- DNA dedektifleri, 2000 yıl önce Rusya’nın güneyinde doğan bir genç adamın İngiliz kırsalına nasıl geldiğinin peşine düştü.
- Yapılan araştırmalar, Cambridgeshire’da bulunan iskeletin Sarmatyalılar olarak bilinen göçebe gruptan bir erkeğe ait olduğunu gösteriyor.
- Geliştirilen yeni teknolojik tekniklerle bu sır çözüldü. Dr. Pontus Skoglund yaptığı açıklamada, yeni teknolojilerin geçmişe ilişkin anlayışımızı değiştirdiğini ve değiştireceğini söyledi.
DNA dedektifleri, 2000 yıl önce Rusya’nın güneyinde doğan bir genç adamın İngiliz kırsalına nasıl geldiğinin peşine düştü.
DNA dedektifleri, Roma Britanyası tarihinin önemli bir bölümüne ışık tutarken genç adamın adımlarını yeniden takip etti.
Yapılan araştırmalar, Cambridgeshire’da bulunan iskeletin Sarmatyalılar olarak bilinen göçebe gruptan bir erkeğe ait olduğunu gösteriyor.
Bu durum, bu insanların Roma İmparatorluğunun en uzak noktalarından Britanya’ya geldiklerinin ve bazılarının da kırsal kesimde yaşadıklarının ilk biyolojik kanıtı olarak karşımıza çıkmakta.
Kalıntılar, Cambridge ve Huntingdon arasındaki A14 yolunun iyileştirilmesi için yapılan kazılar sırasında keşfedildi.
Kullanılan bilimsel teknikler, büyük tarihi olayların ardındaki sırların da ortaya çıkarılmasına yardımcı olabilecek.
Bu teknikler arasında yüz binlerce yıllık fosilleşmiş kemik parçalarının genetik kodunun okunması da yer alıyor ve bu da bireyin etnik kökenini gösteriyor.
Arkeologlar, bulunduğu Cambridgeshire köyü ve örnek numarasının birleşiminden oluşan Offord Cluny 203645 adını verdikleri, eksiksiz ve iyi korunmuş bir erkek iskeleti keşfettiler. Herhangi bir kişisel eşyası olmadan tek başına bir hendeğe gömülmüştü, bu nedenle kimliğini belirlemek için çok az şey vardı.
Londra’daki Francis Crick Enstitüsü Antik Genomik Laboratuvarından Dr. Marina Silva, Offord’un antik DNA’sını, iskeletin en iyi korunmuş kısmı olan iç kulağından alınan küçük bir kemikten çıkarıp çözdü.
Dr. Silva, “Bu, hayatta olan birinin DNA’sını test etmeye benzemiyor. DNA çok parçalanmış ve hasar görmüş durumda. Ancak, DNA’nın yeterli bir kısmını çözebildik. Gördüğümüz ilk şey, genetik olarak şimdiye kadar incelenen diğer Roman-İngiliz bireylerden çok farklı olduğuydu.” dedi.
Arkeologlar ilk başta Offord’un yerel halktan bir adama ait sıradan bir keşif olduğunu düşündüler. Ancak Dr. Silva’nın laboratuvarında yapılan DNA analizi, Offord’un Roma İmparatorluğu’nun en uzak noktalarından, günümüzde Güney Rusya, Ermenistan ve Ukrayna’yı kapsayan bir bölgeden geldiğini gösterdi.
Analizler onun İran dilini konuşan ve at binme becerileriyle tanınan bir halk olan Sarmatlar olduğunu gösterdi.
Peki nasıl oldu da evinden bu kadar uzakta, imparatorluğun durgun sularına düştü?
Durham Üniversitesi Arkeoloji Bölümünden bir ekip bu sorunun cevabını bulmak için iskeletten yediklerinin kimyasal izlerini taşıyan fosilleşmiş dişlerini incelemek üzere heyecan verici bir başka analiz tekniği kullandı.
Dişler zaman içinde gelişir. Bu nedenle tıpkı ağaç halkaları gibi her katman o anda onları çevreleyen kimyasalların anlık bir görüntüsünü kaydeder.
Analizler, kişinin altı yaşına kadar bilimsel olarak C4 bitkileri olarak bilinen ve Sarmatyalıların yaşadığı bölgede bol miktarda bulunan darı ve sorgum tahıllarını yediğini gösterdi.
Ancak Prof. Janet Montgomery’e göre analizler zaman içinde bu tahılların tüketiminde kademeli bir azalma olduğunu ve Batı Avrupa’da bulunan buğdayın daha fazla tüketildiğini gösterdi.
Tarihi kayıtlar, Offord’un bir süvarinin oğlu ya da muhtemelen kölesi olabileceğini göstermekte. Bu kayıtlar, Offord’un yaşadığı dönemde Roma ordusuna dahil edilen Sarmat süvarilerinden bir birliğin Britanya’ya gönderildiğini göstermekte.
Kazıyı yürüten MOLA Headland Infrastructure şirketinden Dr. Alex Smith’e göre DNA kanıtları bu tabloyu doğruluyor.
Smith, “Bu ilk biyolojik kanıt. Bu DNA ve kimyasal analiz tekniklerinin mevcudiyeti, artık farklı sorular sorabileceğimiz ve toplumların nasıl oluştuğuna, yapılarına ve Roma döneminde nasıl geliştiklerine bakabileceğimiz anlamına geliyor. Araştırmalar, sadece şehirlerde değil, kırsal kesimde de çok daha fazla hareket olduğunu gösteriyor.”
Crick’teki antik genomik laboratuvarının başında bulunan Dr. Pontus Skoglund yaptığı açıklamada, yeni teknolojilerin geçmişe ilişkin anlayışımızı değiştirdiğini ve değiştireceğini söyledi.
Derleyen: Serap Atabey