- System Sounds adında bir ekip, kızılötesi ve X-Işını görüntülerini sese çeviriyor.
- Belirli dalga boylarına göre enstrümanlar seçilerek yapılıyor.
- Bu seslerin, görme engelli bireyleri rahatlattığı ve uzayla ilgili meraklarını artırdığı belirtiliyor.
Yıldızlar ve nebulalardan kuasarlar ve galaksilere kadar çoğu gök cismi, çeşitli dalgalar hâlinde ışık yayar. Bazıları görünür ışık içerdiğinden gök bilimciler, onları Hubble gibi uzay teleskoplarıyla fotoğraflayabiliyor. Ancak James Webb Uzay Teleskobu ve Chandra X-ışını Gözlemevi, insan gözüyle görülemeyen kızılötesi ve X-ışını dalga boylarındaki gök cisimlerine bakıyor. Bu veriler, genellikle muhteşem uzay görüntüleri üretmek için görünür renklere çevriliyor. Şimdi ise bir grup gök bilimci, verileri neredeyse müzikal ses dizilerine dönüştürerek bu görüntüleri görme engelli bireyleri de içeren daha geniş kitlelere erişilebilir hâle getirmek için çalışıyor.
System sounds adlı bir bilim sanat projesinde küçük, bağımsız bir grup astronom ve müzisyenle iş birliği yapan görselleştirme bilimcisi Kim Arcand, “Yalnızca bir Chandra görüntüsünün ya da başka bir NASA görüntüsünün görselini yaparsanız insanlığı geride bırakabilirsiniz.” diyor. Kendisinin de eskiden koroda olduğunu belirten Arcand, aynı zamanda NASA’nın Chandra gözlemevinin gelişmekte olan teknoloji ekibinin de lideri. Arcand, ekibiyle beraber X-ışını verilerini sese dönüştürmeye başladı ve olumlu geri dönüşler alarak bu projeye devam ediyor.
Arcand ve System Sound ekibi kızılötesi ve X-ışını dalga boylarındaki görüntü verilerini optik renkler yerine seslere çeviriyor ve bunlara ‘‘sonifikasyon’’ adını veriyor. Ekip, bununla kozmik fenomenleri deneyimlemek için yeni bir yol sunmayı amaçlıyor.
Chandra gözlemevinden gelen X-ışını frekansları ve James Webb Teleskobundan gelen kızılötesi frekanslar, çeşitli veriler içerebiliyor ve bunlar, daha sonra ses frekansları ile eşleştirilebiliyor. Arcand, bunun için şunları söylüyor: “Ancak nesnenin bilimsel bir hikâyesini anlatmaya çalıştığınızda, müzik bu hikâyeyi anlatmaya yardımcı olabilir.”
İşte bu noktada devreye astrofizikçi ve müzisyen Matt Russo giriyor. Ekibi ile bir görüntüyü seçiyorlar ve ardından verileri Python programında yazdıkları bir yazılıma aktarıyorlar. Belirli dalga boylarını temsil edecek enstrümanları ve dinleyicinin dikkatini hangi nesnelere, hangi sırayla ve hangi hızda vereceklerinin seçimini yapıyorlar.
Matt Russo ve ekibi, son yayınlarında Stephan’s Quintet adı verilen bir galaksi grubunun yanı sıra Sombrero Galaksisi ve Aquarius takımyıldızında bulunan değişken ikili yıldızı R Aquarii’nin görüntülerini seslendirdi. Bu görüntüleri seslendirirken Chandra, Hubble ve NASA’nın artık kullanmadığı kızılötesi olan Spitzer Uzay Teleskobu’nun görüntülerini kullandı.
Russo’nun Toronto’daki gökevinde bazı seslendirilmeler yapıldığını duyduktan sonra System Sounds’a danışman olan görme engelli ve astronomi meraklısı olan Christine Malec, bu uygulamanın “kapsayıcılık ve erişime yönelik” harika bir adım olduğunu söyledi. Malec gruba, yapılan bir işlemin nasıl etkili olup olmayacağını veya kafa karıştırıcı bir şey olup olamayacağı hakkında geri bildirimler sağlıyor ve şunları belirtiyor: “Bu benin için derin bir deneyim çünkü gece gökyüzüne bakıp evrenle ilgili başka duygusal deneyimler edinemiyorum.”
System Sounds ekibi, evreni duyabilir hâle getirmeye çalışan tek grup değil. UCLA ve NASA’daki bir grup araştırmacı, uzay hava durumu sinyallerinin sese dönüştürmeyi başarmıştı ancak yazılımları System Sounds tarafından kullanılan iki boyutlu görüntüler için değil tek boyutlu görüntüler için tasarlanmıştı.
System Sounds ekibi, uzay görüntülerinin seslerini dinleyen binlerce görme engelli insanla anket yaptı ve genel tepkilerin olumlu olduğunu belirtti. Ekip, söz konusu anketi hakem değerlendirmesine sunmak için çalışıyor.
Derleyen: Davut Bulut