Öldüren malikâneler, etçil tuvaletler ve sisli kıyılarda fantezi fenerleri: Video oyunlarının vazgeçilmez detayları!
Detaylar haberimizde…
Her oyuncunun favori bir oyun unsuru vardır. Kimi, video oyun içerisindeki yapılardan yola çıkarak etkilenir; kimi için ise görüntü kalitesi ve oyunun akışı daha ön plandadır. Ancak, belirli oyunlar geçtikleri mekânlarla adından söz ettirmeyi başarmışa benziyor. İşte, video oyun tarihinin en muhteşem 12 evi!
Mount Holly, Blue Prince

Bu yılın sürpriz başarısı Blue Prince, gerçek bir video oyunu harikası. Eksantrik bir akrabandan miras kalan ve sürekli değişen bir malikâneyi keşfettiğin mimari bir bulmaca oyunu. Her kapıya geldiğinde, arkasındaki odalardan birini birkaç seçenek arasından seçme şansın oluyor. Oyun, evler ve içinde yaşama şeklimiz üzerine derin ve düşündürücü bir yolculuk sunuyor. Hem nostaljik hem de melankolik atmosferiyle çevremize daha dikkatle bakmamızı sağlıyor.
The Edison Mansion, Maniac Mansion

Addams Ailesi tarzı Queen Anne mimarisine sahip, tahta kaplamalı cepheleri ve karanlık pencereleriyle klasik bir hayalet evi olan bu malikâne, Skywalker Ranch’ten ilham aldığı söyleniyor. Erken dönem LucasArts macera oyunlarının büyük sürprizi; korkunç olayların yaşandığı bu yerde karşılaştığın yaratıkların ve canavarların çoğunlukla şaşırtıcı derecede sempatik olması — tabii mikrodalgada hamster olayını saymazsak. Belki yaşamak için ideal değil, ama kesinlikle unutulmaz komşular!
Spencer Mansion, Resident Evil

Raccoon City dışındaki korkutucu Arklay Dağları arasında yer alan Spencer Malikânesi, Saw filmlerindeki katilin mimar olsaydı nasıl bir ev yapacağına dair karanlık bir hayal. İkinci İmparatorluk (Second Empire) tarzında devasa bu kır evi, yağlı boya tablolar, antika mobilyalar ve gizli odalarla süslü. Ancak alıcı adaylarının bilmesi gereken en önemli şey, bu malikânenin aslında devasa bir tuzak olduğudur; içinde karmaşık bulmacalar ve yaratıklar barındıran, altında yer alan biyolojik araştırma tesisini incelemek isteyen herkesi yok etmeye tasarlanmış ölümcül bir mekân.
Finch House, What Remains of Edith Finch

Alaska’daki Goose Creek Tower’dan esinlenen Finch Evi, bir zamanlar burada yaşamış lanetli ailenin anıtı niteliğinde; bu yüzden yatak odaları müze sergisi gibi kapalı tutuluyor. Katlar düzensizce üst üste yığılmış ve iç mekan, bir açılır-kapanır kitap sayfaları arasında dolaşmak gibi hissettiriyor. Burada yaşamak büyüleyici olurdu ama tüm o merdivenlerle eklem sağlığınızın iyi olması gerekir. Öte yandan, kitaplıklar Gravity’s Rainbow, Slaughterhouse-Five ve House of Leaves gibi eserlerle dolu; yani postmodern edebiyatınızı geliştirmek için harika bir fırsat.
The Mansion, Jet Set Willy

Video oyunlarının en ikonik evlerinden biri olan bu tuhaf malikâne, devasa bir içkinin ardından darmadağın halde bırakılmış. Odalar, şiddetli bir akşamdan kalmanın renkli yansıması gibi; yerde çamurlu çizmeler, ısıran tuvalet kapakları ve hatta bir noktada devasa bir ağaç bile yer alıyor. Bu klasik platform oyununu unutulmaz kılan, ev hayatının sıradanlığı ile gerçeküstü korkunun bir arada sunulması. Yatak odası yasaklı alan, buzdolabı ise kilometrelerce uzayacakmış gibi tehditkar. Üstelik kat planında Hades’e açılan bir giriş bile var!
Island Cottage, Animal Crossing: New Horizons

Nintendo’nun kapitalizmin rüyalar aleminde çözümlemesi, yetişkinler için yapılmış bir oyuncak ev kadar gerçekçi ve büyüleyici. Kendi evini dekore etme şansın var; duvar kağıdını seçmekten, tam istediğin iç mekân bitkilerini eklemeye kadar. Üstelik evin havasını, yerel bir köpeğin çaldığı müzik kayıtlarıyla doldurabiliyorsun. Bu çocukça gelebilir ama düzeni kusursuzlaştırma tutkusu, çok da yetişkinlere özgü, orta yaş takıntısı gibi. Üstelik gerçekçiliğe acımasızca yaklaşan oyun, eve girmeden önce kocaman bir ipotekle kelepçelenmeni bile şart koşuyor!
Snowpeak Ruins, Zelda: Twilight Princess

