Sinemaseverleri saatlerce büyüleyebilecek karmaşık, derin duygusal ve hatta öngörülemez filmlerin sayısı hiç de az değil. Bu tür kafa karıştırıcı ve zorlayıcı filmler ilgi çekici olsa da, herkesin ara sıra rahatlatıcı bir molaya ihtiyacı vardır.
Bu anlar için, izleyicilerden çok fazla şey istemeyen rahat izleme deneyimleri sağlayabilecek belirli filmler var. Bu rahatlatıcı filmler genellikle tanıdık, nostaljik ve neşe kaynağıdır. Rahatlatıcı hikayelerle kısa bir süreliğine sizin irili ufaklı dertlerinizden kaçmanıza olanak tanır.
Oyuncak Hikayesi gibi sevilen animasyon klasiklerinden Yüzüklerin Efendisi üçlemesindeki büyülü maceralara kadar, bu güzel filmlerle gevşemek ve eğlenmek isteyen herkes için harika rahatlatıcı filmler derledik. Bunlar, patlamış mısıra ihtiyaç duyduğunuz geceler için en iyi eşlikçiler. Elbette daha yüzlerce seçenek var. Fakat ilk etapta size 7 güzel film sunuyoruz.
7. The Parent Trap (1998)
Lindsay Lohan, The Parent Trap filminde tek yumurta ikizleri Annie James ve Hallie Parker olarak ikili bir rol üstleniyor. 1961 yapımı filmin bu yeniden çevrimi, ebeveynleri boşandığında doğumda ayrı düşen kızlara odaklanıyor. İkizler, kaderin bir cilvesi olarak, bir yaz kampında yeniden bir araya gelirler ve burada ebeveynlerini yeniden bir araya getirmek için bir plan yaparlar. Anne ve babalarını bir araya getirecek bir dizi olayı düzenlerken kimliklerini değiştirmeye ve birbirlerinin tamamen farklı hayatlarını yaşamaya karar verirler.
Ebeveyn Tuzağı, bir yetişkin olarak tekrar izlemesi eğlenceli, keyifli bir romantik komedi. Çocuklar için çekilen bu nostaljik Disney filmi, izleyicilerin o dönemde Lohan’ın ikizler rolündeki keyifli performansına odaklanmasını sağlamış olsa da, bugün yeniden izlendiğinde ebeveynlerin ilişkisine daha fazla ışık tutan farklı bir bakış açısı sunabilir. Natasha Richardson ve Dennis Quaid, aşka ve aileye ikinci bir şans veren ayrılmış çift rolünde son derece iyi bir oyunculuk sergiliyorlar.
6. Paddington (2014)
Bir Aile filmi olan Paddington, Michael Bond’un çocuk kitabı serisinin büyüleyici bir uyarlaması. Film, yeni bir ev arayışıyla Londra’ya gelen Paddington (Passages’ın yıldızı Ben Whishaw) adlı genç Perulu ayının maceralarını anlatıyor. Kibar ve iyi huylu, ancak saf ayımız, onu kötü bir tahnitçi olan Millicent Clyde’dan (Nicole Kidman) korumaya yardımcı olan iyi kalpli Brown ailesi tarafından kabul edilir.
Paddington, sınırsız iyimserliği ve sonsuz merakıyla Londra’nın gri gökyüzü ve bıkkın vatandaşlarıyla tezat oluşturan sevimli ana karakteri sayesinde bizi içine çeken bir film. Kahramanımız gittiği her yere kahkaha, nezaket ve cömertlik götürüyor, nihayetinde etrafındakileri dönüştürüyor ve onlara hayattaki iyi şeyleri hatırlatıyor. Bu bulaşıcı sıcaklık, filmi rahatlatıcı ve canlandırıcı bir sinema deneyimine ihtiyaç duyan izleyiciler için ideal bir film haline getiriyor. Tatlı ayının hikayesi daha da iyi bir devam filmi olan Paddington 2’de devam ediyor.
