantılar kurduğunu ortaya koydu. Bazı insanlar bitkilerini aile üyesi olarak görürken, sağlıkları konusunda endişeleniyor ve öldüklerinde yas tutuyor.
Yeşeren Bir Hobi
İnsanlar binlerce yıldır iç mekanlarda bitki yetiştiriyor. MÖ 3. yüzyılda Mısırlıların bitkileri içeriye getirdiğine dair kanıtlar bulunuyor. Antik Pompeii kentinin kalıntıları, 2000 yıldan uzun bir süre önce iç mekan bitkilerinin kullanıldığını gösterirken, ortaçağ İngiltere’sinde iç mekan bitkileri tıp ve yemek pişirmede kullanılıyordu.

İç mekan bitkisi bulundurma alışkanlığı, 20. yüzyılın ikinci yarısında dünya çapında yaygınlaştı. Bu uygulama, özellikle açık yeşil alanlara erişimin sınırlı olduğu COVID-19 salgını sırasında, doğayla bağlantı kurma arzusundan dolayı popülerlik kazandı.
İç mekan bitkilerinin faydaları doğa bağlantısının ötesine geçiyor. Çalışmalar, bu bitkilerin olumlu duyguları artırabileceğini, stresi azaltabileceğini, üretkenliği artırabileceğini ve hatta ağrı gibi fiziksel rahatsızlıkları azaltabileceğini gösteriyor. Ancak, araştırmacılar insanların bitkileriyle farklı düzeylerde bağlantı kurduğunu tespit etti.
İç Mekan Bitkilerini Sevme Nedenleri
Güney Avustralya Üniversitesi’nde sosyal medya paylaşımları ve poster reklamları aracılığıyla 115 Avustralyalı yetişkinle anket yapıldı. Katılımcıların yaklaşık %69’u kadın, %30’u erkek ve %1’i non-binary olup, yaşları 18 ile 69 arasında değişiyor.
Katılımcılar ortalama 15 iç mekan bitkisine sahipti. Bazıları tek bir bitkiye sahipken, bir kişi tam 500 bitkiye sahipti! Katılımcılar toplamda 51 farklı türde ev bitkisi bulunduruyordu. En yaygın olanları sukulentler, sarmaşık ve deve tabanıydı. Bitkileri en sık oturma odası, mutfak veya yatak odasında tutuyorlardı.
Tüm katılımcılar arasında, iç mekan bitkilerine sahip olmanın 11 faydası bildirildi. Katılımcıların yarısı iç mekan bitkilerinin estetik çekiciliğini tanımladı. Yorumlar arasında iç mekan bitkilerinin “bakması güzel”, “odaları yumuşattığı” ve “renk kattığı” yer alıyordu. Katılımcılar ayrıca hava kalitesi faydalarını ve iç mekan bitkilerini sakinleştirici bulduklarını bildirdiler.
Daha az bildirilen diğer faydalar arasında bitkilerin katılımcıların alışkanlıklar edinmelerine yardımcı olması, fiziksel sağlıklarını iyileştirmesi, dikkat dağıtıcı olması, yorgunluğu gidermesi ve hoş bir kokuya sahip olması yer alıyordu.
İç Mekan Bitkileriyle 4 Tür İlişki
Araştırma, insanların iç mekan bitkileriyle kurduğu dört tür ilişkiyi belirledi:
- Yüksek Bağlantılı (%14): Bu kişiler tipik olarak bitkileriyle derin kişisel bir bağlantı kurduklarını tanımladılar. Yorumlar arasında “Çocuklarım gibiler,” “Onlara sık sık su veriyorum ve aile üyeleri gibi bakıyorum,” “Bugün bitkimin yaprağı kırıldığı için ağladım, bu yüzden ona oldukça bağlı olduğumu söyleyebilirsiniz,” ve “Biri öldüğünde kendimi çok kötü hissediyorum, onu hayal kırıklığına uğrattığımı düşünüyorum ve genellikle bahçeye gömüyorum” yer alıyordu.
- İlgili (%42): Bu kişiler bitkilerinden hoşlanıyor ve onlarla ilgileniyorlardı, ancak derin duygusal bir bağ olmadan. Örneğin, “Onlara su vermek ve büyümelerini izlemek heyecan verici, onları bu kadar uzun süre hayatta tuttuğum için gurur duyuyorum,” ve “Biri öldüğünde veya solgun göründüğünde üzülüyorum, canlı ve yeni sulanmış göründüklerinde mutlu oluyorum” gibi yorumlar yaptılar.
- Sınırlı Katılım (%23): Bu katılımcılar iç mekan bitkilerine sahip olmaktan hoşlanıyorlardı, ancak onlarla ilgilenmek için minimum zaman harcıyorlar ve onlarla minimum duygusal bağlantı kurduklarını bildirdiler. Bir katılımcı, “İç mekan bitkileri iyi gibi geliyor ama büyük pencerelerimizden dış mekan bitkilerimizi görebiliyoruz ve bu bizim için daha önemli” dedi.
- İlişki Yok (%12): İç mekan bitkileriyle ilişkisi olmayan katılımcılar, “Sukulenti olduğu için pek sulamadım,” ve “Bunların hepsi benim gidip aldığım bir şeyden ziyade hediyeler” dediler.
(Katılımcıların geri kalan %9’unun ev bitkileriyle ilişkilerine dair sorulara verdikleri yanıtlar geçersizdi ve dahil edilmedi.)
İç Mekan Bitkilerinin Potansiyelini Ortaya Çıkarmak
Araştırma, iç mekan bitkilerinin hayatımızı henüz anlamaya başladığımız şekillerde zenginleştirebileceğini gösteriyor. Çalışma verilerinin COVID-19 salgını sırasında toplandığı unutulmamalı. Bu bağlam sonuçları etkilemiş olabilir. Örneğin, bazı katılımcılar dış mekan yeşil alanlarına erişimleri kısıtlandığı için iç mekan bitkilerine özellikle bağlı hissedebilirler. Bu nedenle, pandemi sonrası bağlamda daha fazla araştırmaya ihtiyaç var.

Çalışmanın tamamını görmek için tıklayın.
Derleyen: Enis Yabar