Araştırmalara göre kişiler ruhsal sağlıklarının düzelmesi için metaverse’ü nasıl kullanacağını düşünmeye başladı.
Özellikle Kovid-19 sonrasında ruhsal bozuklukların dünya genelinde artması kişilerin veya toplumların çevrim içi ortamda terapi yapmasına neden oldu. J.D. Power’ın Telehealth Satisfaction araştırmasına göre insanların yarısından fazlanın yüz yüze terapi yerine çevrim içi terapiyi tercih ediyor. Akıl sağlığı danışmanlığı için çevrim içi olma isteği, sağlık hizmetlerinin en ileri noktasındaki insanları, metaverse’ün çeşitli rahatsızlıkları tedavi etmek için nasıl kullanılabileceği hakkında düşünmeye sevk ediyor.
Alkol kullanım bozukluğu tedavisi için dijital bir platform olan North-Star Care’in hastaları programa kaydolduklarında, postayla bir sanal gerçeklik başlığı alıyorlar. Katılımcılar doktorlarıyla sıradan bir video konferans üzerinden görüşürken, metaverse’de mentorlarla bir araya geliyorlar. Sanal gerçeklik burada hastalar ve akıl hocalarının anonimliklerini korunmasını sağlıyor.
Sanal gerçekliğin, bağlantıları güçlendirmek için telefonda konuşmaktan veya video konferanstan daha güçlü bir araç olabileceğine dair kanıtlar da bulunuyor. Örneğin, sanal gerçeklik kullanımının “vücut değiştirme” yoluyla farklı ırklardan insanlar arasında empati kurulmasına yardımcı olabileceği saptandı.
Bu tür konular için henüz erken olsa da sanal gerçekliğin anksiyete, depresyon, travma sonrası stres bozukluğu, yeme bozuklukları ve fobilerden muzdarip hastalar için yararlı olabileceğini gösteren oldukça fazla sayıda araştırma da var. Bu teknoloji, hastaların simüle edilmiş bir ortamda tetikleyicilerle yüzleşmesine veya bunlar üzerinde çalışmasına olanak tanıyor.
Araştırmacılar, sanal gerçekliği ve metaverse’ü psikolojide bu kadar güçlü bir araç haline getiren şeyin, insanları bir alana bağlı hissettirme becerisiyle ilgili olduğunu belirtiyor. Elsevier’de yayımlanan bir çalışma, 2D çevrimiçi platformların aksine sanal dünyalarda sosyalleşen insanların kendilerini fiziksel bir alana taşınmış hissettiklerini, bunun da diğer insanlarla bağlılık duygularının yanı sıra kendi kendilerini genişletme duygularını da artırdığını gösterdi.
Yapılan araştırmalar ve araştırmalar sonucunda, yüz yüze terapiler ve çeşitli ruh sağlığı aktivitelerinin uzak veya yakın gelecekte hayatımızda yer alabileceği ihtimali kaçınılmaz gibi görünüyor. Yüz yüze terapinin çevrim içi terapiye kıyasla kişiye daha iyi geleceğini savunacak uzmanlar elbette olacak ancak teknolojinin araladığı kapılar ile insanlar yeni deneyimler yaşamayı ve “daha iyi” alternatifler bulmayı tercih edebilir.
Derleyen: Şükrü Bıyıklı