5. My Neighbor Totoro (1988)
Japon animasyonlarının, özellikle de Studio Ghibli’ninkilerin hayranları için My Neighbor Totoro, rahat bir gece geçirmek için en bariz seçim olabilir. Bu sıcacık masal, hasta annelerine daha yakın olmak için babalarıyla birlikte kırsal bölgeye taşınan iki genç kız kardeşi, Satsuki (Noriko Hidaka) ve Mei’yi (Chika Sakamoto) anlatıyor. Yeni çevrelerine alışmaya çalışan kız kardeşler, çok geçmeden onları yakındaki ormanda olağanüstü maceralara sürükleyen büyülü yaratıklarla tanışır. Bu ilginç karakterlerin en unutulmazı ise, kız kardeşlerin en yakın arkadaşı haline gelen nazik bir orman ruhu olan Totoro’dur.
Komşum Totoro, Hayao Miyazaki’nin yönettiği en iyi filmler arasında yer alıyor ve aynı zamanda bu listeye girebilecek kadar kaygıdan uzak bir senaryoya sahip.1988 yapımı film savaş sonrası Japonya’sında geçiyor, ancak aynı zamanda zamansız bir film de. Kaçışa odaklanması ve dost canlısı ağaç ruhlarını içermesi ona tuhaf ve yaratıcı bir film olarak kalıcı bir miras kazandırıyor. Ghibli filmi, izleyicileri kendilerini bir hayal dünyasına kaptırmaya davet ediyor ve herkese çocuksu merak duygularıyla yeniden bağlantı kurmaları için ilham veriyor.
4. Back to the Future (1985)
Geleceğe Dönüş, Doc Brown’ın (Christopher Lloyd) zamanda yolculuk yapan DeLorean’ının popüler kültürün hakim olduğu zamanlara bir geri dönüşünü bize sunuyor. 1980’lerin bilimkurgu klasiği, DeLorean zaman makinesiyle yanlışlıkla 1955’e giden genç Marty McFly’ın (Michael J. Fox) oradayken Marty istemeden de olsa anne ve babasının gençken birbirlerine aşık olmalarını engelliyor. McFly, bu süreçte kendi hayatını da tehlikeye atar. Zamana karşı yarışan Marty, değiştirdiği şeyleri düzeltmek ve kendi yılına geri dönmenin yolunu bulmak zorundadır.
Robert Zemeckis’in yönettiği Geleceğe Dönüş, türün klasik malzemelerinden en iyi şekilde yararlanarak tekrar tekrar izlenebilecek basit ama eğlenceli bir film yaratan çok ünlü bir zaman yolculuğu filmi. Marty’nin yüksek riskli yolculuğu heyecan verici, eğlenceli ve sonunda her şeyin yolunda gittiğini bilmek, hayranların 116 dakikalık film süresi boyunca pozitif kalabilmelerini sağlıyor. Bu da onu harika bir rahatlatıcı film haline getirdiği için listemize aldık.
3. Raiders of the Lost Ark (1981)
Evet çok sayıda çekildi, evet bir seri olarak iyi bir seri fakat ilk Indiana Jones filmi, stres atmaya ihtiyaç duyduğunuz günlere geri dönmek için hala ideal bir seçim. Steven Spielberg’in yönettiği Kutsal Hazine Avcıları, Nazilerin eline geçmeden önce efsanevi Ahit Sandığı’nı bulma arayışında olan cesur arkeolog Indiana Jones (Harrison Ford) ile tanışmamıza vesile oldu. Sandığı kötü adamlardan önce bulmak için çeşitli engelleri, ölümcül tuzakları ve tehlikeli yerleri aşmak zorunda olan Jones aradan geçen 42 yıla rağmen yine Harrison Ford ile geçtiğimiz yıl sinemalarda gösterime girmişti.