En sevdiğin Zelda zindanı hangisi? Biraz gözden kaçmış Twilight Princess’ten Snowpeak Harabeleri’ni önerelim. Zelda’da daha zor bulmacalar ve daha iyi ödüller olabilir, ama bu dağların yükseklerindeki sıcak ve samimi kaçamak, serinin en “ev hissi” veren mekanı. Sadece dışarıdaki buz gibi soğuğa karşı birçok şöminenin yaydığı sıcaklıktan değil; dramatik gelişine rağmen etrafta gezen iki nazik Yeti’nin kaynayan güveç tencerelerine özenle bakıyor oluşundan da kaynaklanıyor bu hissiyat.
Croft Manor, Tomb Raider

Lara Croft’un kır evi, ilk başta oyunlarda bir eğitim bölümü saklamak için tasarlanmış olsa da, Manor kısa sürede serinin en önemli cazibe merkezlerinden biri haline geldi. Croft yalnızca atletik ve ölümcül değil, aynı zamanda oldukça zengin. Evi, PS1 döneminde iç mekanlara girildiğinde sıkça karşılaşılan garip oranlara sahip odalarla dolu; genellikle yanında bir çit labirenti ve spor salonu bulunuyor. Croft’un harpsikordu için özel bir odası bile var! Üstelik evde, onun peşinden usulca yürüyen ve sonsuzluğunu dondurucuda geçirmeye razı bir uşağı da mevcut.
Luigi’s Mansion

Luigi’s Mansion, Nintendo’nun iki tesisatçısından birine gerçek anlamda kişilik kazandıran ilk oyun oldu. Bunun sebebi, Luigi’nin renkli ve fantastik dünyalarda zıplayıp dans etmek yerine, sıradan ev eşyaları arasında bırakılması olabilir. Bahsi geçen malikâne hayaletlerle dolu olsa da, aynı zamanda kitaplıklar, koridor halıları, aydınlatmalar ve yeterince geniş bir mutfağa da sahip. Bu, sürekli hareket halinde olan Mario evreninin nadir anlarından biri; tek bir mekânda uzun süre kalıp o yerin detaylı bir tasvirini sunduğu mükemmel bir alan.
The Lighthouse, Beyond Good and Evil

Jade bir asker değil, foto muhabiri; Amerika ya da Japonya yerine Avrupa’dan esinlenen fantezi bir dünyayı keşfediyor. Bu yüzden malikâne ya da yüksek teknoloji merkezleri yerine, sakin ve sisli bir su dünyasının kıyısındaki bir fener evinde yaşıyor olması şaşırtıcı değil. Fener evi hem bir sığınak hem de yetimhane olarak hizmet veriyor. Tasarımcıların eklediği küçük detayları fark etmek büyük bir keyif — ister samimi bir karmaşa içinde olan yaşam alanları olsun, ister ahşap üzerindeki çocukların yaptığı pastel boya çizimleri.
Botany Manor

Oyuncuları Botany Manor’a çeken şey, bir dizi çiçeğin büyüyüp gelişmesi için gereken koşulları ortaya çıkarmaya dayanan bulmacalar. Ancak asıl olarak, oyunun tamamlanana kadar herkesi geri getiren şey bu mekânın kendisi. Burada, Jeeves ile Flora Poste dünyalarının arasında bir yerde konumlanmış, 20. yüzyıl başı İngiliz zarafetinin bir versiyonu karşımıza çıkıyor. Mekândaki renkler ve beklenti dolu sakinlik hissi ise sanki bir Clarice Cliff Bizarre Ware seramik parçasından fırlamış gibi.
The Carnovasch Estate, Phantasmagoria

Romancı Adrienne Delaney, ilham arayışıyla taşındığı bu ıssız New England malikânesinin dev şöminelerine, labirent gibi koridorlarına ve otantik gotik şapeline bayılıyor. Ancak, onu ve diğer sakinleri kafalarını kesmek, bıçaklamak ya da ezmek için can atan bir karısını öldüren şeytanın varlığından pek hoşlanmıyor. The Shining ve Edgar Allan Poe’nun eserlerinden yoğun ilham alan tasarımcı Roberta Williams, bu malikâneyi kanlı ve korkunç bir korku evinin doruk noktası olarak yarattı. İzlemesi şiddetle tavsiye edilir.
Derleyen: Aslıhan Yıldız