- Atlanta’daki Georgia Eyalet Üniversitesinde gerçekleştirilen bir araştırma, 100 Türkçe ve İngilizce konuşan çocuğu inceledi.
- Çalışma kapsamında konuşmaksızın yapılan jestler ile konuşurken gerçekleştirilen jestler arasındaki farklılıklar incelendi.
- Araştırma bulguları, kesin olmamakla birlikte hepimizin dil öğrenmeye başladığımızda geçersiz kılınan veya değiştirilen bazı ilkel sözsüz iletişim sistemlerine sahip olduğumuzu gösterdi.
Hangi dili konuştuğumuzdan ya da görme engelli olup olmadığımızdan bağımsız olarak yeni bir araştırma, hiç konuşmadan yalnızca el kol hareketleri yaptığımızda ortaya çıkan ortak, evrensel bir sözsüz iletişim sistemi olduğunu keşfetti. Atlanta’daki Georgia Eyalet Üniversitesinde psikolog olarak görev yapan ve ana dili Türkçe olan Şeyda Özçalışkan, 3 ila 12 yaş arasındaki çocuklar üzerinde yürüttüğü araştırmada, farklı dilleri konuşan ve farklı öğrenme kültürüne sahip çocukları inceledi. Özçalışkan’ın araştırmada, yetişkinlerde ve çocuklarda jestleri inceleyerek dilin, insanların düşünme biçimini, fikirleri inşa etme ve ifade etme biçimlerini nasıl etkilediğini anlamaya çalıştı. Özçalışkan katılımcıların herhangi bir ifadeyi yüksek sesle ifade ederken ve etmezken sergiledikleri jestleri inceledi.
Özçalışkan’a göre jestler, çocukların gelişirken fikirlerini nasıl formüle ettikleri ve ifade ettiklerine yani bilişsel yeteneklerine dair içgörüleri ortaya çıkarabilir. Yapılan son çalışmada, 100 çocuktan önce kelimeler ve el hareketleriyle bir eylemi tanımlamaları, ardından da aynı eylemi konuşmadan sadece ellerini kullanarak tanımlamaları istendi. Çocukların yarısının ana dili İngilizce, yarısının ise ana dili Türkçe idi. İngilizce ve Türkçe iyi bir karşılaştırma sağladı, çünkü her iki dilin de olayları tanımlama biçimleri farklı. Örneğin: Eğer Türkçe konuşuyorsanız ve bir eve koşarak giren birini tarif etmek istiyorsanız bunu parçalara ayırırsınız. Özçalışkan, “Türkçede, ‘Koştu sonra eve girdi.’ (He’s running and then he enters the house) dersiniz ama İngilizcede ise sadece ‘Eve doğru koştu.’ (He ran into the house) dersiniz. Yani İngilizcede tek bir kompakt cümle kurarsınız. Çalışmamızda, jestlerin bu dilsel farklılıkları takip edip etmediğini ve çocukların bu kalıpları ne zaman öğrendiğini öğrenmek istedik.” diye açıkladı.
Çocuklar, aynı anda hem konuşup hem de jest yaptıklarında, jestleri ana dillerinin kurallarını takip etti. Türkçe konuşan çocuklar, jestlerini bir cümleyi sıralar gibi sıralarken İngilizce konuşan çocuklar, jestlerini tek bir hareket hâline getirdiler. Bununla birlikte, aynı sahneleri konuşmadan anlatırken çocukların el hareketlerinin dizileri dikkat çekici ölçüde benzerdi. Görünüşe göre jestlerdeki dile özgü farklılıklar ortadan kalkmıştı. Özçalışkan, hareketlerin sırasının sözlerinin sırasını yansıtmasının mantıklı olduğunu çünkü çocukların sahneleri canlandırdıklarını söyledi. Dile özgü kalıplar, 3 ve 4 yaşlarındaki çocuklarda ortaya çıkıyor. Bu da dilin, olayların sözel olmayan temsillerini erken yaşlarda etkileyebileceğini gösteriyor.
Özçalışkan ve meslektaşları, daha önce yetişkinlerle yaptıkları çalışmalarda da benzer sonuçlara ulaşmışlardı. İngilizce ve Türkçe konuşan görme engelliler, konuşmadıkları zaman jestlerini, görenlerle aynı şekilde düzenliyordu. Daha önce Almanca ve İngilizce konuşan çocuklarla yapılan çalışmalarda da sessiz jestlerin kişinin ana dilinin yapısına uymak zorunda olmadığı bulunmuştu. Ancak o çalışmalarda, bu yeni çalışmada olduğu gibi farklı dilleri konuşanlar doğrudan karşılaştırılmamıştı.
Özçalışkan ve meslektaşları bu çalışmanın bulgularının, kesin olmamakla birlikte hepimizin dil öğrenmeye başladığımızda geçersiz kılınan veya değiştirilen bazı ilkel sözsüz iletişim sistemlerini paylaşma olasılığına işaret ettiğini öne sürüyor. Elbette bu araştırma, araştırmacıların birkaç yüz küçük çocuk, ergenlik öncesi çocuk ve yetişkinin soyut hareketlerini yorumlamasını içeriyor. Bu kadar büyük bir iddiayı desteklemek için yeterli veri yok. Ancak kesinlikle keşfedilmesi gereken ilgi çekici bir fikir.
Derleyen: Fatma Ebrar Tuncel