1981 yapımı film, basit fakat başarılı efektlerin ve Ford’un yetenek ve cazibesinin mükemmel bir şekilde kullanıldığı heyecan verici aksiyon sahneleri ile dolu. Hayranları filmin nasıl biteceğini bilmelerine rağmen her film bir öncekinden daha fazla ses getirip insanları sinemaya akın ettirmiş, her bir dönüş ayrı bir keyifle izlenmişti. Eleştirmenlerce Kutsal Hazine Avcıları’ndan sonra gelen seri biraz inişli çıkışlı olsa da, bu ilk film hâlâ tüm aileyi eğlendirecek bir aksiyon-macera filminin en iyi örneği diyebiliriz.
2. Toy Story (1995)
Hayranlara en sevdikleri pixar filmini sorsak muhtemelen yanıtlar birbirinden değişik olacaktır. Fakat Pixar filmleri arasında Oyuncak Hikayesi’nin yeri ayrıdır. Bu film ister ailecek isterseniz yaşınız kaç olursa olsun sizin tarafınızdan tek başına izlenebilecek bir seri. İlk filmi izleyen 9 – 10 yaşındaki çocuklar bugün 29 – 30 yaşında olduğu için film sizi çocukluğunuzun en parlak günlerine götürecektir.
Film serisinin ilk filmi olan 1995 yapımı Oyuncak Hikayesi, izleyicileri kovboy oyuncak Woody’nin (Tom Hanks) liderliğindeki bir grup konuşan oyuncakla tanıştırarak çok ses getirecek bir seriyi başlattı. Andy’nin (John Morris) en sevdiği oyuncak olarak yerini sağlamlaştıran Woody, uzay bekçisi aksiyon figürü Buzz Lightyear’ın (Tim Allen) gelişiyle tehdit altına girer. Aralarındaki rekabet kısa sürede ikilinin başını belaya sokar, sonunda kaybolurlar ve eve dönüş yolunu bulmak için isteksizce birlikte çalışmaya başlarlar.
Tamamen bilgisayar animasyonlu ilk uzun metrajlı film olan Oyuncak Hikâyesi, animasyon alanında bir dönüm noktasıydı. Yenilikçi görselliğiyle hayranlık uyandırırken, Pixar’ın dokunaklı anlatılar yaratma becerisini sergileyen hikayesiyle kalpleri fethetti. Film, izleyicileri her şeyin mümkün olduğu bir zamana geri götürerek, dostluk ve hayal gücüne yeniden izlenebilir bir övgü olmaya devam ediyor.
1. The Lord of the Rings Trilogy (2001 – 2003)
Yönetmen Peter Jackson, J. R. R. Tolkien’in Yüzüklerin Efendisi kitaplarını uyarlayıp kültürel bir fenomene dönüşecek bir üçleme yarattığında imkânsız olduğu düşünülen bir şeyi başardı. Devasa filmler, Orta Dünya’nın büyülü dünyasını, iyi ve kötü arasındaki çatışmanın şiddetlendiği bir dönemde hayata geçiriyor. Değişim beklenmedik bir yerden gelir; mütevazı hobbit Frodo Baggins (Elijah Wood), gidişatı değiştirebilecek Yüzük’ü taşımakla görevlendirilir. Seri, cesur yol arkadaşlarıyla birlikte Frodo’nun destansı yolculuğunu, etrafındaki savaşları ve entrikaları anlatıyor.
Şimdiye kadar yapılmış en iyi fantastik film serisi olarak görülen Yüzüklerin Efendisi, sadece teknik bir mucize ya da harika bir hikayenin mükemmel bir uyarlaması olduğu için değil, aynı zamanda belirli aralıklarla tekrar tekrar izlemek için son derece rahatlatıcı ve tatmin edici olduğu için sayısız izleyicinin yıllık geleneklerinin bir parçası. Hayranlar başyapıtın iniş ve çıkışlarına aşinadır, bu nedenle üçlemenin sunduğu sürükleyici ve canlı dünyaya tamamen teslim olmak kolay. İster cesur Frodo’ya tezahürat yapmak ister Gandalf’ın bilgece sözlerini bir kez daha duymak için olsun, Jackson’ın bu baş yapıtını özellikle evde geçirilen rahat bir hafta sonu izlemek için pek çok neden var.