Araştırmacılar, yeni bir çalışmada, kilo verme ameliyatı olmadan lif takviyesiyle iştah azaltılabileceğini keşfetti.
Kilo verme ameliyatının uzun vadede etkili bir sağlık tedavisi olduğu kanıtlanmış olsa da aynı zamanda pahalı, bir dizi hoş olmayan yan etkiye neden olabilecek, invaziv ve hastaların yaklaşık üçte birinin beş yıl içinde takip ameliyatı olacağı veya hastaneye yatacağı bir operasyon çeşididir. Bu durumda, kilo sorunu yaşayanların yalnızca yaklaşık %1’inin ameliyat olması şaşırtıcı değil.
Yeni bir çalışma, kilo verme ameliyatının metabolik faydalarını, özellikle de safra asidi seviyeleri üzerindeki etkisini ve bunun iştah düzenlemede oynadığı rolü vurguladı. Araştırmacılar, kilo verme ameliyatı geçirenlerin, daha yüksek iştah ve daha kötü metabolik seviyelerle bağlantılı olan safra asidi izoursodeoksikolat (isoUDCA) seviyelerinin çok daha düşük olduğunu buldular.
Amsterdam’da bir grup ameliyat sonrası hastanın yanı sıra ameliyat olmayan diğer iki genel popülasyonun safra asidi seviyelerini inceleyen araştırmacılar, bir lif takviyesinin izoUDCA seviyelerini doğal olarak düşürdüğünü tespit etti. Bu durum, insanların herhangi bir invaziv prosedür olmaksızın kilo vermelerine yardımcı olmak için iştah azalmasını ve daha iyi metabolik işlevi taklit edebilecek bir tedavinin geliştirilmesine kapı açıyor.
King’s College London’dan ortak başyazar Cristina Menni, “Safra asidi seviyelerini ve bunların iştah ve metabolik sağlık üzerindeki etkisini düzenleyen genetik, bağırsak mikrobiyomu ve diyet arasındaki karmaşık etkileşimi daha iyi anlayarak, obezite ve metabolik sendromu önlemek ve tedavi etmek için yeni stratejiler geliştirebiliriz.” dedi.
Bilim insanları kilo verme konusunda bağırsak mikrobiyomuna ilk kez başvurmasa da Nottingham Üniversitesi, King’s College London ve Amsterdam Üniversitesi Tıp Merkezinden araştırmacılar, bariatrik cerrahinin yeterince anlaşılmamış bir faydasına, yani iştahın azalmasına yeni bir ışık tuttu.
İştahın azalmasına neden olan metabolik mekanizmaların anlaşılması, kilo kaybı için güvenli ve etkili bir tedaviye yol açabilir. Obezite, diyabet ve kalp hastalığı gibi ciddi durumlarla ilişkili ve birçoğu kilo kaybıyla azaltılabilir hatta tersine çevrilebilir.
Nottingham Üniversitesi Tıp Fakültesinden ortak başyazar Ana Valdes, “Çalışmamızın gösterdiği şey, spesifik mikrobiyal metabolitin bu faydaların bazılarına dahil olduğu ve daha mütevazı bir ölçüde de olsa diyet lifinin bu etkilerin bazılarını taklit edebileceğidir. Bu, tokluğu artırmayı ve karaciğer parametrelerini iyileştirmeyi amaçlayan diyet takviyesi çalışmalarının tasarlanmasına yardımcı olabilir.” dedi.
Araştırma, bağırsak mikroplarımızın metabolizmayı etkilemede ve izoUDCA seviyelerini düzenlemede ne kadar büyük bir role sahip olduğunun altını çiziyor.
King’s College London’da Genetik Epidemiyoloji profesörü olan eş yazar Tim Spector, “Bu çalışma, belirli bağırsak mikropları tarafından kullanılan lifin iştah düzenlemesi ve metabolizmasında oynadığı kilit rolü vurgulamaktadır. Bağırsak mikrobiyomu ve bu safra asitleri gibi kimyasal ürünleri, invaziv cerrahiye gerek kalmadan obeziteyi azaltmak için büyük umut vaat ediyor.” cümlelerini kurdu.
Araştırma Cell Reports Medicine dergisinde yayımlandı.
Derleyen: Hatice Bulut